thirty seven

827 106 125
                                    

Silip geri yazdım 😔
nolur beğenin


Keyifli okumalar 🍻

Kitaplar kitaplar kitaplar...
Wooyoung kucağındaki kitapları düşürmemek için sıkıca tutuyordu. Okul kütüphanesinin önüne geldiğinde dirseği ile kapı kolunu indirip poposu ile kapıyı ittirerek içeri girdi.

Yatıp kalkıp sürekli kitap okuyordu lanet ödev için. Bir noktada hoşuna gitmeye başlamıştı bu durum ama hala sevdiğini söyleyemezdi. Öğrenebileceği, düşünüp sorgulayabileceği çok fazla şey vardı kitapların içinde. Ama nefes almak dışında sadece kitap okurken aynı zamanda aşırı derecede sıkılıyordu da.

Görevli öğrencinin masasına bakışlarını döndürür döndürmez duraksadı. Tahmin edebileceğiniz gibi, Choi San da oradaydı...

Choi'nin yumruklarının tadına baktığı zamandan beri bir hafta geçmişti. O olaydan sonraki gün sayfa sayısına bakarak hazırladığı listeyi mesajla atmış ve görüldü yemişti...

Ve bir haftadır da asla diyalog içinde bulunmamışlardı. Choi'nin kendisini beş metre yanına yaklaştırmama kararı almış olmasından şüpheleniyordu. Kullandığı belli başlı üç teknik vardı: Bir, karşılaştıklarında görmemiş gibi yap. İki, aynı ortamdayken görmemiş gibi yap. Üç, Wooyoung'un ilgisi kendisi üzerinde olduğunda görmemiş gibi yap. Yani San Wooyoung'u görmüyor gibi yaşamına devam ediyordu.

Ve tahmin edin, Wooyoung'un bu duruma karşı tepkisi neydi? Elbette içinden bir sınır küpü dışından dünyanın en umursamaz insanı gibi dudaklarında ıslık, elleri ceplerinde gezinip, daha doğrusu kitap okuyup duruyordu işte.

Bir yandan görmezden gelinmek sinirlerini alt üst etse de bir yandan da San'a zaman tanımak istiyordu. Ne kadar kalbi kırılsa da affedilmek için verdiği çaba bir sihirli değnek değildi. San'ın kalbini hubalubalup diye onaramazdı.

Yediği yumruğa rağmen duygularının yatışıp düşüncelerinin durulması için zamana ihtiyacı vardı. Bunların hepsini biliyordu. Daha doğrusu öğrenmişti. Kimden öğrenmiş olduğuna gelirsek okuduğu kitaplardan birinde geçiyordu. 'Adın neydi yazarın' dedi içinden. Unutmuştu işte! 'Daha sonra yazdığım raporlara bakarım' diyerek masaya doğru yürüdü.

İçinden sürekli 'yapabilirsin Wooyoung, hadi koçum' diyordu. 'Yüzüne bile bakmayacak ama yapabilirsin. Aslansın sen, kaplansın.' Görevli öğrenci masasına iki metre kadar mesafe kalmıştı. 'Yapabilirim, hadi yapabiliri- Yapamam! Lanet olsun yapamam! Buz gibi gözleri üzerimde dolanırken nasıl orada yokmuş gibi rol keseceğim? Bunu ancak kendisi yapar. Ben, o etraftayken eriyen mum gibi eğilip bükülmeden duramıyorum ki!'

Hızla geri dönüp sessiz adımlarını kapıya yöneltti. Tenefüste de gelebilirdi canım. Gün çuvala mı girmişti? Sonrasında görevli öğrencinin Wooyoung'a sesslenmesi ile ne yazık ki gün çuvala girdi.

"Wooyoung Sunbae! İstediğin kitaplardan birkaçını teslim ettiler. Senin için ayırdım!"

Wooyoung ayaklarını yere vura vura ağlamak istiyordu. Tam da fark edilmeden kaçacaktı işte...

Kucağındaki kitapları masaya bırakıp gülümsedi. "Teşekkürler Xion"

Xion önündeki deftere teslim aldığı kitapları not ediyordu. San da bu sırada rafların arasında kaybolmuştu.

"Pişşt, Xion! Beraz acele etsene, lütfen. San gelmeden gitmek istiyorum."

Xion onaylamak için kafasını kaldırdığında duraksadı. Gözleri Wooyoung'un arkasındaki bir yere takılmıştı.

"Ne oldu?"
" Xion sabah sabah cin mi- ANANISİKİM!"

Kütüphanede bağırarak küfür etmiş olması mı daha kötüydü yoksa Choi San'ın yüzüne tükürerek küfür etmiş olması mı bilemiyordu. Şu dramatik sahnelerde geçen bakışma bir kaç saniye kadar sürdü. Sonra da Wooyoung sakince önüne dönüp yeni kitaplarını aldığı gibi kütüphaneden toz oldu.

pitcher and batter  ● woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin