beş

2.3K 354 518
                                    

tw !! reşit olmayan bireyle birliktelik. cinsel istismarın bahsi. pedofili.

hiçbir şekilde güzelleme ve normalize etme bulunmamaktadır.

üstü kapalı bir şekilde bahsedeceğim fakat rahatsız olacak kişiler yıldızladığım (**) kısımları atlayabilirler.

━━━━━━

yurim'i ilk gördüğünde yedi yaşındaydı jisung.

birinci sınıfın sömestr tatiline girmiş, elindeki hepsi pekiyi karnesi ile birlikte evde babasını bekliyordu. okul formasını bile üzerinden çıkarmamıştı öğretmeninin süveterine taktığı kırmızı kurdelenin gözükmesi için. karnesini evdeki çalışanların hepsine teker teker göstermiş, hepsinden küçük bir 'aferin' ve büyük bir gülümseme kazanmıştı.

aşçıları bay kim, seojun'un jisung'a asla sağlıksız şeyler yedirmeyeceğini bildiğinden mutfakta ona gizli gizli yaptığı pastadan yedirmişti karne hediyesi olarak. hizmetlileri bayan kim ve bayan zhang da yatağının altına bütçelerinin yettiğince jisung'un hoşuna gideceğini düşündükleri bir hediye bırakmışlardı. babasının odasını süslediği pahalı oyuncaklar kadar ilgi çekici değildi fakat jisung'un hayatında aldığı en güzel hediyeydi yatağının altında bulduğu sarı saçlı bez bebek. zaten oyuncak arabalardan ve askerlerden sıkılmıştı.

birkaç ay önce yanlarında çalışmaya başlayan şoförleri bay mizuhara ise, adam kendisine kei olarak seslenmesini istediği için artık ona ismiyle hitap ediyordu, okul dönüşü jisung'un parkta küçük bir kaçamak yapmasına izin vermişti hediye olarak. parktaki tüm çocuklar aileleri ile birlikte parka koşmuşken, kei kendi çocuklarını bile getiremediği parkta jisung'un kaydıraktan kayışını büyük bir keyifle izlemişti.

"gözlerimiz hiç benzemiyor bay mizuha━ pardon, kei."

eve dönüş yolunda jisung meraklı sesiyle söyleniyor, bir yandan da kei'nin eline tutuşturduğu ıslak mendille ayakkabılarının kirlenen ucunu siliyordu. arka koltukta yere eğildiği için sesi boğuk çıkıyor, yukarıdan bakıldığında şişkin yanakları sevimli duruyordu.

"çünkü ben bir japonum, efendim. etnik farklılıklar asyalılar arasında küçük farklılıklar yaratabilir."

"japon mu? ayumi hamasaki'yi tanıyor musun yani?"

ayumi hamasaki, o yıllarda jisung'un bildiği tek japondu. birkaç şarkısını radyoda duymuştu. kei, jisung'un dediğine gülerek direksiyonu han malikanesinin olduğu caddeye kırdı.

"hayır, tanımıyorum. siz boa'yı tanıyor musunuz?"

"hayır, ben kot pantolonları ile dans eden kızları tanımak istiyorum."

jisung, parmaklarını kaldırıp televizyon ekranından gördüğü ve ezberlediği kız grubunun dansını yaparken kei de ona eşlik ediyordu. şarkı çıkalı bir yıl olmasına ve büyük bir ses getirmesine rağmen şarkıyı bildiği söylenemezdi. sadece jisung'u yalnız bırakmak istememişti.

arabayı evin önüne park ettiğinde, jisung yan taraftaki çantasını sırtına taktı ve dosyanın içerisine konmuş karnesini de alarak arabadan indi. kei, jisung'un evin içine girmesini beklerken jisung kelimenin tam anlamıyla sekerek yürüyor ve bir yandan da 'listen, boy. my first love story...' sözlerini tekrarlayarak eve ilerliyordu.

jisung'un eve girdiğini görünce de rahat bir nefes alıp, kendi oğlunun karnesini kutlayabilmek için eve doğru sürmeye başlamıştı kei.

evdekilerin hediyelerinden sonra salondaki koltuğa oturmuş, karnesini kucağından indirmeden çizgi film izleyerek babasını beklemeye koyulmuştu. çok geç gelmeyeceğini söylemişti seojun jisung'un onu yedinci arayışında.

sympathy for mr. vengeance ; minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin