fourty three

1K 101 81
                                    

Keyifli okumalar 🍻

"Pişmaniyee"
"Neresin miniğimm"

San eve geleli beş dakika olmamıştı. Pişmaniye'yi kendi odasında görememesi ile evdeki bütün odaları tek tek dolaşarak nerde olduğunu bulmaya çalışıyordu.

Alt kata inip salonu ikinci kez kontrol etti. Mutfakta duyduğu annesinin sesi ile oraya ilerledi. "Anne, pişmaniyeyi gördün mü?"

Bayan Choi elindeki çırpıcıyı bırakıp oğluna döndü. "Odandadır diye düşünmüştüm ben de" dedi. "Öğlen mamasını verdikten sonra görmedim."

San anladığını belirterek mutfaktan çıktı. Koridorda ilerleyip mama kavanozunu aldı. Belki kavanozun sesine saklandığı yerden çıkardı yaramaz tüy yumağı.

Birkaç kez kavanozu sallayıp seslenmeye devam etse de gelen giden yoktu.

San kavanozu yerine bırakıp merdivenlere yöneldi. Kötü düşünmek istemiyordu ama Pişmaniye yanına gelmediği her dakika aklında farklı bir felaket senaryosu canlanıyordu.

Şimdiye kadar evden hiç çıkmamıştı Pişmaniye. Yine de belki sokağa çıkmıştır diye düşünerek yakın çevreye göz atmaya karar verdi.

Dolabına yönelip üzerine bir hırka geçirdi. Kapağı kapatmak üzereydi ki kıyafet askılarının altında görünen beyaz pati ile duraksadı.

Dolabın altına bıraktığı kutunun üzerinde birkaç parça bir şey vardı. Onların üzerinde de aşağı doğru sarkan minik bir pati.

San içindeki kaygıların uçup gitmesi ile derin bir nefes aldı. Dizleri üzerine çöktüğünde kıyafetlerini kaldırıp Pişmaniye'yi gördü.

Wooyoung'un yürüyüş yaptıkları gecede aldığı ceketi kutunun üzerinde katlanmış duruyordu. Beyaz kedicik ise başını cekete gömmüş orada yatıyordu.

San dudağını dişleyerek uzanıp yumuşak  tüyleri okşadı. Minik kedinin Wooyoung'u özlediğini biliyordu. Bunu anlamamak için kör olmak bile yetmezdi.

Kendisi de özlüyordu ama yapabilecekleri bir şey de yoktu.

Wooyoung'un bir süre için hastanede yatışı yapılınca Pişmaniye'nin nerede kalacağı konusu da gündem olmuştu.

Bayan Jung zaten genellikle hastanede, oğlunun yanında kalıyordu. İşten izin almıştı ama evde de durmuyordu.

Bu yüzden Wooyoung'un bebeğinin arkadaşlarından birinde kalması gerekmişti. Yeosang hayvanlar konusunda oldukça bilgili olduğu için en uygun aday o olsa da Pişmaniye ile anlaşabilen tek kişi San olunca, bu sorumluluğu San almıştı. Ablasının bir kaç ay için şehir dışında olması da işleri kolaylaştırmıştı.

San dizini patpatlayarak "Gel bakalım" dedi. Pişmaniye yattığı yerden kalksa da kendi etrafında bir tür dönerek yine aynı yere bıraktı kendisini.

San iç çekerek ceket ile birlikte kucağına aldı minik yavruyu. Üzerini değiştirip Wooyoung'un ceketini de üzerine giydi. Pişmaniye'nin tasmasını biraz uğraştıktan sonra takmıştı. Ceket üzerinde olduğu için hemen kucağına tırmanan kedi ile evden çıktılar.

Evleri yakın olduğu için çok geçmeden Wooyoung'ların evinin önüne ulaşmışlardı. San bahçe kapısını açıp taş yolu yürüdü. Elini zile basmak için kaldırdığında kapının açılması ile irkildi.

Bayan Jung'u görmesi ile eğilip selam verdi.

"Ay korkuttum mu? Kusura bakma San, geldiğini mutfak penceresinden görmüştüm" dedi. Ardından uzanıp Pişmaniye'yi kucağına aldı ve San'ı içeri davet etti.

pitcher and batter  ● woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin