23

4.3K 317 49
                                    

Toprak dün Karahan'ı otele bırakırken Karahan itiraz etmemiş uçağın da vermiş olduğu yorgunlukla üzerini değiştirme ihtiyacı bile duymadan uykuya dalmıştı.

Toprak ise böyle değildi. Karahan'la geçirdiği garip hissettiren günü düşünerek uzun bir süre ara sokaklarda dolaşmış ve onu ilk defa gören Karahan'ın bile kendini yıllardır yanında olan ailesinden daha değerli hissettirmesinin tuhaf acısını her bir hücresinin hissetmesine izin vermişti. Normalde duygularından kaçardı. Özellikle de ona acı veren duygularından kaçmak onun en iyi yaptığı şey haline gelmişti. Başlarda sadece ufak bir kaçış için yapsa da bir süre sonra ihtiyaç haline gelmeye başlamıştı. Yaşadığı acı şeyleri düşünmüyordu. Düşünseydi ağlardı. Aynı bugün olduğu gibi. Ve Toprak ağlamaktan hoşlanmıyordu.

Toprak artık bacaklarının kendini taşımadığını hissettiğinde koca bir gece bitmiş gün doğmaya başlamıştı. Yorulmuştu. Sadece duş alıp bir an önce sabah olmasını ve Karahan'ı görmek istiyordu. Ama önce evine gidip biraz dinlenmeliydi. Karahan'ın onun bu halinden korkmasını istemiyordu.

Evine vardıktan sonra üzerindeki kıyafetleri çıkarmış ve temiz bir şeyler giydikten sonra camın önündeki koltuğa oturarak gökyüzü tamamen aydınlanana kadar boş bakışlarla dışarıyı izlemişti.

-

"Dondum!"

Karahan bütün vücudunda hissettiği soğuklukla uyanmış ve üzerine bir şeyler örtme içgüdüsüyle gözünü açmadan yatakta el yordamıyla örtüsünü aramıştı.

Bulamayınca sinirle gözünü açacaktı ki üzerine örtülen sıcak pikeyle rahatladı. 

"Sonunda ısınd-" cümlesini yarıda kesip aniden gözlerini açtı ve içten bir siktir çekerek yattığı yerden doğrulup yalnız olması gereken odada üzerini örten kişiyi aradı. Toprak camın yanındaki tekli koltuğa oturmuş bir bacağını diğerinin üzerine atmış kendisine bakıyordu.

Karahan onu görmenin verdiği rahatlamayla derin bir oh çekip elini kalbine bastırdı. Tabii bunun tam bir rahatlama olduğu söylenemezdi çünkü Toprak'ın da burada olmaması gerekiyordu. Kalbi göğüs kafesini döverken derin bir nefes alıp sırtını yeniden yatakla buluşturdu.

"Manyak mısın!?" yattığı yerden başını Toprak'a çevirdi. "Nasıl girdin buraya?" 

Toprak onun bu şaşkın hallerine gülümseyip rahatça omuz silkti. "Resepsiyondan oda kartını aldım girdim."

"Bu otelde her gelene istediği odanın kartını veriyorlar mı böyle? Nerede müşteri güvenliği? Sen ne biçim bir otele getirdin beni? Ya başka bir yabancı oda-" 

Toprak onun sözünü kesip rahatça konuştu.

"Her gelene vermediler ki?" gülümseyip kendini gösterdi. "Sevgiline verdiler."

"Tamam ama başka biri de olabilirdi yani. Nereden bilebilirler ki sevgilim olduğunu."

Toprak duyduğu şeyle bacağını yere indirip oturduğu yerde doğruldu. "Bir dakika bir dakika! Sevgilin miyim gerçekten?" dedi şaşkınca.

Karahan söylediği şeyi yeni fark etmiş olmalı ki gözlerini büyütüp bakışlarını kaçırdı. 30'una merdiven dayamak üzere olan bu adamların çekingen halleri liseli ergenleri andırıyordu. Gerçi şu anki liseliler çekingen değildi ama konu bu değildi.

