twenty six

873 110 97
                                    

Keyifli okumalar🍻

Son ders zili çalmıştı ama okulun çatısında oturan ikilinin umrunda değildi. İkisi de dersi dinlemeyeceklerini biliyordu ve aşağıya inmek için kıçını kaldırmak istemiyordu.

"San odadayken bu konuşmayı yapmak iğrençti" dedi Wooyoung.

Changbin iç çekerek "Kabul et San'ı önemseyip önemseyip bir saniye sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranman çok malca." dedi. "Artık şu hislerini ciddiye mi alsan di-"

"Sonra!" dedi Wooyoung arkadaşının sözünü keserek. "Bu konuyu açmak için can attığını biliyorum ama lütfen daha sonra. Önce en azından yarın akşamdan sağ çıktığımıza emin olalım." Uykusuzdu ve düşünmekten sıkılmıştı. Başını yan tarafında oturan gencin omzuna koydu.

Changbin onun bu solgun yüzünü görmekten hiç memnun değildi. Saçları ile oynarsa uykusu geleceğini bildiğinden parmaklarını usulca saçlarının arasında gezdirmeye başladı. Zaten derse inmemişlerdi. En azından biraz dinlenirse daha iyi olabilirdi. "Şu haline bak, nasıl yorgunsun. Bu halde neden okula geliyorsun anlamıyorum."

"Beni okul değil içinde bulunduğum saçmalık yoruyor." Göz kapaklarına binen uyku ile sesi boğuk çıkıyordu Wooyoung'un.

"Plan içinde plan yaparsan böyle olur."

"Hepsi göt herif Hyunjin yüzünden "

Hyunjin son birkaç merdiveni çıkarken sonunu duyduğu konuşma ile gülmeden edemedi. "Kırılıyorum ama, gül gibi insanım neden öyle diyorsun?"

Wooyoung başını rahat omuzdan kaldırarak arkaya baktı. "Sinsi bir de bak. nasıl sessiz sessiz geliyor."

Hyunjin Wooyoung'un gerçekten kırıcı olmaya çalışmadığını, yalnızca laf yetiştirdiğini bildiğinden umursamadan adımlarını devam ettirdi ve yan yana teras kuşluğun yapan ikilinin karşısına geçti.

"San'ın yanından geliyorum. Yarın akşamı Felix'in bildiği şekilde biliyor. Tek farkla, pek inanmıyor."

Wooyoung duyduğu şeyle yüzünü buruşturdu. "Neden bu kadar yayldı nedeeen? Kimse duymadan olsun bitsin dediğim için mi böyle oldu?" Wooyoung ağlamaklı bir şekilde konuşup başını Changbin'in dizlerine bıraktı.

Hyunjin Wooyoung'un yüzükoyun duruşunu fırsat bilerek avcundaki küçük yazıyı okuması için Changbin'e uzattı.

San mekanı biliyor.

Changbin arkaya yaslandığı ellerinin birini dudaklarına götürerek sessiz olmasını işaret etti. Bu iş artık plan içinde plan olmaktan çıkmıştı. Daha çok plan içinde plan içinde plan içinde plan gibiydi.

Wooyoung yerinden hışımla doğruldu. "Eğer o akşam yemeği boyunca Felix'i tavlamazsan yakarım seni."

"Merak etme " dedi Hyunjin. "O iş bende"

"Ne diye böyle bir anlaşma içindesiniz bilmiyorum ama olabilecek en zor yolu seçtiğinize eminim." dedi Changbin. Wooyoung omuz silkerek cevap vermekten kaçındı. "Ayrıca" diye devam etti Wooyoung ve Hyunjinde gözlerini gezdirirken. "Beni de dahil ettiniz ama hiçbir şey bilmiyorum. Sorun çıkarsa bütün sorumluluk sizde. Kılımı bile kıpırdatmam bak."

"Sen üzerine düşeni yap yeter" dedi Hyunjin. 

"Mekanı ayarladın mı?" dedi Wooyoung.

"Evet, buraların en iyi balık restoranına gideceğiz." 

Wooyoung tiz sesi ile tam anlamı ile çığırdı "Neeeeeee? İnanmıyorum otuz yaşındaki amcalar gibi yemek yemeye mi gideceğiz?"

Hyunjin omuz silkerek "Felix'in tüm akşam dikkatinin bende kalacağı bir yere gitmemiz gerekiyordu. Sizinle buluşmadan önce ona ikinizi pek takmama ve daha çok kendimiz sohbet ederek sizi baş başa bırakmayı teklif edeceğim. Böylece tüm akşam benimle takılacak." 

pitcher and batter  ● woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin