Hayatımın en berbat gecesi bittiğinde farkında bile değildim. Sabaha kadar yatağın dibinde oturup yeri izlemiştim. Ne yapacağımı düşünüyordum elimdeki yüzüğe bakarak. Başımı kaldırıp doğan güneşe baktım. Yerden kalkıp valizimi toplamaya başladım. Güçlü bir kızdım oturup yas tutacak değildim ama Miran benim hayaller kurmama sebep olmuş tek adamdı. Canımı yakmadı desem yalan söylemiş olurdum. Yanıma geldi sessiz adımlarla. Arkamda duruyordu hiç dönüp bakmamıştım ama biliyordum. Kokusunu hissetmiştim.
"Elveda demeye mi geldin?"
"Desem dinler misin?"
Ona döndüm gülümseyerek.
"Seni çok sevdim Miran ama olmayınca olmuyor. Düşman olmaya gerek yok. Mutlu ol isterim."
Yalan söylüyordum. Sikimde bile değildi nankör piç ama babama yardım edebilecek tek kişi gerçekten oydu. Tebessüm etti , hani benim hep gerçek sandığım inandırıcı ama sahte olanlardan. Bende aynısını yaptım yalan bir tebessümle kollarının arasına girdim. Son kez sarıldı bana. Şu an cebimde bir bıçak olsa sırtına saplardım. İğrenç pezevenk.
"Sana yalan söylemedim Duygu seni sevmeye çalıştım gerçekten."
"Biliyorum."
Emin ol amacının ne olduğunu çok iyi biliyorum aşağılık.
"Seni adamlarım götürürler."
"Tek gitsem daha iyi olur , kafamı dinlerim."
"Sen bilirsin."
Miran'ı en son o gün gördüm. Sonra da İstanbul'a döndüm zaten. Ve ilk işim Melis'le buluşmak oldu. Güzel bir restorana çağırmıştı beni. İçeriye girip etrafa baktım. Yanına geldim görünce. Kalkıp nazikçe elimi sıktı. Karşı karşıya oturduk. Benim teklifim sanıyorsunuz değil mi? Değildi , o beni çağırmışrı.
"Geldiğin için teşekkür ederim Duygu."
"Rica ederim, açıkçası merakıma yenik düştüğüm için geldim. Ne söyleyeceksin?"
"Özür dilerim Duygu. Samimiyim yemin ederim. İkimiz de kadınız bir erkek için düşman olmamalıyız. Miran'la aramda ikimize de zarar veren bir ilişki vardı ve o dönem bana mantıklı geleni yapıp ondan kaçmayı seçmiştim. Duygular aklın önüne geçmemeli diye düşünmüştüm. Açıkçası başta oldukça mutluydum Savaş'la , beni çok seviyordu. Hissedebiliyordum. Ama ne yaptıysam sevemedim onu. Hayatım Savaş'ta bir Miran arayarak geçmeye başlamıştı. Bunu 5 senede mi anladın diyebilirsin. Haklısın , ama suçlu hissediyordum. Hem Miran'a hem de Savaş'a karşı. Kendimi boşverip en azından onların birisini bile olsa mutlu etmeliyim diye düşündüm. Savaş için uğraşmaya başladım. Keşke işe yarasaydı ama olmadı. İkimiz de yapamadık. Bende özlediğim adama dönmek istedim. Tabi senden haberim yoktu. Çok ciddiyim seni bilseydim karşısına çıkmazdım."
Sakince dinledim onu. İyi niyetli bir kıza benziyordu. Sevmiştim onu. Ve gerçekleri fark ettim... Ne Savaş , ne de ben bu ikisinin hikayesiydi. Bir parçası olmaktan pişman değildim ama canım yanmadı da diyemezdim. Tebessüm ettim.
"Anladım sorun değil sana sinirli değilim. Şey... sormak doğru mu bilmiyorum ama bebeğin..."
"Çok olmadı aslında... düşük yaptım..."
Hem benim hem de onun gözleri doldu. Kalkıp Melis'e yaklaştım birbirimize sarıldık. İkimiz de ağlıyorduk , geri çekilip ona baktım gülümseyerek.
"O cennette hep seni bekleyecek."
Gülümseyip başını salladı.
"Seni gerçekten sevdim Melis. Mutlu olursunuz umarım."
"Ben daha Miran nerde onu bile bilmiyorum ki."
"Mardin'de ."
"Sevmez ki orayı. Neden gitti?"
"Dedesi çağırdı. Askerler köyü boşaltın dediler. Olmaz dedi Miran'da. Başı biraz dertte senin anlayacağın. "
"Miran ölse vermez orayı. Dedesi çok değer veriyor."
"Siktir et şu herifi sen neler yapıyorsun?"
"Biyoloji öğretmeniyim aslında ama son olanlar yüzünden mesleğimi yapamadım. Sen?"
"Mafya kızıyım. Beni üzecek adam ararım genelde." dediğimde birbirimize bakarak güldük.
"Beni de genelde kendileri bulurlar."
"Fark ettim." dedim gülerek.
Saatlerce konuştular orda , Duygu haklıydı ne Savaş ne de kendisi bu hikayeye ait kişiler değildiler. Hikaye tekrar sahibine döndü ancak bu kez kaçmaya çalıştığı kapılardan girebilmek için uğraşması gerekiyordu.
Restorandan çıkıp kendimi arabaya attım. Duygu beklediğimden daha sakin bir kız çıkmıştı. Ah pardon söylemeyi unuttum. Ben Melis , tekrar hoşbuldum.
Duygu aradan çıkmıştı evet. Ama Miran beni sevdiği için aramamıştı ki... Duygu'nun canını yakmak için aramıştı. Ve benden kilometrelerce uzaktaydı. İstesem de ulaşamazdım tekrar ona. Direksiyona bakıyordum sessizce. Kimse yoktu aramızla yollar dışında. İstese gelirdi bana ama istemezdi ki artık. Mahvetmiştim onu. Hayatına Duygu'nun girmesinin sebebi de bendim zaten. Çok çaresiz hissediyordum kendimi.. Sevdiğim adam yanında kalmam için her şeyi yapmışken başka bir adama gitmiştim , o değişmeye çalışırken değişmez diye gitmiştim... Şimdi hangi yüzle beni tekrar sev diyecektim ki... Burnumu çekip yanaklarımı sildim. 5 sene önceki Melis... Eğer beni hissediyorsan ona inan, sevdi... Sevdiği için kal dedi bırakmadı. Aşıktı, kıskandı , özledi... Gör o adamı , araya yıllar , insanlar , yollar girmeden. O hala sana aşkla bakıyorken sev onu.
Ellerimi direksiyona koyup öne eğildim. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Elim karnıma gitti. Hakkında düşünemediğim tek şey bebeğimdi... O kadar üzgündüm ki düşünmek bile bayılacak gibi hissetmeme sebep oluyordu.
Bir süre ağladım orda. Sonra da o eve geldim. Miran'ın beni içinde tutmak için gece gündüz demeden kapısında adamlar beklettiği , kapı şifresi hep değişen , satsın diye yüzüne bakmadığım o eve... Kapıya yürüdüm. Aklımda hiç bir şifre yoktu. O yüzden doğum günümü denedim ve ... açıldı. Gülümseyerek içeriye yürüdüm. Hiçbir şey değişmemişti evde , sakin adımlarla yürüyordum içeride. Salona girdim önce. Miran'ın yayıla yayıla içkisini yudumladığı koltuk hala orda duruyordu. Tebessüm edip elimi koltuğun başına koydum sürterek geri çektim. Salondaki mini bara baktım önce sonra da masaya kaydı gözlerim. Dün gibi aklımdaydı burda benimle evlenmek için önüme anlaşma koyduğu gün. Keşke imzalasaydım... Aklıma gelen şeyle yukarıya koştum. Yatak odasına girdim. Hala aynıydı orası da. Dolaba gidip açtım. Tamda tahmin ettiğim gibi , duruyordu hala.
Bordo saten elbiseyi aldım askıdan. Sadece bu elbiseyi görmek bile Miran'a duyduğum özlemi o kadar arttırıyordu ki... Derin bir iç çektim elbiseye bakarken. Acaba hala oluyor muydu üstüme?
Elbiseyi alıp yatak odasına geçtim. Hızlıca giyinip aynaya geldim. Aylar sonra ilk kez kendimi güzel hissetmiştim. Aynadan hala kendimi izlerken gülümsedim. Gözlerim arkada kalan makyaj masasına takıldı bu kez. Oraya bakmaya başladım sessizce. O kadar çok anımız vardı ki burda Miran'la . Her yer onu anlatıyordu bana. Balkona kaydı gözlerim. Miran sabaha kadar beni izler sabah da orda sigarasını içerdi. Sabaha kadar başımda beklememiş gibi paket burdaydı ondan geldim derdi... Tebessüm ettim oraya bakarken. Onu çok özlemiştim... Sevgisini, ona dokunmayı, kehribar ama sinir oluyor diye ela dediğim gözleriyle bana aşk dolu bakışlarını. Hepsini çok özlemiştim.
Burnumu çekerek makyaj masasına yürüdüm. Ağlarken daha da yeşil olan gözlerime baktım aynadan. Aslında tipimi biraz toplasam iyi olurdu. Korkunç gözüküyordum. Yatağa bıraktığım çantamı aldım uzanıp. Makyaj malzemelerimi masaya döktüm. Göz altı kapatıcısından biraz alıp aynaya eğildim. Tam sürecekken aynadan birisini gördüm. Siyah takım giyen bir adamdı ama eğildiğim için yüzünü göremiyordum. Hızla arkama döndüm. Miran'dı... Dudaklarım aralandı. İfadesiz bir yüzle bana bakıyordu gözleri üstümde gezmeye başladı. Elbiseme bakıyordu. Gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda konuşmaya çalıştım ama yapamadım. Ağır adımlarla yanıma geldi. Gözlerimle onu takip ediyordum. Masadaki makyaj malzemelerime baktı bu kez. Belli belirsiz tebessüm etti.
"Nude yok mu?"