"Evin rutubet kokuyor." "Kendince sebepleri var geç içeri."
Ayuka'nın eve ilk gelişiydi. Hanma dışarıda fenalaşmıştı, o an yakın oldukları Hanma'nın evine geçtiler.
"İçeri geçmesi gereken sensin, mutfak ne tarafta?"
Kendi mutfakta et suyu haşlarken Hanma içeride uzandı. Uykuya dalmak üzereyken masadan gelen hafif titreşimle gözlerini açtı "Yine hangi dallama yazıyor bu kıza?" Hiç çekinmeden telefonu eline aldı.
Ekran resminde ikisinin resimleri vardı. Aynı resim Hanma'da da vardı. Bildirim düşündüğü gibi bir erkekten değildi indirim bildirimiydi.
Hanma et suyunu başına dikti "Dur boğazın yanacak!" "Düğmelerini bağlamassan seninki de yanacak." Ayuka anlayamadı "He?" yorgun argın güldü "Yok bi şey çok tatlısın." Elleriyle gömleğini kavrayıp düğmelerini ilikledi. O iliklerken Ayuka'nın jetonu düşmüş ona sinirli bir şekilde bakıyor ama gülümsemesini tutamıyordu.
Hanma onun tatlı ifadesine dayanamayıp iç güdüsel olarak kurumuş dudaklarını yaladı. Onu o an öpmek istedi. Teknik olarak zaten eve atmamış mıydı? Yapabilirdi, yapmalıydı. İlk önce dudaklarını sonra ruhunu somurmak için içine beslediği duygu artık dizginlenemez haldeydi.
"Beni de mi hasta etmeyi planlıyorsun?" "Evet." Ayuka Hanma'nın yanağına küçük, hızlı bir öpücük kondurup geri çekildi "Hasta olmam için çok erken!" Gülerek bunu söyledikten sonra bitmek bilmeyen enerjisiyle perdeleri sonuna kadar açtı tek hamlede.
İçeriye giren güneş ışığının eşliğinde etraftaki dağnıklıkları kucağında biriktirirken öylece kala kalmış onu izledi.
Çok güzel. Çok güzel. Çok güzel! Sanki ona dokunursa mükemmeliğine kirli bir leke sürecekmiş gibi hissetti ama kendini onu arzulamaktan alıkoyamadı.
"Hey Ayuka." Elinde çamışlar ve bardaklarla Ayuka kafasını kaldırdı "Efendim?" "Bırak şu koduğumun çamaşırlarını evi temizle diye çağırmadım seni!" O an sevgisini dile getirmek istese de benliği izin vermedi.
İçten içe mahçup elindekilere atıldı. Ayuka minik kahkahalar eşliğinde ondan bir kaç adımda kurtuldu. Odadan koşar adımlarla çıktı "Geliyorum! Dinlenmene bak!"
Sonrasında Hanma'yı dizinde yatırıp günlük hayattan konuştular. "Hey Hanma, beni niye hiç bir arkadaşınla tanıştırmıyorsun." "Salak mısın Ayuka, benim çevremden ne hayır gelir." "Ama yani içlerinde iyi insanlarsınız." "Hayır içleri de bokum gibi." "Benim çevremle tanışmak ister misin?" "Erkek var mı?" "...yok." "Gereği yok o zaman." "Olsa?" "Var mı?" "..."
Hanma Ayuka'nın dizlerinden kalktı "Var mı?" "Şey Hanma ben, benim değil. Arkadaşımın arkadaşı, konuşmuyoruz bile!" Hanma gülümsedi. Normal bir çift arasında bu gülümseme ortamı yumuşatmalıydı. Ama Ayuka'yı gerilmesine neden olan bir geçmişi vardı.
"Niye korkarak konuşuyorsun sevgilim?" Sözleri bu kadar yumuşakken, sesi her zamankinden kalın ve duruydu. "Arkadaş ortamında ayarlama yaparsın olur biter. Karşı cinsten arkadaş yok diye anlaşmıştık değil mi?"
Ayuka'nın kaşları istemsiz yukarı çatılırken gözleri dolmaya başladı. Niye böyle aptal gereksiz bir anlaşma vardı ki! "Bir daha olmasın." Hanma yanağını tutup onu kendine çevirdi "Üzüldün mü sevgilim."
Ayuka böylesi durumlarda normalde inkar eder ve iyiymiş gibi yapardı. Bu sefer gözlerini kaçırmakla yetindi. "Yaptığımız anlaşmayı bozduğun için böyle oldu bak."
Ayuka göz yaşlarını salı verdi. Hanma daha elmacık kemiklerinden inmeden yavaşça eğildi ve dilinin ucuyla yaladı. Ayuka neye uğradığını şaşırdı "H-hanma?" "Tadı çok güzel."
Ayuka Hanma'nın elini yanağından indirip kafasını çevirdi. Hanma buna katlanamıyordu. Ayuka'yı kendinden alan Ayuka'nın sevmediği tarafını boğazlamak istiyordu. Kaşlarını çattı.
"Yapma, iğrenç! Bazen akli dengenden şüphe ediyorum." Hanma hiç bir şey demedi. Öylece oturdu. Ayuka bir süre sonra göz ucuyla çekinerek ona baktı "Küstün mü?"
Hanma bir kaç saniye sessiz kaldıktan sonra dişlerini göstererek güldü. "Saçmalama." Kucağına çekip oturttu. Bir çırpıda yapabileceği kadar zayıftı. "Bence..." gözleri Ayuka'nın gözleri ve dudakları arasında gidip geldi "Hasta olmak için yeterince bekledin."
----