on iki

1.6K 287 320
                                    

duvarlara çarpıp duran titrek nefesleri ikisinin de nefesini biraz daha keserken, birkaç dakikadır sürdükleri oyunu bozmamak adına geri çekilmediler. dört duvar arasında duyulan tek şeyin dudakları arasından dökülen ıslak sesler olması, mümkünatı varmış gibi daha da hararetlendirdi sürdürmekte oldukları öpücüğü.

"hyunjin." diye mırılandı seungmin, dudaklarını karşısındaki adamın dudaklarından birkaç saniyeliğine ayırarak.

hyunjin ise seungmin'in geri çekilmesini fırsat bilmiş, halihazırda seungmin'in beline kadar inmiş mahkum tulumunun açıkta bıraktığı beyaz tenine indirmişti öpücüklerini.

seungmin birkaç dakikadır kalçasını yaslayarak destek aldığı yayın odasının masasına iyice yerleşerek, hyunjin'in öpücüklerinin boynundan göğsüne doğru bıraktığı ıslak yolun keyfini çıkarıyordu.

işlerin hangi ara buraya geldiğini bilmiyordu hyunjin. günlerden cumaydı. seungmin yayın yapmak için geldiğinde, tıpkı diğer günler olduğu gibi yayın odasına gelerek eşlik etmeye başlamıştı gazeteci oğlana. gazeteci oğlanda bir değişiklik vardı bugün. bakışları sürekli üzerinde geziniyor, yayın boyunca kendisine laf atıyor ve kendi flörtüne ufak ufak karşılık veriyordu.

şaşırmıştı bu yüzden. seungmin'e bayılıyor sayılırdı. bu yüzden, ona olan ilgisini göstermekten çekinmemişti hiçbir zaman. seungmin hasta olduğunda onu iyileştirebilecekmiş gibi mesaiye kalmış, yayınlarında ona eşlik etmiş, yılbaşı için yapacakları kutlamaya kimse karışmasın diye diğer gardiyanlara izin yazmış ve haftalık görevlerde her zaman seungmin ve arkadaşlarının en az yorucu görevi aldığından emin olmuştu.

işler seungmin için epey farklıydı. hyunjin'in ilgisinin farkındaydı ve hoşuna gitmediğini de söyleyemezdi. yine de, hyunjin'in ufak flörtlerine karşılık vermekten kaçınmıştı her zaman. kimseye umut vermek istemiyordu.

hyunjin de seungmin'in tavrının fazlasıyla farkındaydı. bu yüzden, yayın bittikten sonra seungmin'in kendisine flörtöz bir şekilde yaklaşması onu şaşırtmıştı.

eh, gardiyan hwang hyunjin üniformasıyla yayın odasının ortasında dikilmiş bir şekilde kendisine bakarken daha fazla nefsine hakim olamamıştı seungmin. kimse onu yargılayamazdı.

tahmin ettiği gibi, hyunjin öyle ustaca hareket ediyordu ki vücudunda feleği şaşmıştı sanki. allak bullak olmuştu zihni. hiçbir şey düşünemiyordu.

uzun süredir kimse tarafından dokunulmuyor olmak da işleri bu noktaya getiren şeylerden biriydi. seungmin, vücudunda arsızca dolaşan parmakların aksine dudaklarına bırakılan ilgi dolu, yumuşak öpücükler yüzünden delireceğini sandı.

bir yandan da büyük bir vicdan azabı baş göstermişti fakat bunu sonra düşünecekti. şimdi, bacaklarının arasında büyük bir sorun ve kolları arasında güzel bir adam vardı.

"sizce hâlledebilmiş midir?" dedi jeongin. bir yandan tırnaklarını yiyor, bir yandan ayağını sallıyordu hızlı hızlı.

"hâlâ gelmediğine göre hâllediyordur bence." diye cevapladı changbin onu.

"ya hyunjin, seungmin'in planını anlayarak ona şiddet gösterirse? sonuçta kolay değil gardiyanın arka cebinden tüm koğuşların kapısını açan kartı alabilmek."

"şiddete başvurduklarını sanmıyorum," dedi minho da. "seungmin, hyunjin'e karşı diklenirse payına düşeni bir güzel alır. kavga ederek çözebileceği bir durum söz konusu değil yani. bekleyip göreceğiz."

changbin, ortak alandaki masanın üzerindeki cipsten birkaç tane daha attı ağzına.

plan basitti. gardiyan hyunjin'in, seungmin'e olan bariz ilgisini kullanarak o karta ulaşmaları gerekiyordu.

sympathy for mr. vengeance ; minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin