Etraf dağılmış mobilyalar devrilmişti. Yerde kırık cam, camların üstünde kan, kanın bulaştığı tek satırlık veda mektubu...
Darmadağın odayı gerisinde bıraktı, üstüne bir ceket aldı "Alo."
Bakması gerekebilecek tüm yerlere baktı. Telefonu üstünde olsaydı ona kolayca bulabileceği bir planı zaten vardı ama buna güvenip fazla rahatlamıştı.
Davranışlarına yansıtamayacak kadar sinirliydi ama düşünmekten çıldırmak üzereydi. Daha dün- daha bir kaç gün önce evlilik bile gündeme gelmişti. Nolmuştu birden bire sorular Hanma'yı yiyip bitiriyordu. Bu kadar kolay olamazdı, bu kadar kolay olmayacaktı
1 haftanın sonunda, yerini zorda olsa öğrendi. Takip ettiği neredeyse herkesi izlemek zorunda kaldığının bilincinde olursak bir hafta kısa bile sayılırdı.
.
.
."Baştan söylemiştim, niye bu kadar katlandın ki?" "Uyuşturucu kullanmış olsaydın belki anlardın." "Ben kullanmıyorum ama Hanma kullanıyor. Sorunu göre göre- ah ne diyeceğimi bilemiyorum." Ayuka çatalıyla pilavla oynuyordu. Kısık kısık konuştu "kullansaydı görürdüm." "Aynen görürdün. Çocuğun elinin kanlı olduğunu bile bile yanında kaldın ya ne diyeyim sana!" "Ama-" "Seni diğerlerinden ayıran ne, çocuğun göz yaşı yaladığını söyledin! İyi değil o çocuk. Senin için korkuyorum."
Sesini yükselttikten sonra Ayuka mahçupluğun da etkisiyle konuşamadı. O tatsızlıkla sofrayı toparlayıp ikisi de odasına çekildi.
Ayuka çok düşünmeden uykuya daldı. Sadece biraz olsun rahatlamak istiyordu artık.
Karnındaki ağırlık yüzünden biraz kıpırdanıp uyandı. Gördüğü manzarayla kanı dondu.
Hanma öylece karnında yatıyordu. Şokun etkisinden çıkıp çığlık atacaktı ki ağzı kapandı. Göz bebekleri küçülmüş soğuk soğuk terliyorduk.
Hanma kafasını karnından kaldırıp üstüne geçti. "Kuralları koyduk koymasına ama..." Ayuka git gide gevşediğini hissediyordu "Kurallar için ceza olmadıktan sonra bir anlamı kalmıyormuş anlaşılan."
Ayuka uykuya dalınca avcundaki mendili cebine koydu.
.
.
.
.Gözlerini açtığında kendini yatak odasında buldu, Hanma'nın yatak odasında. Anlık olarak her şeyi hatırlayınca ufak çaplı bir şoka girdi.
Bunca zamandır aşk beslediği kollarında uyuduğu çocuk şimdi onu kelimenin tam anlamıyla kaçırmıştı.
Sinirle kapıya gitti. Söyleyecek tek bir kelimesi dahi yoktu, kapıyı zorladı lakin açamadı. Kilitliydi. Kapının arkasına yığıldı.
"Aptal-" sadece ne kadar aptal olduğunu düşünebiliyordu. O zamana kadar Hanma'nın davranışlarını tatlı küçük kıskançlıklar olarak değerlendirmesinin cezasını çekiyordu.
Odada ne bir saat vardı ne de bir pencere. Zaman algısını yitirmek üzereyken Hanma içeri girdi.
Kapıyı tekrar kilitleyerek Ayuka'nın yanına yatağa oturdu. "Ayuka, ayrılmak istiyorsan bana da sormalıydın." O ana kadar korkuyla karışık şok duygusuyla hiç bir şey yapamayan Ayuka Hanma'nın cevap veren suratına okkalı bir tokat yapıştırdı.
"PİÇ KURUSU!" Hanma patlayan dudağındaki kanı silip gözlerini ona çevirdi "Demek küfretmeye de başladın." Üstüne çıktı "Cezayı gerçekten hak ediyor-" sözünü tamamlayamadan bir tokat daha yedi. "İn üstümden. Polise şikayet edersem ne olabileceğini bilmiyor musun!"
Hanma sızlayan yanağından ellerini indirip bir tokar daha yememek adına kollarını tuttu "Minik tavşan, gösteri bitti. Bir daha hokus pokusla kaybolmayacaksın. Polisle iletişimin söz konusu bile değil. Anlıyor musun?"
———
Kitabın yandere olduğunun bilincindeyiz değil mi? Ve sadece kitap olduğunun da bilincindeyizdir umarım. Gerçekten benim yazmamla bunu yaşamak isteyen biri varsa da gitsin yaşasın gebersin. Saygılar.