Ses Tonu (smut)

491 14 21
                                    

Bu bölüm fazlasıyla cinsellik içermektedir. Rahatsız olacaklar hiç başlamadan gidebilirler. Okuyacak olanlara iyi okumalar, bölüm sonunda görüşürüz!

Wooyoung

Dediğim şeyle etrafımızda toplanan küçük topluğun gözleri kocaman açılmış, ağızları bir karış açıktı.

San'ın kısık gözleri beni hedef almıştı ve kahkaha atmıştı.

Tam o anda dediğim şeyi fark ettim. Az önce kaybedersem o adamın altına gireceğimi söylemiştim! Gerçekten hissettiğim şeyleri ona yansıtmamakta kararlı olduğum için gülümsedim.

Büyük bir zevkle konuşmaya başladı, "Eğer kaybedersen, bizim için gece daha yeni başlıyor demek olacak." konuştuğu süre boyunca göz kontağını bozmamıştı ve bu daha da hoşuma gitmişti.

Bana yapabileceklerini düşündüğümde kasıklarımda daha da büyük bir yanma hissettim ama onun bu tavırlarından hoşlandığımı belli etmek istemiyordum. Anlamadığını umarak konuşmaya başladım,

"Siz ortaya ne koyuyorsunuz?" resmiyeti kaybetmek istemiyordum. Gerçi dediğim şeyle çoktan kaybetmiş gibiydim ama ona 'sen' diye hitap etmek istemiyordum.

"Sence de aramızdaki resmiyeti çoktan kaybetmedik mi Wooyoung?" merakla sorduğunda omuz silktim.

"Ortaya ne koyacağınızı söyleyin." tekrardan sorduğumda güldü. "Bu kadar merak etmen beni şaşırttı." boğazını temizledi.

"Böyle bir şey olmayacağı için söylememe gerek yok." dediği şeyle sinirlenmeye başlamıştım. Ben dediysem o da demeliydi!

Yüz ifademi bozmadan ona bakmaya devam ederken konuşmaya başladım, "Ben koyduysam siz de koymalısınız. O yüzden lütfen söyleyin şunu."

Sırıttı, "Eğer bir kez daha lütfen dersen söyleyeceğim, söz." sırıtması ile iyice sinirlerim bozulurken ona belli etmemeye çalıştım.

"Neden burada sizin konuşmanızı bekliyorum ki? Sadece defolup gideceğim." yerimden kalkmaya hazırlanırken onun emir dolu sesini işittim,

"Otur yerine Jung." arkasını yaslanmıştı ve doğrudan bana bakıyordu. Tam konuşmaya başlayacakken tekrardan konuştu,

"Kaybedersem istediğin bir şeyi yapacağım." dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrılırken bardaklar doldurulmaya başlanmıştı bile.

İkimizde doldurulan bardaklarda koyulan sert içkilerden birkaç bardak içtik. İçki içmeye alışkın değildim bu yüzden içtiğim bir iki bardak kolayca kafayı bulmamı sağladı. Körkütük sarhoş değildim ama sarhoş olduğumu anlamıştım.

"Pekala." kendi kendime sessizce mırıldandığımda bana bakıyordu. Gülümsüyordu. O kadar iyi görünüyordu ki...

Yüzümü incelediğini hissettiğimde başka yöne odaklandım ve dudağımı biraz sonra oynayacağım oyunun stresiyle ısırdım. Onun beni izlediğini tamamen unutmuştum çünkü bir bok yemiştim ve bunun üstesinden gelmem gerekiyordu.

Dudağımı ısırmayı bıraktığımda önüme döndüm ve bakışlarım direkt olarak San'a gitti. Bana bakıyordu. Bakışlarıyla beni baştan aşağıya süzüyordu, bu gece çok kez yaptığı ve büyük ihtimalle yapmaya devam edeceği gibi.

Gözleri dudaklarımın üstünde sabit kaldığında dudağını hafifçe yaladığına emindim.

Güldüm ve onun gözlerinin içine bakmaya başladım. O da bana bakıyordu ama aramızdaki fark ben ona normal bir şekilde bakarken, o bana sanki beni tam burada becerebilecekmiş gibi bakıyordu.

silent noise | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin