Park Jimin Twitter'da gezerken yoonmin fanartları ile tanıştığında onların bağımlısı olacağını düşünmemişti. Biricik hyungu Min Yoongi'nin de ona bu bağımlılığında yardımcı olacağını düşünmediği gibi.
idol yoonmin 🌸 iki bin yirmi iki mayısı
Vallahi ben yorgunluktan ve hastalıktan ayılıp bayılmalı, oraya buraya koşuşturmacalı bir sürenin sonunda nihayet bölümü tamamlayabildim. Zaten sınırın da ancak geçtiğini düşünürsek sorun olmaz diye düşünüyorum.
Bu bölüm +90 OY olduğunda yeni bölüm gelir.
OY VERMEYİ, yorum yapmayı unutmayınız. Öptüm kocaman.
twitter: yoonierkives
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yalnız olmak bazen beni çıldırtıyordu. Sahiden. Bu hayatta herkesin tek başına olması gibi bir şey de değil bu. Sahiden o an yanımda birinin olmaması gibi bir yalnızlık. Dokunmak, dokunulmak, sarılıp sarmalanmak isteyip de yanı başımda bunu yapacak kimsenin olmayışı gibi bir yalnızlıktan bahsediyorum ben.
Bazen bu his katlanılmaz oluyordu. Bir başka bedenin sıcaklığını istemek, arzulamak ve hatta buna muhtaç olmak... değişik bir şeydi. Belki de bu zavallıca görülecek bir şeydi ama ben bunu zavallıca görmek için fazlasıyla bu hisle kapışan biriydim.
O gece, Yoongi hyungun yumuşacık öpüşünün ardından Hoseok hyungla birbirimize koca koca açılmış gözlerle baktığımızda ve ardından bunun üzerine hiçbir şey söyeleyemeyeceğimizin bilinciyle kendimizi toparlayıp dansımıza dönmüştük. Ekranda beliren figürleri takip ederken, bardağımı Yoongi hyungun ikazına rağmen birkaç kez daha doldururken, Hoseok hyungla gülmekten yerlere yatarken ya da nihayet geri gelmeye karar veren Taehyung ve Jungkook'la boğuşurken aklımın bir köşesiyle sürekli hayatımda belki de ilk kez aldığım bunca sıcak öpüşü, o öpüşü veren dudakları düşünmüştüm.
Eh, bu kadar düşününce daha da sıcak hissetmek, büsbütün sarılıp sarmalanmak ve o yumuşaklığı tekrar tekrar hissetmek için büyük bir arzuyla dolmam da normaldi. Bu yüzden adımlarımın kendi kaldığım odayı geçip yine pıtır pıtır Yoongi hyungun odasına yönelmesine pek de şaşırmamak gerekiyordu. Bana özel olduğundan mıdır bilmem en çok onun beni sarıp sarmalamasını, en çok onun bana dokunmasını seviyordum. Çok nazikti, her an avuçlarının arasından kayıp gidebilecek gibiydi, ama bir o kadar da güvenli hissettiriyordu ki bunu başka hiçbir yerde hissedemiyordum. Öyle zamanlar geliyordu ki mesela dünya dönmeyi bıraksın, ben başımı hyungumun omzuna yaslayayım, zaman akmasın, ben oradan hiç kımıldamayayım istiyordum.
İçeriye girmeden önce nezaketen kapısına hafifçe vurdum. O odasına çıkalı ne kadar olmuştu bilmiyordum, epey vakit olmalıydı. Önümü zor gördüğüm, düşünürken bile cümlelerimin daldan dala atlayışını göz önünde bulundurursak değil geçen zamanı takip edemeyişimi hor görmek, üst kata çıkan basamakları düşmeden bitirip Yoongi hyungun odasını bulabildiğim için beni tebrik etmek gerekirdi.
Elbette içeriden bir ses gelmemişti, ben de gelmesini beklemiyordum zaten. Sessizce kapıyı aralayıp içeri süzülürken odanın karanlığına rağmen Yoongi hyungun yatağın içinde tortop olup yattığını seçebiliyordum. Ben yatağın bir köşesinden uyumaya başlayıp diğer köşesinde uyanıyor olsam da hyungum tam tersine sevdiği köşeye büzüşür öyle uyurdu. Bu gece onu taklit edecek, sevdiğim köşeye, onun hemen arkasına kıvrılacak, büyük kaşık olarak uyuyacaktım.