40

1.2K 109 21
                                    

Her şey üst üste geliyordu... 

Hayatımın kontrolünü bir anda kaybetmiştim ve her bir yandan fırlayan bu boktan durumlarla mücadele edemez olmuştum. Yaşadığı her şeyi dalgaya alıp umursamayan kişiliğim bir köşeye gizlenmiş, ortaya çıkmıyordu. İçimin ta orta yerine yerleşmiş bir huzursuzluk vardı ve güzel olan hiçbir şeyi yanıma yaklaştırmıyordu. Midem bulanıyordu. 

Günahından kurtul, demişti dedem. '...Bu günaha bulaştığım günden beri her şeyimi kaybettim. Sevdiğimi kaybettim, onu tekrar kazandığımı zannederken bir kere daha kaybettim. Kızımı kaybettim, sevdiklerimi kaybettim, kendimi kaybettim, sağlığımı kaybettim ve yakında da canımı vereceğim. Baksana senin hayatına bile gölge düşürdüm. Bu günah öyle bir günah ki etrafındaki herkesi mahvediyor. Kurtul ondan...' demişti.

Bana Karahan'dan kurtulmamı söylemişti. Ama buna gerek yoktu ki o kendi gitmişti zaten.

Karahan aklıma geldiğinde midem kasıldı. Ama lanet olsun ki içimde özlemden başka hiçbir his yoktu ona karşı. Nefret etseydim daha kolay olurdu belki de her şey. Ama edemiyordum. Sadece ona sarılıp ağlamak istiyordum.

Ağlamak istiyordum... Dedem için, Karahan için... En önemlisi de annem için. Dedemin anlattığı şeylerden sonra içimi öyle bir pişmanlık kaplamıştı ki nefes alamaz olmuştum. Annemi anlayamadığım için, anlamaya çalışmadığım için kendime kızmıştım. Yanına gidip boynuna sarılmak istiyordum. İkimizle birlikte odayı ateşe vermeyeceğini bilsem bunu yapardım. Ama ne olursa olsun annem hala benden nefret ediyordu. Bu hiçbir zaman değiştiremeyeceğim bir şeydi. Beni asla yanına yaklaştırmazdı.

"Beyefendi iyi misiniz?"

Bedenimin sarsılmasıyla daldığım düşüncelerden çıktığımda karşımda beni sallayıp bir şeyler diyen taksiciyle göz göze geldim. Tuttuğu kolumu kurtarıp kısaca "İyiyim." dedikten sonra dedemin bana verdiği karta ödemeyi yaptım ve taksiden indim.

Dedem yanından ayrılmadan önce bana kişisel kartını vermişti. Bunun içindeki parayla bir yıldan fazla çok lüks bir şekilde yaşayabileceğimin farkındaydım ama garip bir şekilde bana güven vermemişti. Hatta annemin nefretinin sebebini öğrendikten sonra dedemin hiçbir malını istemez hale gelmiştim. Eğer onun parasını kullanmama gibi bir şansım olsaydı bunu kesinlikle yapardım ama ne yazık ki hiçbir işe yaramayan bir beceriksizdim ve kendi paramı kazanmak gibi basit bir şeyi bile yapamıyordum.

Aldığım nefeslerin yetmediğini hissettiğimde derin bir nefes aldım ve beş dakikadır önünde dikildiğim otelden içeri girdim.

Evet, bir başka yanlış karar daha vererek annemin oteline gelmiştim. Onunla karşılaşmayı umuyordum. Burada olmasa bile girişimi yaptığımda soyadımdan dolayı ona haber uçuracaklarından emindim. Bir gün bunu isteyeceğimi hiç düşünmezdim ama yanıma gelsin istiyordum. Yine nefret sözleri söyleyeceğini ve beni kovacağını biliyordum ama gözlerine bakmak istiyordum. Gözleri ne söylüyor öğrenmek istiyordum.

Otele girişimi yapıp odama çıktım. Guruldayan karnım bana insan olduğumu hatırlattığında oyalanmadan oda telefonundan resepsiyonu arayıp yemek sipariş ettim.

Leş gibiydim. Acilen duş alıp temiz bir şeyler giymeliydim. Üzerimdekilerden başka giyecek bir şeyim olmadığından kıyafetlerimi hızlıca yıkayıp kurutmalıydım. Kıyafetlerim yıkanıp kururken biraz çıplak kalmamda hiçbir sorun olmayacağını düşündüğümden duşa girmeden önce üzerimdeki her şeyi odada bulunan küçük makineye atıp duşa girdim. 

Banyodaki yansımamla göz göze geldiğimde gözlerim benden izinsiz bir şekilde bedenime kaydı.

Tanrım... Zayıf ve çelimsizdim. Bir ay önce sahip olduğum kaslar gözle görülür bir şekilde erimiş, yerini boşluğa bırakmıştı. Boyumun uzunluğundan dolayı o kadar kötü duruyordu ki zayıflığım, görüntüm midemi bulandırmıştı.

Aynaya arkamı dönüp hızlı bir duş aldım ve yıkanmış çamaşırlarımı kurutma makinesine atıp çıplak bir şekilde yatağa uzanıp beklemeye başladım. Yemeğim birazdan gelirdi ama o kadar uykum gelmişti ki beklemek oldukça zordu.

Kapı hafifçe tıklandığında yattığım yerden kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Sexden çıkmış kadınlar gibi vücuduma çarşaf sarabilirdim ama onun yerine kapıdan kafamı uzatmayı tercih etmiştim.

Düşünmeden kapıyı açıp kafamı dışarı doğru uzattığımda karşılaştığım iri bedenle sıçradım.

Karahan ne olduğunu anlamama fırsat vermeden kapıyı itip içeri girdiğinde çıplak olduğum gerçeği beni baştan aşağı titretti. Çoktan içeri girmiş Karahan'ın arkasından bakakaldığımda yapacak bir şeyim olmadığından kapıyı kapattım.

Hem utanması gereken ben değildim sormadan içeri giren oydu bu yüzden şu an daha önemli sorunlarım olduğu gerçeğini kendime tekrar edip içeri doğru yürüdüm.

İzin almadan tekli koltuğa oturduğunu gördüğümde sinirle kaşlarımı çattım.

"Beni nasıl buldun?"

Gözleri bedenime değmeden gözlerime çıktığında kaşlarımı çatık tutmak bir an için zorlamıştı beni ama kendimi hemen toparladım.

"Annenin oteline gelerek saklandığını mı düşünmüştün?"

"Senden saklanmaya çalışmadım. Bunu yapsaydım beni rüyanda bile göremezdin."

"Saklanmadıysan neden seni nasıl bulduğumu sordun?"

"Karahan git şuradan." 

Bıkkınca konuşup öterek bana kıyafetlerimin kuruduğunu haber veren makineye doğru yürüdüm ve içindeki kıyafetlerimi alıp banyoya girdim.

Acelesiz hareketlerle giyindiğimde kapının açıldığını duydum. Banyodan çıktığımda Karahan'ın gittiğini düşünmüştüm ki elindeki yemeklerle içeride durduğunu gördüğümde yanıldığımı anladım.

İçeri girdiğimde beni baştan aşağı süzmüştü. Bakışlarını yeniden gözlerime çıkardı.

"Neden bu kadar zayıfladın?" 

"Mutluluktan orospu çocuğu, mutluluktan!"

Terse konuşup elindeki yemeği çekip aldım. Aptal bir de neden zayıfladığımı soruyordu. Yemin ederim hayatım boyunca etmediğim küfrü Karahan'a etmiştim birkaç ayda.

Köşedeki masaya Karahan'a arkamı dönecek şekilde oturup yemeğimi yemeye başladığımda gerçekten açlıktan ölmek üzere olduğumu anlamıştım. Böyle güçten de düşüyordum acilen kendimi toplamam gerekiyordu. Bir ihtimal annem otelinde kalmama bir şey demezse -ki bu oldukça düşük bir ihtimaldi- yeniden spora başlayabilirdim bile.

Karahan'ın odadaki varlığı beni rahatsız ediyordu. Bakışlarını sırtımda hissediyordum ve gücüm olsa yemin ederim çakardım suratına bir tane.

"Bakışlarını üzerimden çek!"

Huysuzca konuştuğumda sessizce güldüğünü duydum. Sinirle başımı ona doğru çevirdiğimde gülüşü yüzünde dondu.

"Ne gülüyorsun amına koyduğum? Komik mi geliyor şu an söylediklerim sana? Şirin bir şekilde trip attığımı falan mı zannediyorsun? Siktir git şuradan deli etme beni!"

Sonlara doğru sesim yükselmişti ve 'siktir git'i o kadar içten bir şekilde söylemiştim ki Karahan da bundan etkilenmiş duruyordu. 

Ayağa kalktı ve bana bakmadan kapıya doğru yürüdü. Kapıyı kapatmadan önce bir an duraksadığında "Sağdaki odadayım." dedi ve bir şey dememi beklemeden kapıyı kapattı.

Gidişiyle birlikte aniden gözlerim dolduğunda önümdeki yemeğe döndüm ve gözyaşlarımı tutmaya çalışarak yemeği ağzıma götürdüm.

Ağlayarak yemek yemekten nefret ederdim. Bu bana hayattaki yalnızlığımı ve sevgisizliğimi en çok hissettiren şeydi. Bu yüzden ağlayarak yemek yemektense açlıktan ölmeyi tercih ederdim.

İçime oturan acıyla birlikte elimdeki kaşığı bıraktım ve yemeğin üzerini örttükten sonra yatağıma girdim.

Uyusaydım belki daha iyi hissederdim. Ama şu an her şey gibi bu da çok zordu. Gözlerimi kapattığımda düşüncelerimle tamamen baş başa kalıyordum ve bu acı veriyordu. Düşünmek istemiyordum. Sadece... uyumak istiyordum. 

Ve belki de hiç uyanmamak.

Sütyen | BxB | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin