eleven

1.2K 157 169
                                    


"Bunları mı arıyorsun prenses?

Duyduğu sözle San'ın parmağıyla işaret ettiği yere baktı Wooyoung. Bağdaş kurduğu dizlerinin üzerinde duran şeyler kendi kıyafetleri miydi? Tamam, işte bunu sorgulaması gerekiyordu.

" Kıyafetlerimi mi çaldın, hırsız... "

Wooyoung yüzünü ekşiterek konuşurken San da elinde kıyafetlerle dolabın üzerinden atlamıştı. Az önce kıyafetlerini ararken dolabından aldığı küçük havluyla saçlarını kurulamaya başladı Wooyoung. Şaşırmayacak ya da panik yapmayacaktı böylece San'ın istediği tepkileri vermeyecekti. Onu eğlendirmeye niyeti yoktu.

Wooyoung kendisine doğru yürüyen San'ı başta takmadı. Ama üzerine doğru gelen adımlar bir süre sonra kararlılığını kırmış ve arkaya doğru yürümeye başlamıştı.

Kalçası masaya yaslandığında olduğu yerde kaldı Wooyoung. San da aralarındaki mesafeyi son bir adıma düşürüp elindeki pantolon ve sweatshirtü masaya havadan bıraktı.

'Kozlar kendisinden yana olduğu için rahatça şov yapıyor' diye düşündü Wooyoung. Havluyla ve anadan doğma çıplak olan San değildi sonuçta. Elbette rahat olacaktı.

San aralarındaki bir adımı da kapattığında Wooyoung ellerini masaya koyarak kendini geriye çekti. Ama San gerçekten inatçının tekiydi. Ayağını birini Wooyoung'un ayaklarının arasına koyarak bacaklarının birbirne kenetlenmesini sağladı.

San'ın  istediği tepkileri vermeme stratejisi suya düşmüş onu da inek içmişti. Çok fazla yakınlardı, Wooyoung çıplaktı ve San çok sert bakışlar atıyordu.

Bu durumdan kurtulmanın tek yolu kaçmak gibi görünüyordu ama Wooyoung'un kaçamayacağı da oldukça netti. San'ın ne yapmak istediğini anlayamıyordu. Paniklemiş ve korku pırıltılarının kol gezdiği bakışlar atıyordu. San'ın nefeslerini yüzünde hissetmesiyle istemsizce yutkundu.

Bir süre San kımıldamadan durmuştu. İkisinin de sadece bakışları hareket ediyor ve birbirinin yüzünü turluyordu.

Wooyoung duygularını sesine yansıtmadan "Ne o? Bana olan özleminden duramıyorsun sanırım Choi." dedi.

San cevap vermeye tenezzül etmeden dudaklarına yan bir sırıtış eklemekle yetindi.

San'ın çenesinde hissettiği parmaklarıyla Wooyoung'un dikkati dağılmıştı. Önce belli belirsiz teninde gezinen parmaklar aniden çenesini kavradığında bakışlarını San'ın yüzüne çıkarmak zorunda kalmıştı. Göz bebeklerinin içine bakıyordu San. Sanki orada bir şey arıyor ya da görüyor gibi, Wooyoung'un gözlerine değil de daha da arkada duran bir şeye bakıyor gibiydi.

Birbirine bakışları ile saldıran ikiliyi dışarıdan biri görse kesinlikle birbirinden hoşlandığını düşünebilirdi. Ama aralarında esen rüzgarlar daha çok öfke, nefret ve birbirini sinirlendirme dürtüsü içeriyordu.

San Wooyoung'a istediği gibi sataşamıyordu. Çünkü olay büyüyecek olursa ve idareye taşınırsa geleceği yanardı. Normal şartlarda bunu çok fazla umursamayabilirdi ama Seonghwa zorla söz verdirmişti hiçbir olaya karışmayacağına dair. San verdiği sözlere önem verirdi ve tehlikeye girmemek için ekstra dikkatli olması gerekiyordu.

Bu yüzden Wooyoung ile idareye taşıyamayacağı bir biçimde uğraşmak istiyordu. Onun başkalarına özellikle de öğretmenlere bahsetmek istemeyeceği bir şekilde uğraşacaktı.

pitcher and batter  ● woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin