12

2.8K 306 231
                                    

Selamlar, nasılsınız?
Bu bölüm uzun, çoook uzun bir bölüm olacağı için burada bölmek durumunda kaldım. Bence diğer bölüm için sabırsızlanın benden demesi 🤭
Sınırımız yine +90 oy sınır geçildiğinde yeni bölüm gelir.
Bu bölüme biraz yorum görsem de hiç fena olmaz, azıcık düşüncelerinizi görüp motive olsam çok iyi olur.
İyi okumalar.
twitter: yoonierkives
cc: yoonierkive

Ettiğimiz kavgadan sonra Yoongi hyung ile birkaç gün boyunca hiç konuşmamıştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ettiğimiz kavgadan sonra Yoongi hyung ile birkaç gün boyunca hiç konuşmamıştık. Karşılaştığımızda birbirimize kötü bakışlar atmış, ikimiz de konuşmaya yeltenmemiştik bile. Kimin daha inatçı olduğuna dair bir yarışa tutuşmuştuk ve istemeden sebep olduğum bu yarışta nasıl zafer kazanacağımı bilmiyordum.

İkimiz de bunun büyütülmeyecek bir şey olduğunu biliyorduk bilmesine ama alttan alan taraf olmamak için elimizden geleni yapıyorduk. Yoongi hyungun gözünde hala o savunmasız oğlan olmak istemiyordum ben, Yoongi hyungun da canı bana hak vermek istemiyor gibiydi. Böyle olunca da birbirimize kötü bakışlar atıyor, yeri geldiğinde laf sokuyor, yan yana iki sandalyede sırtımız birbirine dönük oturuyorduk.

"Sikişseniz bir derdiniz kalmayacak aslında." demişti Jungkook kahvesini höpürdeterek içmeden hemen önce.

Gözlerimi kaldırıp Jungkook'un yüzüne baktım, hiçbir şey olmamış gibi bir elini fazlaca bol pantolonunun cebine göndermiş, diğer elini de kahvesini dudaklarına götürmek için kullanıyordu. Bana bakmıyordu bile, gözleri aramızdaki masanın üzerinde geziniyordu. Bu kadar incelemesini gerektiren hiçbir şey yoktu ama Jungkook'u sorgulamayı uzun zaman önce bırakmıştım ben.

İşin kötü yanı ona hak da veriyordum. Aramızdaki gerginlik elle tutulabilir kıvamdaydı neredeyse. Bu yalnız bizi değil, muhtemelen etrafımızdaki herkesi etkiliyor, herkesin bıkmasına sebep oluyordu.

Yoongi hyung ile ilk kez küsüyor falan değildik, aksine birbirimize ne kadar yakınsak bir o kadar da küslüğümüz oluyordu. Onunla küstüğümüz zaman genelde sevdiği bir şeyleri alıp yanına gider, küslüğümüze son veren kişi olurdum. O da ona adım attığım için hiçbir zaman bana kaba davranmaz, beni samimiyetle karşılar ve onun için ne kadar değerli olduğumu bana hissettirirdi.

Ama bu kez öyle olmuyordu işte.

Onun yanına gitmek istiyordum yine elbette, yeniden barışalım, onunla yapmak için aldığım legoları beraber yapalım, bana yine o harika atıştırmalıklarından hazırlasın, peruk takıp Holy'i gezdirelim falan istiyordum. İstiyordum istemesine ama bir türlü onun yanına gidemiyordum. Bu kez ona giden kişi ben olmak istemiyordum, bu kez onun inadının usandırıcılığını bilmeme rağmen ben de inat ediyordum. O bana gelsin, bu kez pes eden o olsun istiyordum.

Biz böyle inatlaşarak bir yere varamadığımız gibi aramızda artan elektrik de ciddi anlamda çatırdamaya başlamıştı. Neredeyse elle tutulabilir kıvam alıyordu ikimizin de bir arada olduğu ortamlar. Birbirimizi görmezden geliyor olsak da sürekli kendimi onunla dip dibe ya da ona doğru çekilirken buluyordum. Ufacık bir şey için bile olsa sürekli birbirimize laf atıyorduk, birbirimize bakışlarımız ya dövmek ister gibi ya da o an orada üzerine atılmak ister gibiydi.

fanarts|yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin