ilk defa bu tarz bir kurgu yazdığımdan, iyi olup olmadığını bilmiyorum. bu yüzden yapıcı yorumlarınızı esirgemeyin. iyi okumalar!!
━━━━━━━━
"üzerindekileri çıkar. acele et. sabaha kadar seni bekleyemeyiz. hadi!"
gardiyan elinde tuttuğu jopu rutubetli duvara vurdukça, kabaran duvarın boyası yeri beyaza boyamak için un ufak oluyordu. her cümlesinde sesini yükseltirken, emir veren taraf olmasının gücünü kullanıyordu sonuna kadar. kırklı yaşlarının başında olmalıydı. saçları ve sakalları beyazlamaya başlamıştı fakat hâlâ fit bir vücudu vardı. buradakileri zaptetmek için biçilmiş kaftan gibiydi.
"oyalanma, yeni çocuk. bir sonraki darbemin hedefi duvar değil de sıska bedenin olmasını istemiyorsan dediğimi yap."
dediğini yaptı minho. titreyen vücudu onu ele veriyordu zaten. emirlere uymama gibi bir lüksü yoktu. önce üzerindeki kana bulanmış tişörtünü, ardından da bol pantolonunu çıkardı bir çırpıda. sıra ayakkabılarına geldiğinde topuklarına basarak rahatça çıkardı. annesi ayakkabılarının arkasını dümdüz yaptığını görse bir güzel azarlardı onu. gardiyanın karşısında iç çamaşırıyla kaldığında adam derin bir nefes aldı. bu çocuk burada ne yapıyordu?
"iç çamaşırını da çıkar. vücut taraması yapacağım."
duraksadı önce. odanın soğukluğu şimdiden tüylerini diken diken yapmaya yetmişti. duvardaki küçük saatin çıkardığı ses kulaklarında yankılandı.
"sağlık raporuma sistemden ulaşabilirsiniz."
gardiyan elindeki jopu, minho'nun kıyafetlerini koyduğu ahşap masaya bıraktı. minho'nun bakışları önce masanın üzerine, sonra da adama kaydı. eğer yüzünün sağ tarafı morarmamış olsaydı şansını zorlayabilirdi.
"dışarıdan içeriye yabancı madde sokup sokmadığını kontrol edeceğim. iç çamaşırını çıkar."
adamı tekrarlatmak istemediğinden parmaklarını iç çamaşırının lastiğine geçirdi ve onu da çıkardığında tamamen çıplak kaldı. odada kamera yoktu. az önce yürüdüğü koridorda da kamera görmemişti. ama pişman olmamıştı buraya geldiğine. olmayacaktı da.
adam, bu manzaraya artık tamamen alıştığından hızlı bir şekilde minho'nun üzerini aradı. üzerinde gezinen ellerden rahatsız olsa da kıpırdamadı. bir yandan gardiyanın söylediklerini dinliyordu. tutukluların çoğu vücutlarına sakladıkları yabancı maddeleri içeri sokmaya çalışıyordu. bunların en başını ise sim kartı çekiyordu. hiçbir cezaevinde vücut taraması yapılmadan içeriye kimseyi alamazlardı.
kalçasında hızlıca gezinen eller üzerinden çekildiğinde, minho ne zaman tuttuğunu bilmediği nefesini bıraktı ve derin bir nefes aldı. adam, odanın köşesindeki dolaba ilerleyerek sökülmek üzere olan kapağını açtı ve içinden lacivert bir tulum ve temiz iç çamaşırı çıkardı. ortamın pisliği göz önüne alındığında tertemiz görünüyorlardı.
"üzerini giy. sonrasında yan odaya gel. sabıka fotoğrafını çekeceğiz. hızlı ol, bekletilmekten nefret ederim."
minho'nun hâlâ çıplak olmasını umursamadan kapıyı ardına kadar açarak çıktı ve onu odada yalnız bıraktı. neyse ki koridor bomboştu. adamın arkasından giderek sesli bir gıcırtıyla kapıyı kapattı. temiz iç çamaşırını üzerine geçirerek, adamın verdiği tuluma baktı. tam bedeni gibi duruyordu. mahkum kıyafetini de hızlıca üzerine geçirdi. kimseyi kızdırmak ve ilk günden başına bela almak istemiyordu.
tekrar kapıyı araladı ve eski kıyafetlerini eski benliğiyle birlikte o odada bırakarak yan tarafa geçti.
içeride üç gardiyan vardı. biri rahatsız görünen döner sandalyede oturmuş, önündeki kağıtlarla ilgileniyordu. diğeri, kurduğu tripoda fotoğraf makinesini yerleştirmekle meşguldü. onu ilk fark eden kişi ise az önceki yaşlı gardiyandı. minho'yu görünce yumruk yaptığı elini kaldırdı ve işaret parmağını ileri geri hareket ettirerek yanlarına çağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sympathy for mr. vengeance ; minsung
Fanfictionminho'nun, ailesinin katili han jisung'dan intikam almak için hapishaneye girmesi gerekiyordu. [aynı isimli filmin uyarlaması değildir] [enemies to friends to lovers, unhealthy relationship, alternative universe - prison, mommy/daddy issues, slowbur...