"Değilsin galiba. Belki de öylesin. Bilmiyorum. Yani nereden bilebilirim ki? Bana sevgilim diyen sensin ama çıkma teklifi bile etmedin."

Söyleyeceklerini telaşla art arda sıralayan Karahan'ın yalnızca bir söylediği Toprak'ın dikkatini çekmişti.

"Ben mi çıkma teklifi edeceğim? Hadi oradan! Üstte olan sen olmayacak mısın? Senin etmen lazım!"

Karahan yattığı yerden yeniden doğuldu ve Toprak'a döndü. "Neden cinsiyetçilik yaptın şimdi? İlla erkeklerin mi çıkma teklifi etmesi lazım?" dedi Karahan aniden yükselerek.

"Karahan ikimiz de erkeğiz. Ne cinsiyetçiliği?"

Karahan onun bu söylediğine tam itiraz edecekken durdu ve söylediklerini bir daha düşündü. Durumu algıladığında başını iki yana salladı ve alnına avucunun içiyle vurdu.

"Sabah uyandığımda düşünemiyorum işte. Neden üstüme geliyorsun ki?"

Toprak onun bu gözüne masum gelen hallerine gülümseyip her hareketini dikkatle izlediğinden ve aklına yazdığından emin oldu.

Karahan aniden kafasını kaldırdı. "Yalnız çok ciddiyim bu otel hiç güvenli değil. Biri odama girip beni öldürmeye çalışsa ne yapacaktın?"

"Bir yabancı senin odana giremez Karahan." dedi Toprak güven verici bir sesle. "Bana oda kartını verdiler çünkü ben patronlarının çocuğuyum."

Karahan gelen farkındalıkla şu ana kadar dikkatini çekmeyen tabloya döndü. Tabloda otelin logosu ve adı yazılıydı. 

Kara Otel. 

Kara tam da Toprak'ın soyadıydı. Bunu fark edemeyecek kadar dikkatsiz oluşuna kızdı.

Merakla bakışının tablodan çekip Toprak'a çevirdi.

"Çalışanlar ailenin seni reddettiğini bilmiyorlar mı?"

"Sence annem mükemmel aile tablosunu çizdirir mi? Hayır. İnsanların düşüncelerini o kadar önemsiyor ki bunun uğruna benimle bile iyi anlaşıyor numarası yapabilir."

Karahan, Toprak'ın gözlerinden bir anlığına geçen hatta gerçekliğinden emin olamamasına sebep olacak kadar büyük bir hızla kaybolan hüznü gördü. Anından sorduğu sorudan pişman olurken gergince elini ensesine attı.

"Üzgünüm."

"Neden?"

"Annen hakkında konuşmamalıydım. Seni kırdım."

Toprak umursamazsa omuz silkti ve gülümsedi.

"Evet beni kırdın. Ama bunun sebebi annem değil beni aç bırakıyor olman. 10 dakikadır uyanıksın ve hala o koca poponu kaldırıp beni kahvaltıya indirmedin."

Karahan Toprak'ın söylediği şeyle kendini affettirmek için hemen yataktan kalktı ve elini yüzünü yıkamak için lavaboya koştu.

O odadan çıktığı an Toprak odadaki boy aynasında kendiyle göz göze geldi. Bakışları aniden donuklaşıp soğuduğunda kendisini tiksintiyle süzdü ve yalnızca kendinin duyabileceği bir şekilde fısıldadı.

"Annesinin bile istemediği bir pisliksin."





Bölümler genelde 100-200 arası okunuyor ama oylar 10'u anca geçiyor hatta bazen geçmiyor bile. Hikayeyi beğenmiyor musunuz? Sizden zorla oy istemek değil de gerçekten merak ediyorum. Eğer hoşunuza gitmeyen bir şey varsa bana söyleyebilirsiniz. Görüşlerinize önem veririm.

Yeni bölümü sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim <3

Sütyen | BxB | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin