Gece üç gibi duş sonrası atıştırmalık bir şeyler yaptılar. "O değilde Hanma, bir daha üstüme kapı kilitleme." Hanma hiç kıvırtmadan düz bir şekilde konuştu "Ben yokken evden çıkmanı istemiyorsun." Ayuka güldü, güldü, kahkaha atmaya başladı. "Hadi ama şakayı bırak neden üstüme kapı kilitliyorsun?" Bir süre Hanma'nın ciddi suratıyla bakıştı "Sen... ciddisin." "Evet. Ben yokken dışarı çıkman çok tehlikeli, çok zayıfsın." Elini tuttup parmaklarının arasına parmaklarını soktu "Çok narinsin. Değil birinin sana dokunması birinin seni arzulaması bile beni deliye çevirir. Emin ol tokyo'da bir sürü sapık var." Ayuka güldü "O zaman nereye istersem istediğim zaman çıkıcaz!" Olayı ciddiye almıyordu "İstediğin kadar istediğin zaman." "Ve sen nereye ben oraya!" "Şansını zorluyon." "Eh... tamam tamam."
Ayuka yemeğini yemeye devam etti. Hanma onu izledi. Her bir parçası eşsiz geliyordu. Ölünce bedeninin çürüyecek olması, ne kadar yazık. "Bir heykelini yaptırıp putperest olacağım." "Ha? Benim güzelliğimi taşa dökecek heykeltraş bulabilir misinki?" Ayuka abartı yapsa bile Hanma hak vermişti.
Sürekli esniyordu. Tabağı tezgaha koydu "Nereye?" "Çok uykum geldi." Hanma kafasını kaşındı "Beş dakikaya ben de geliyorum." Ayuka yatağa gider gitmez masanın üstünde bıraktığı telefonu aldı. Açmaya çalıştı ama şifre vardı.
Ayuka uyumuştu ama o hala aklına gelen her şeyi deniyordu. Doğum tarihi, onun doğum tarihi, en sevdiği renk hiç biri olmuyordu. En son sessizce Ayuka'nın yanına gitti. Direkt sordu "Ayuka şifren ne." Uyurken konuştu "Mmm...şey ya imamhatipler kapatılsın."
Hanma telefona girdi önce kişilere sonra instagrama ve diğer sosyal medyalara girerek erkek olduğu kanısına vardığı herkesi engelledi. Kalkıp bir sigara yaktı. Hafif hafif esen soğuk burnunu çekmesine sebep oluyordu. Sanki bir günde fazla yüklenmişti. Eve kitlemiş, telefonunu didik didik edip herkesi engellemişti. Gerçi eve kitlenmesine düşündüğü kadar kötü bir tepki almamıştı. İçinde endişe olsa da artık onu tamamen kendine ait kılmak istiyordu.
Ayuka sabah kalkıp telefonuna baktığında duraksadı "Hey Hanma, telefonum hacklenmiş sanırım." Endişelenmişti. Hanma yaptığı kahveyi önüne koydu "Ben yaptım." Gözlerinin içine bakıyor tepkisini bekliyordu. Ayuka gözlerini kaçırdı "Konuşabilirdik bunu." "Sorun mu?" Derin bir of çekti "Değil ama..." artık Ayuka için bile aşırıya kaçıyordu.
Sonrasında o gün eski enerjisinden eser kalmamıştı. Pencerenin kenarında oturup yağmuru izledi uzun süre. Düşünüyordu. Hanma da farkındaydı. Düşünüp mantıklı kararlar alması her şeyi mahfederdi. "Dışarda yiyelim hadi bugün." "Aç değilim." Hanma yanına oturup elini beline koydu "Bir şey mi oldu?" "Hayır... bulutların ağlaması beni de üzüyor." "Ne?" "Bulutlar ağlıyor." Hanma ofladı Ayuka başını Hanma'nın omzuna yasladı. "Kim söyledi bu yalanı sana." "Ne yalanı?" "Bulutlar ağlamaz, bulutlar işiyor." Ayuka kıkırdamaya başladı. "Eğer ağlıyor olsalardı ya kar yağdığında? Kimse katı ağlayamaz! Sıçıyorlar işte!" Ayukayı mutlu etmek bu kadar basitti işte. "Ya ya şey şimşek çaktığı zaman?" "İsal." Kahkahaları çok hoştu. Hanma gün boyu onu güldürmeye devam etti.