thirty four (M)

1.5K 108 176
                                    

Smut başlarken uyarı koyucam.
Rahatsız olan bebişler o
arayı atlayabilir




kEyiFLi  okumalar 🍻

Siyah araç binanın otoparkına girdiğinde vakit geceye yaklaşıyordu. Seonghwa boş yerlerden birine arabayı park edip sevgilisine döndü. Onu uyuyor olarak bulmayı beklemiyordu.

Kısa bir süre durup uyurken ne kadar güzel göründüğünü izledi. Akşam için arkaya yatırdığı kızıl saçları ilerleyen saatlerde isyan çıkararak alnına doğru yönelmişti.

Korkutmaktan çekinerek baş parmağı ile yanağını okşadı usulca. Narin vücudu öne doğru biraz kaymıştı ve başı rahatsız olduğu belli olan bir şekilde yana düşmüştü. Bu gidişle sırtının ağrıyacağını bildiğinden omzundan hafifçe sarsarak uyandırdı sevgilisini.

Hongjoong çabucak kendine gelip oturduğunda arabanın durmuş olduğunu fark etti. "Ah, geldik mi? İçim geçmiş sanırım"

"Evet sevgilim geldik, hadi inelim eve girelim üşümeden." Seonghwa uzanıp Hongjoong'un yanağını öptü. Geri çekilip inmek için kendi kapısına uzandığında meleğinin yeniden kendisine seslendiğini duydu. "Seonghwa"

"Efendim aşkım? "

Hongjoong ellerini yüzünün hizasına kaldırarak "Ellerim uyuşmuş" dedi.

Seonghwa onun bu tatlılığı karşısında gülmeden edemedi. "Geldim meleğim" diyerek araçtan indi ve Hongjoong'un kapısını açtı.

Hongjoong biraz uyku sersemliği biraz da damarlarında dolanan alkol ile vücuduna tam olarak söz geçiremiyordu. Kapısını açan Seonghwa'nın kollarına mümkün olan en sıkı şekilde tutunarak indi. Kolları arasına yerleştiği bedene sarılıp arabayı kilitlemesini bekledi.

Birbirlerine sarılarak asansöre kadar yürüdüler. Hongjoong'un uykusu ilk dakikalara göre dağılmıştı ama Seonghwa'nın kendisine sıkıca sarılan kollarının arasından çıkmak istemiyordu.

Seonghwa da kendisinden daha çok içtiğini bildiği sevgilisine sıkıca sarılıyor ve onun güvende olduğuna emin olmak istiyordu.

Dairenin önüne geldiklerinde biraz uğraşmak zorunda kalsa da anahtarı buldu. Bir dakika öncesinin aksine kollarını boynuna dolamış olan Hongjoong ise ensesindeki saçlarla oynuyor, boynuna kelebek öpücükler bırakıyor, böylece pek de yardımcı olmuyordu.

Güçlükle de olsa içeri girdiler. Seonghwa kabanlarını çıkarıp asmak için uğraşsa da Hongjoong'un kabanlar pek umrunda değildi.

Kızıl saçlı olan bir türlü sevgilisinin boynundaki kollarını çözmeyi kabul etmiyordu. Seonghwa dengesini kaybetmemesi için tek çareyi duvara yaklaşarak Hongjoong'u duvar ile arasına almakta buldu. Tabii bu hareketi kızıl saçlı olanın daha çok işine gelmişti. Biraz öne doğru uzanarak sevgilisinin dudaklarına erişti. Seonghwa çıkardığı kabanını girişteki masanın üzerine üstünkörü bıraktı ve o da gelen öpücüğü memnuniyetle kabul etti.

Kapının önünde bir süre sevgi dolu bir öpücüğü paylaştılar. Ne kadar birbirlerine doyamıyor olsalar da nefes alma ihtiyacı ile ciğerleri isyan hazırlıklarına girdiğinde ayrıldılar. Seonghwa önce sevgilisinin alnına minik öpücük bıraktı. Ardından uzanıp kabanları aldı ve portmantoya yerleştirdi.

Hongjoong susadığı için mutfağa doğru yürüdü. Bir bardak su aldığı sırada Seonghwa da kapının pervazında belirdi.

Hongjoong bardağını tezgaha bıraktığı ve sevgilisine dönerek konuştu. "Terasa mı çıksak? Uyumak istemiyorum"

pitcher and batter  ● woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin