N O T : KARAKTERLERİN YAŞLARI GERÇEK YAŞLARI OLMAYACAKTIR !
Ö N E M L İ !
Argo kelimeleri daha sık kullanmaya başlayacağım, rahatsız olacaklar okumasın.
---------------
San
Saat : 21.15
Hongjoong'un söylediği sözler üzerine bir süre konuşmadık. Şaşırmıştık. Aslında bu bizim için alışılmadık bir durum değildi. İnsanları zaten karnımızı doyurmak için öldürüyorduk. Bunu zaten yedi yıldır yapıyordum.
On beş yaşımda başlamıştım insanları katletmeye. O zamana kadar annem ve babam benim için yemek getiriyordu. Sonrasında işler karıştı, kendi yemeğimi kendim bulmak zorunda kaldım. Ailem yoktu, arkadaşım yoktu, akrabam yoktu. Tek başıma kalmıştım. İşte o günden beri kendi yemeğimi kendim buluyordum.
Fakat bu sefer karnımı doyurmak için birini öldürmeyecektim. Benim için tehlike arz ettiği için öldürecektim. Ve buna kararlıydım. Eğer birisi benim hayatımı kötü bir şekilde etkileyecekse onu gözümü kırpmadan öldürebilirdim. Bu benim için basitti. Benim hayatımı mahvedecekse neden onu öldürmeyeyim ki?
Yerdeki kahverengi parkeye takılan gözlerimi Hongjoong'a çevirdim. Ve beş dakikadır içinde bulunduğumuz tuhaf sessizliği bozmak için ilk adımı attım. "Nerede şu an bu velet?"
Hongjoong bakışlarını bana yöneltti, "Velet değil. Öncelikle bunla başlayalım." O lafını tamamlar tamamlamaz başka bir soru yönelttim. "Kaç yaşında?" Önce düşündü, bir şeyler hatırlamaya çalışırcasına kaşlarını çattı. "Sanırım 22?"
Mingi lafa atladı gülerek, "San'a göre velet işte. Yaş farkına baksana." son cümlesini alaycı bir tavırla söylemişti.
Gözlerimi devirdim. "Abartma yedi yaş var işte."
Mingi alaycı bir tavırla konuştu yine "San ya, sen iyice yaşlanmışsın."
"Gevşek gevşek konuşma." diye ufak bir uyarıda bulundum. Ama Mingi durmadı.
"Yakında sana amca falan der yoldan gelen geçenler haberin olsun. Yani bak şöyle düşün, yirmi yıl sonra yarım asırlık olacaksın."
"Sen de on dakika sonra konuşamayacak durumda olacaksın çünkü ağzını yüzünü dağıtmış olacağım." agresiflik dolu ama sakin bir ses tonuyla konuşmuştum.
"Sustum." dedi ve ağzına görünmez bir fermuar çekti. Ona sert bir bakış attıktan sonra tekrardan Hongjoong'a döndüm. "Nerede şu an bu Wooyoung denen çocuk."
"Bilmiyorum. Yani çocuğa gps takmadım. Vahiy de inmiyor Wooyoung şu an barda falan diye."
"Bara mı gidiyor?" Mingi yine en gereksiz şeye takılmıştı. "Giderse gider, sana mı soracak?" diye sert bir şekilde çıkıştım. "Aman be, kıçımın kenarları." dedi umursamaz bir tavırla.
"Abi şu konuyu bir dağıtmayın ya." dedi Hongjoong isyankar bir tavırla. "Yemin ederim sizinle aynı konuyu beş dakika konuşmak için kıçımı yırtıyorum ya." mızmız bir ses tonuna geçiş yapmıştı şimdi de.
"Tamam tamam dinliyoruz şu an." ciddi bir şekilde konuşmaya çalışmıştım. "Nerede kalmıştım ben? Ha evet, nerede olduğunu konuşuyorduk. Yani şöyle diyeyim bizim gibi Seul'da yaşıyor. Ama evinin yerini bilmiyorum. İş yerine fazla uzak değildir diye düşünüyorum."
"Hmm." diye düşündüğümü belli eden bir takım sesler çıkardım. Tekrar Hongjoong'a döndüm, "Nasıl öldüreceğiz bu ufaklığı?"
"Ya San, amına koyayım ufaklık ne? Sanırsın arasında yirmi yaş var ya altı üstü yedi yaş işte." Mingi güya kapatacağı çenesini tutamamış, yine yorum yapmıştı.
"Mingi dönek misin lan. Az önce aramızdaki yedi yaşa laf atıyordun, şimdi gelmiş ufaklık ne diyorsun ya." dedim.
"YA BİR KERE DE KONUYU DAĞITMAYIN PEZEVENKLER" diye bağırdı hafifçe Hongjoong. İkimiz de hemen susup başımızı hafifçe öne eğdik ailesinden azar işitmiş çocuklar gibi. "Beni sinirlendiriyorsunuz ya. Cildirtiyorsunuz beni." Kendi kendine söylenmeye başlamıştı. Söylenmesi yaklaşık altı dakika otuz sekiz saniye sürmüştü.
"Bu lanet 'ufaklığı' partiden alıp eve atacaksınız biriniz. Güzel bir gece geçirecekmişsiniz gibi davranacaksınız sonrasında pat diye öldürün. Sonra yakalanmayacak şekilde ne bok yiyeceksiniz yiyin."
"Bir saniye bir saniye," dedi Mingi Hongjoong söylenirken yattığı yerden doğrulup "Güzel bir gece derken? Sen bizi gay mı sandın?"
"Gay sanmadım canım, gaysınız zaten. Hiç öyle değilmişsin gibi davranma. Üçümüz de ortaokul da sevdiğin çocuğu hatırlıyoruz."
"Hangisi?" dedi Mingi gevşek gevşek sırıtırken. "Ya vardı ya uzun boylu. Hani uzun boylu olan. Baya böyle upuzun olan." diye tarif etmeye çalıştı Hongjoong. "Senin tarifini sikeyim Hongjoong." dedi Mingi.
"Ya Yunho muydu neydi, hatırlamıyorum." dedi en sonunda Hongjoong. "Haaaa," dedi Mingi gözleri parlayarak. "Hatırladım." diye ekledi. "Hiç unutmadın ki geri zekalı." dedim yattığım yerden.
"Ya öyle deme, unuttum ben bir kere. Kaaaç yıl geçti üzerinden." dedi Mingi. "İnanalım mı Hongjoong?" dedim. "İnanalım bakalım hyung, inanalım bakalım." dedi Hongjoong.
"Ayrıca," diye ekledi Hongjoong "Sen güzel bir gece geçirmeyeceksin. San güzel bir gece geçirecek." dedi sırıtarak bana bakarken. Başımı hemen kaldırdım ve küçük bir "NE?!" çığlığı attım.
"Evet, sen atacaksın çocuğu evine." dedi beni daha da kışkırtmak istercesine. "Peki bunu bana sordun mu Hongjoong?" dedim iğneleyici bir tavırla. "Ya bu çocuk bu olayın peşini bırakmaz diyorum ya. Bulunup ölmektense, git bir şeyler yap biraz çocukla. Sonra öldürürsün zaten."
Haklıydı. "Haklısın." dedim. "Fotoğrafını göstersene." dedim sonrasından ise. Cebinden telefonunu çıkardı, "Instragram'ını açayım ben sana, sen onlara bak." dedi. "Pekala." dedim. Mingi atladı konuşmaya, "Ben de bakabilir miyim?" diyerek. "Bak bak." dedim.
Hongjoong telefonu bana verdi ve fotoğraflara bakınmaya başladım.
*instagram*
@jwy
340 takip
600 takipçi
70 gönderi
380 beğeni 150 yorum
@jwy : my name is whatever ever you decide and i'm just gonna call you mine.

500 beğeni 200 yorum
@jwy : ✨
450 beğeni 300 yorum
@jwy : i never trust a narcissist
but they love me.Birkaç fotoğrafa baktıktan sonra telefonu Hongjoong'a verdim. "Parti ne zaman?"
"Ah, lanet ölüm partisi bir ay sonra. Yani yaklaşık bir ay sonra Jung Wooyoung ölmüş olacak."
---------------------
Merhabaaa
Bölüm pek içime sinmedi ama neyse.
Uzun zamandır bölüm atamadığım için üzgünüm.
Kendinize iyi bakın, iyi tatiller, görüşürüzzz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silent noise | woosan
أدب الهواةduzenleniyor. "lutfen, lutfen beni becerin bay choi."