1 ay sonra ( 8 Ağustos akşamı )San
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun San?! Çocuğa tehdit dolu bir mesaj, altını çiziyorum tehdit dolu bir mesaj gönderip hatta mesajlar gönderip, bir ay sonra bize söylüyorsun! Tanrım, cidden aklımı kaçıracağım!"
Oturduğum koltukta arkaya doğru yaslanmış bir şekilde, bacak bacak üstüne atmış, boyamış olduğum sarı saçımın küçük bir tutamıyla oynuyorken, odanın ortasında volta atan ve bana bağıran Hongjoong'u izliyordum.
Umursamaz bir tavırla konuşmaya başladım, sakindim. "Hadi ama Hongjoong. Sadece biraz gözünü korkutmak istedim, hiçbir şey olmaz tamam mı? Bahse girerim ki bir bok anlamamıştır." diğer elimi bacağımın üstüne attım ve iyice geriye yaslandım.
Mingi odanın diğer köşesinden hafif iğneleyici bir tavırla konuşmaya başladı.
"Gözünü korkutmaya çalıştığın çocuk aptal birisi değil bu arada. Herif onlarca suçluyu yakaladı, işinde oldukça başarılı. Hafife alma derim hyung. Koskoca Jung Wooyoung'dan bahsediyoruz. Üstelik geçirdiğimiz bir ayda çok daha tanılır hale geldi. Birçok davete katıldı ve en yakın arkadaşlarından birini komalık ettiğimiz için hırslandı. Fazla para kazanıyor, çok fazla. Bu normal çünkü adam çok başarılı anlıyor musun?"
Kaşlarımı kaldırdım, küçümseyici bir tavır takındım ve konuşmaya başladım, "O Jung Wooyoung'sa, ben Choi San'ım. Choi San. Ne demek olduğunu biliyor musunuz? Ülkenin en başarılı kozmetik şirketi Fasciluce'nin başındaki adamın adı. Ve siz de o adamın arkadaşlarısınız. O velet benimle boy ölçüşemez. Onun katıldığı davetler benim kazandığım ödüllerin yarısı bile değildir." güldüm.
Hongjoong iç çekti ve büyük salondaki, siyah koltuğa oturup bana bakmaya başladı. "Seni uyarmıştım, fazla bir şey yapma demiştim. Ama yaptığına bak aptal!" eliyle alnını ovuşturmaya başladı.
"Tamam dememiştim zaten." omuz silktim.
Hongjoong bu hareketimle çıldırdı ve ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
"Bir de 'tamam dememiştim' diyorsun San. Eğer Wooyoung mesajı yazan kişinin sen olduğunu bulursa ne olur biliyor musun?! İtibarın, rütben, hangi şirketin başında olduğun kimsenin sikinde bile olmaz! O herif her şeyini elinden alır! Anlıyor musun beni?!" son birkaç cümlesinde sinirle gürlemişti.
"Hiçbir şeyimi elimden alamaz. O beni bitiremeden ben onu bitiririm. Beni küçümsemeyi kes. Kimse benim hiçbir şeyimi alamaz. Özellikle de o aptal." beni küçümsemesi sinirimi bozmuştu. Ben kimsenin ezebileceği birisi değildim.
Mingi ortamı sakinleştirmek adına konuşmaya başladı, "İkiniz de sakin olun tamam mı? Bir şey olmayacak. Kimse o mesajı San'ın yazdığını anlamayacak. Yarın benim harika doğum günü partime gideceğiz ve eğleneceğiz. Şimdi ikiniz de sikik çenenizi kapatıp huzurlu olmamı sağlayacaksınız."
Oturduğu yerde iyice arkasına yaslandı ve gerindi. Yeni boyamış olduğu kırmızı saçlarını karıştırdı ve bize baktı. "Hadi ama adamım. Fazla ciddisiniz. Kendinize gelin, biz bu değiliz sizi aptallar."
"Üzgünüm." dedi Hongjoong. "Sadece fazla stres yaptım." göz kontağı kurmaktan kaçınıyor, başka yerlere bakıyordu. Mırıltı halinde sorun olmadığını söyledim.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra Mingi konuşmaya başladı, "Tanrım, yarın harika geçecek! Yunho'yu göreceğim!" Heyecandan gözleri parlamıştı. Belli ki konuyu dağıtmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silent noise | woosan
Fanfictionduzenleniyor. "lutfen, lutfen beni becerin bay choi."