sekiz

1.9K 297 210
                                    

yaşamdan alınan derslerin fikir olarak değil, yara izi ve nasır olarak biriktiği söylenir. 

eğer jisung'un vücudundaki sayısız yara izine bakılacak olunursa, on dokuz yıllık hayatına sığdırdığı derslerin boyunu aşmak için sıraya girdiğini görmek mümkün olabilirdi.

yara izlerini güç simgesi olarak gören biri olmamıştı hiçbir zaman. aksine, hepsini kusur olarak görürdü. başlarda sadece babasının ona armağan ettiği yara izleri, ortaokul ve lise çağında başkalarına devredilmişti. devredilen bu armağanları saklamak için çabalardı her zaman. bol ve uzun kollu tişörtler giyer, gerekirse eldiven takardı. yazın ortasında boğazlı kazakları üzerinden eksik olmazdı. şayet babası kendisi hariç başkalarının da oğluna onun gibi davrandığını fark ederse başına daha büyük bir bela alabilirdi.

ilkokulda ne kadar sessiz ve içine kapanık bir çocuk olsa da, ortaokul ve özellikle de lise çağında bu tamamen değişmişti. dersleri her zamanki gibi mükemmeldi. sınıfta en ön sırada oturan, sürekli derse katılan bir öğrenci değildi fakat dersi derste anlama gibi bir özelliğe sahipti. okul çıkışı apar topar dershaneye gitmesi ve eve geldikten sonra ders çalışması da tüm emeğinin karşılığını ona güzel bir şekilde veriyordu.

özel bir liseye yazılmıştı. sınıf arkadaşları tıpkı kendisi gibi saygın iş adamlarının çocuklarından oluşuyordu. herkes her istediğine istediği an ulaşabilme imkanına sahipti fakat gözleri hâlâ yüksekteydi. ceplerindeki harçlıklarına aldırmadan jisung'u köşeye sıkıştırarak para didiklemeye çalışmaları bunun en büyük göstergesiydi.

cahil cesareti mi yoksa aptallık mı denir bilinmez, jisung'u köşeye sıkıştıran arkadaş grubu jisung'un ve babasının kim olduğunu çok iyi biliyordu. jisung istese babasına edeceği tek bir sözle hepsinin geleceğini yok edebilirdi fakat hiçbir ses çıkarmaması, arkadaş grubunu daha da cesaretlendiriyordu.

o zamanlar jisung böyle davranılmayı hak ettiğini de düşünüyordu.

babasını gururlandıramıyor, üvey annesiyle normal bir ilişkiye sahip olamıyor, öz annesini hatırlayamıyor ve minho'yu eskisi kadar sık göremiyordu.

jisung, o zamanlarda da sıska bedenine rağmen epey güçlüydü. bu gibi zamanlarda karşısındakine kendi aldığı hasar kadar hasar verebiliyordu bir şekilde.

fakat söz konusu babası olduğunda boyun eğiyordu başına geleceklere.

bu yüzden babasına veremediği karşılığı okuldaki çocuklardan atmaya çalışıyor, telafisi olmayacak yara izlerinin yanına bir yenisini daha eklemelerine izin veriyordu.

tüm bunlar tuvalette jisung'un bir erkekle öpüştüğünü gören sınıf arkadaşının, olayı kendi arkadaş çevresine yaymasıyla başlamıştı. jisung, bayan choi ile gerçekleştirdiği bir seansın sonunda kendisinden emin olmak istemişti sadece.

nelerden ve kimlerden hoşlandığından emin olmak isteyen, ergenlik çağında bir çocuktu en nihayetinde. bayan choi, jisung'un sorduğu soruların cevaplarının kendisinde olduğunu söylediğinden beri düşünüyordu jisung.

minho'yu çok seviyordu, evet. minho'yu uzaktan dahi olsa izlemeye gittiği günler içi içini yiyordu mutluluktan. ne zaman babasıyla kavga etse ve evden kaçsa soluğu minhoların mahallesinde alıyordu. onu göremese bile az ilerideki kutu gibi evlerinde, ailesiyle birlikte mutlu olduğunu bilmek içini rahatlatıyordu.

minho'ya ve ailesine olan hayranlığını çoktan kabul etmişti jisung.

tüm bunların 'aşk' olabileceğini ise kabullenmek istemiyordu.

babasının vereceği tepkiler onu öyle korkutuyordu ki, böyle bir kelimenin varlığını silmişti kelime haznesinden. bir erkeğin onu etkilemesi imkansızdı çünkü. minho'ya beslediği hislerin çocukça bir hayranlık olduğunu iddia etme konusunda ısrarcıydı.

sympathy for mr. vengeance ; minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin