Slm slm ヾ(^-^)ノ
Ders zili çalmıştı ama öğretmen henüz sınıfa gelmemişti. Sınıfta bir uğultu vardı ve başı ağrıyan Wooyoung sese katlanamıyordu.
Kafasını sıraya koydu ve parmaklarıyla tahtada ritim tutarak sadece kendi çıkardığı seslere odaklanmaya çalıştı.
Ders edebiyattı ve birazdan hoca geldiğinde kitabı olmadığı için eksi alarak on eksi biriktirenlerin kimler olduğunu söyleyecekti. Ve o şanslı isimlere hikaye yazma ödevi verecekti.
Wooyoung genel olarak hiçbir eşyasını gününde getirmediği için on ve daha fazla eksi almış olma ihtimali %99.999 gibi bir ihtimaldi.
Wooyoung içten içe o kadar inanmıştı ki fazlası ile eksisi olduğuna şimdiden hikayeyi yazdıracak biri bulabilir mi diye düşünüyordu.
Ödevlerden nefret ederdi. Derslerden de nefret ediyordu aslında ama dersler ödevler kadar katlanılmaz değildi. Sadece daha az katlanılmazdı.
Sınıftaki sesin bir an önce bitmesi için öğretmenin hemen gelmesini istiyordu. Edebiyat öğretmenleri de sanki bunu hissetmiş gibi inatla gelmiyordu.
Sıkıntıyla iç çektiğinde ritim tutmayı bıraktı ve başını kaldırmadan görebildiği kadarıyla etrafı incelemeye başladı.
Karşı sıradaki sarı saçlı çocukla aynı anda birbirlerine baktılar. Bu tamamen tesadüfen olmuş olsa da Wooyoung kendisini garip bir bakışmanın içinde buldu. İkisi de gözlerini çekme ihtiyacı duymadan sanki ilk kez karşılaşıyorlarmış gibi birbirinin yüzünü inceliyordu.
Uzun zamandır karşı sırada oturan bu çocuğun adını düşündü Wooyoung. Aslında biliyordu ama bir türlü hatırlayamıyordu baş ağrısı yüzünden.
Sınıftaki kızlardan biri aniden çok yüksek sessli bir kahkaha attığında wooyoung sızlayan başı ile gözlerini yumdu.
Az sonra omzuna dokunan bir el hissettiğinde yavaşça gözlerini açtı. Karşı sırada oturan sarışın prens yanına gelmişti. Wooyoung'un sırasının yanında ayakta bir süre durup bekledi sarışın. Ardından dizlerini büküp çöktüğünde başını sıraya koymuş olan Woo ile aynı hizaya geldiler.
Yumuşak bir sesle Wooyoung'un iyi olup olmadığını sorduğunda Wooyoung kibarlığı karşısında dilinin tutulduğunu hissetti.
Şaşkınlık içinde başının ağrıdığını dile getirebilmişti. Sarışın çocuk cebinden bir kutu çıkarıp Wooyoung'un avcunun içine bıraktı. O sırada öğretmenin sınıfa girmesi ile herkes yerine geçti ve Wooyoung'un can çekişmesini sağlayan uğultu sona erdi.
Öğretmen oturmalarını söylediğinde Wooyoung da avcunun içindeki kutunun ne olduğuna bakmayı akıl edebilmişti. Dikdörtgen mavi kutunun içinde tıkırtılar çıkaran bir şeyler vardı. Kapağını ses çıkarmadan açıp içini kokladı Wooyoung. Nane kokusu burnuna dolarken kutunun içindeki naneli şekerleri ve draje sakızları gördü.
Yan sıradaki sarışına soru sıran bakışlarla döndü. Onun da zaten kendisini izliyor olduğunu gördü. Eli ile beklemesini işaret eden çocuk defterine bir şeyler karalayarak Wooyoung'un göreceği şekilde kaldırdı kağıdı.
Anlaşılır ve düzgün bir yazı ile "Naneli şeker baş ağrısına iyi gelir" yazıyordu.
Wooyoung elindeki kutuyu anlamlandırdığında gülümsemeden edemedi. Başı deli gibi ağrıdığı için çok canlı bir gülüş olmamıştı bu. Yine de bu hareketin ne kadar hoşuna gittiğini belli ediyordu. Öğretmene görünmeden şekerlerden birini ağzına attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pitcher and batter ● woosan ✔
Fanfiction●◐○ Okulun en iyi atıcı oyuncusu Jung Wooyoung karşı takımın vurucusu Choi San'a sinirliyken mesaj attı. Ve San ona sahada görüşeceklerini söyledi. | enemies to lovers / hate - love / highschool | |diğer shipler: seongjoong / yungi / jongsang |