San mutfaktan getirdiği süt dolu bardağı masaya bıraktı ve sandalyesine yerleşti. Beyzbol takımlarının haftalık antrenman listesini hazırlaması gerekiyordu.
Ilık sütünden bir yudum alıp kağıda göz gezdirdi. Wooyoung'un takımını kendi takımının karşısına yazmamak için içindeki şeytanla savaşıyordu.
Sütünü biraz daha içti. Aslında süt tadını hiç sevmezdi ama sporcu olduğu için günde en az dört porsiyon protein ağırlıklı besin tüketmesi gerekiyordu. Bu yüzden de düzenli olarak süt içerdi.
Parmaklarının arasında döndürdüğü kalemini masaya bıraktı. Şeytan melek umrunda değildi, ikisinin takımını karşı karşıya yazacaktı.
Biraz uğraştıktan sonra listeyi tamamladı. Fotoğrafını çekip koça atmak için telefonunu eline aldığında gruptan gelen mesajları gördü.
Seonghwa made him say "yes daddy"
YunhOe
Bugün akasya ağaçlarının
orda Jung Wooyoung'u gördüm
Lanet olsun sana Choi San
diye bağırarak arka tarafa ilerliyordu
Kfkzlxkalodksosldlfl
Elinde bıçakla gezen bir civciv
gibi duruyorduHwa H.
Kfkdlxlalflsldlallfldkflalf
Eşek kadar adamlar ikisi de
Ama didişmeden bir gün
geçiremez oldularYeos yeos
San aktif ama yazmıyor :)İşim var akşam yazarım
listeleri düzenliyorum
San gruptan çıkıp telefonu yanına bıraktı. Wooyoung ile her gün didişir olmuşlardı. San bunu neden yaptığını bilmiyordu. Aslında istese tüm bu gerginliğe ve olaylar silsilesine son verebilirdi.
Ama canı istemiyordu. Wooyoung'un üzerine gitmek, damarına basmak, onu öfkeden deliye çevirmek istiyordu.
Aslında bu San için öfkesini dışa vurmak için seçtiği bir yöntemdi sadece. Wooyoung çıkıp da hiçbir nane bilmeden sporculuğuna ve yeteneğine laf ettiğinde kan beynine sıçramıştı. Ve o anki öfkesi wooyoung'un sözlerini her hatırladığında saklandığı yerden çıkıp adeta beyninin içinde yangın çıkarıyordu.
Bütün o kaba sözleri söylemeyi neye dayanarak kendine hak görüyordu? San bunu öylece boşverip karşılıksız bırakmak istemiyordu. Bu yüzden de takvimde Wooyoung'u rahatsız etmediği bir gün dahi olmasın istiyordu.
San genel olarak çabuk öfkelenen biriydi. Kendisi de bunun farkındaydı. Ama engel olabildiği bir özelliği de değildi bu. Öfke kontrolü için düzenli olarak bir terapistle görüşüyordu. Ama henüz son verebilmiş değildi çabuk öfkelenmelerine. Birkaç yıl önceye göre oldukça yok kat etmişti. Yine de yeterli bulmuyordu.
Ana sınıfındayken yaşıtları ile uyumsuzluk ve sınıf düzenini bozmaktan ailesine o kadar çok şikayet gidiyordu ki en sonunda anne ve babası oğullarını doktora götürmeye karar vermişti.
Günlerce beyaz hastane koridorlarında sürüklendikten sonra bir tehşis koyulmuştu. Kardeşi olmadığı için okula başlayana kadar fark etmedikleri bir öfke problemi vardı. Hem annesi hem de babası ile çok iyi anlaşmasından dolayı bu çok beklenmedik bir gelişme olmuştu Bay ve Bayan Choi için.
Ardından San'ın bir spor ya da sanatsal aktivitelerle ilgilenmesinin ona iyi geleceğini söylemişti doktoru. Buz pateni, yüzme, resim gibi birçok şeyi denese de devam edememişti. İlkokul ikinci sınıfta ilk kez beyzbol sahasına geldiklerinde San hiç olmadığı kadar rahat hissettiğinin farkında değildi.
Zamanla hem beyzbola hem de oyun arkadaşlarına alışmıştı. Sınıfta, mahalledeki yaşıtlarının içinde ya da kuzenlerinin arasında olmadığı kadar kendisini sahaya ait hissediyordu. Bu aitlik hissini sevmişti ve yıllar geçtikçe beyzbol ile arasında büyük bir bağ olmuştu.
Tüm bunların üzerine en fazla üç kez merhaba dediği biri çıkıp da ağzına geleni saydığında bütün devreleri yanmıştı.
Üstelik bu kişi gıpta ile bakıp çok taktir ettiği biriydi. Ta ki o mesajları atana kadar...
Wooyoung tartışmasız bir şekilde okulun bütün beyzbol oyuncularının arasında en iyi atıcıydı. Ne zaman onun takımının maçı olsa San erkenden gidip önden yer kapardı.
Aynı branşın sporcuları olarak maçlarını izlediğinde gizliden gizliye ona duyduğu bir hayranlık hissini engelleyemezdi. Pek çoğu Wooyoung'u kıskanırdım ama San onun bu kadar güzel konsantre olup oyunun içinde kendini kaybetmesine sadece büyük bir hayranlık duyardı.
Bu kadar taktir ettiği biri çıkıp da bilmeden konuştuğunda kendisini geri çekmek istemiyordu.
Çok çabuk sinirlendiği için sicili epeyce kabarıktı. Sürekli müdürün odasına girip çıkmaktan bütün dekorları ezberlemişti. Son o odaya girişinde Müdüre Hanım son bir şansı kaldığını söylemişti. Bir kez daha şikayet üzerine oraya giderse disiplin kurulu toplanacak ve olaylar sisteme girilecekti. Eğer bu gerçekleşirse de San'ın milli bir sporcu olması mümkün olmayacaktı.
Ne zaman Wooyoung ile atışsalar Seonghwa San'a bir saat süren bir nasihat seansı veriyordu. En sonunda San dayanamamış ve sorun çıkarmayacağına dair yemin etmişti. Böylece Seonghwa'yı birkaç gündür başından atmıştı.
Ama bu San'ın geri çekileceği anlamına gelmiyordu. Aklında birkaç şey vardı. Wooyoung'un peşini bırakmayacaktı ama onun ağzını açmasına da müsade etmeyecekti.
Telefonunu yeniden eline aldığında gruptan gelen bildirimleri görmezden gelerek ikinci sohbet odasına tıkladı.
Yarın antrenmanda
canını okuyacağım
sayın Jung Wooyoung :)
Kendini mental olarak
hazırlarsan daha iyi oynarsın diye düşündüm.Sen mi hazırlıyorsun bu listeleri?
Uuu
Görüyorum ki sen baya
zekiymişsin de hee
Dışardan bakınca pek belli
olmuyordu daÇok mu düşünüyorsun bu
ana sınıfı şakalarınıHmmm
Aslında hayır
Senin seviyene inersem
daha iyi iletişim kurarız
diye düşünmüştüm
Yeterince inemedim demek ki
TühhhChoi San
Ne var
Şuan seninle uğraşmak
istemiyorum tamam mı
O yüzden iyi gecelerHey
Başını felan vurmadığına
emin misin
Kibar cümleleri aklın yerindeyken
kurabileceğini pek sanmıyorum da
Wooyoung'un aniden çevrimdışı olmasıyla şaşırmıştı San. Telefonunu kapatarak spor yapmak için yerinden kalktı. Günlük olarak vücut çalışıyordu. Ne kadar Çevik olursa sahada da o kadar iyi performans gösterirdi. Beyzbol San için herşey demekti. Ve beyzbol da daha iyi olmak için yapmayacağı hiçbir şey yoktu.Hiiii
Sanın derdini öğrendik şükür
Güzel planları var 😋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pitcher and batter ● woosan ✔
Fanfic●◐○ Okulun en iyi atıcı oyuncusu Jung Wooyoung karşı takımın vurucusu Choi San'a sinirliyken mesaj attı. Ve San ona sahada görüşeceklerini söyledi. | enemies to lovers / hate - love / highschool | |diğer shipler: seongjoong / yungi / jongsang |