thirty six

798 104 151
                                    

Keyifli okumalar 🍻

"Dün sabah bana çelme taktı"

Wooyoung ve Changbin tenefüste okul bahçesindeki parkta oturuyordu. Hava güneşli olduğundan Changbin arkadaşının kolunu tutup dışarı sürüklemişti. Tüm gün somurtuyordu ve sırasında oturuyordu zaten. En azından güneş tenine değmeliydi.

"Koridorda karşımdan geliyordu. Ben de yana adımlayıp aklımca önünden çekildim. Sonra o da yeniden benim karşıma geçti. Sonra ben tekrar kaçtım. Tekrar aynı karşılık. Sonunda yüzüme bakıp ne diyeceğimi soracak sandım. Günlerdir peşinde koşuyorum çünkü. Ayağıma çelmeyi taktığı gibi uzaklaştı. Bir seksen uzandım yerde, öylee sırtını izledim. Şerefsiz..."

Wooyoung sözünü tıslayarak bitirdiğinde Changbin uzanıp omzunu sıvazladı. Ne söylenirdi ki böyle bir durumda? Hiçbir şey söylenmiyordu. Gülmemek için kendini tutuyordu en fazla.

Wooyoung ile San'ın kanlı bıçaklı oluşunun beşinci günü falandı. Aradan hafta sonu geçmiş ve yeni haftanın ikinci günündeydiler. Bu sürede San, Wooyoung ile bir kez bile aynı ortamda bulunmamış üstüne numarasını da engelleyerek her türlü iletişimin önünü kesmeye yemin etmişti.

Wooyoung suçlu olduğunu biliyor bu yüzden onun öfkesinin dinmesini ve gönlünü almayı istiyordu. Ama o da bir insandı sonuçta ve Choi San'a sinir olmaktan geri de kalmıyordu. Evet kabahati büyük olabilirdi ama bu duygularını yaşamayacağı anlamına gelmiyordu ya.

"Not işi ne oldu?" dedi Changbin.

Wooyoung  dün okul çıkışında San'ın dolabının kapağına 'Engeli açar mısın Choi San.' yazan bir kağıt yapıştırmıştı.
Altında da olabilecek en küçük boyutta 'lütfen' yazıyordu.

"Bu sabah dolabımın kapağına geri yapıştırmıştı. Benim yazımın altına 'yalvar orospu çocuğu' yazarak..."

Changbin kıkırdamaya başladığında Wooyoung arkadaşına ateş fışkıran bakışlarından gönderdi. "Gülme. Nasıl kendimi affettireceğimi bilmiyorum zaten."

"Eninde sonunda affedecektir."

Wooyoung bacaklarını bankın üzerinde karnına çekip başını dizine yasladı. Kollarını bacaklarına sararak iyice küçüldü. "Nasıl emin oluyorsun bu kadar? " Büzdüğü dudakları ile konuştuğunda başını olduğu yerden kaldırmadan gözlerini arkadaşına çevirdi.

"Wooyoung, aranızdaki iletişim tarzını çözebilmiş değilim ama en son sizi sezon futbol maçlarının finalinde öpüşürken görmüştüm. Yani ikiniz de boş değilsiniz birbirinize karşı. Ama lanet derecede gururlu olmaktan da geri durmuyorsunuz.  Bunlar benim çıkarımlarım ve doğru dimi? "

Wooyoung sessizliğini koruyarak geçerli cevabı vermişti. Aklında şimdiye dek olan her şeyi tartıyordu.

"Ayrıca" dedi Changbin. "Sizi öpüşürken gördüğüm ilk sefer değildi."

Wooyoung gözleri fal taşı gibi açılırken doğrulup arkaya yaslandı. "Nasıl? "

"Revirde de öpüşürken görmüştüm sizi."

Wooyoung ellerini yüzüne kapattı çünkü utançtan kanın yanaklarına hücum ettiğini biliyordu.

"Off neden bunu bana söylemedin ki? "

Changbin omuz silkerek "Sen kimseye söylemiyordun ben de sana söylemedim. Laf etmeye hakkın yok bence."

Wooyoung bakışlarını yere eğip düşündü. İtiraf etmek istemese de San'ın özlemişti. Ve onunla aralarında sorun olmadan klüp odasında dönen tatlı muhabbetleri katıldıkları günleri de özlemişti. Akşam yürüyüş yaptıkları saatleri özlemişti. Sürekli didişerek konuşsalar da bir sohbet içinde olmayı özlemişti. Ortada bir sorun yokken hiçbirinin aslında güzel ve eğlenceli zamanlar olduğunun farkında değildi. Araları bozulup da o anlara yenisi eklenmeme ihtimali kendini gödterince tam anlamı ile götü tutuşmuştu.

pitcher and batter  ● woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin