Toprak yaptığı bulamaç haline gelmiş makarnayı karıştırmaya devam ederken diğer yandan da Karahan'ın facebook hesabını bulmaya çalışıyordu. Ama ne yazık ki çocuk o kadar havalıydı ki karanlık bir facebook geçmişi bile yoktu. Bu işine gelmiyordu çünkü kendi rezil geçmişini öğrenecek olursa utancından bir daha onunla konuşamazdı.
Ayda bir yalnızca apartman yöneticisi tarafından çalınan kapısı alacaklı gibi vurulduğunda içinden siktir çekerek bugünün tarihini kontrol etti. Aidatın günü gelmiş olamazdı değil mi? Şu sıralar su alacak parayı bile zor buluyordu. Bağırsaklarında kurt çıkmayacağını bilse çeşmeden bile içebilirdi. Ve annesinin dehşet pahalı bu evinin aidatı lüks bir evin kirası kadardı. Artık isyan edip bir gecekonduya taşınmasına az kalmıştı.
Aidatı daha 2 hafta önce ödediğini hatırladığında kısa bir süreliğine rahatladı ama yeniden sertçe çalan kapıyla alelacele tahta kaşığı makarnasına saplayıp kapıyı açmak için mutfaktan çıktı.
Deliğe bakma gereği duymadan kapıyı açtı.
"Selam."
"Siktir."
Kapıyı sertçe geri kapattı ve telaşla odasına doğru var gücüyle koştu. Koridorun sonundaki dolabın köşesi karnına çarptığında tökezlese de hızlıca odasına girip üzerindeki kokuşmuş tişörtü çıkarıp dolabından eline ilk ne geçtiyse üzerine geçirdi. Kirli eşofmanını da değiştirdikten sonra aynı hızda odasından çıkarak kapıya doğru koştu. Aynı dolaba ikinci kez çarpmıştı ama bunu düşünemeyecek kadar garip bir durumun içindeydi.
Kapattığı kapıyı geri açtığında ona muzip bir şekilde bakan Karahan'la göz göze geldi.
"Selam."
"Götümü çalmaya mı geldin?"
Karahan bu dediğine gülmekle yetinip bir yandan ayakkabısını çıkarıp diğer yandan Toprak'ı kenara iterek içeri girdi.
"Evin para kokuyor."
"Yok yanık kokusu o." Toprak aniden durup mutfağın olduğu tarafa baktı. "Siktir siktir siktir." Kapıyı bile kapatmayı akıl edemeden mutfağa doğru koştu ve artık dumanlar çıkmaya başlamış makarnanın altını kapattı. Aceleyle zehir gibi kokan tencereyi balkona atmak için eline almıştı ki sapına geçen sıcaklıkla tencereyi tutamadı ve elinden bıraktı. Bütün siyahlaşmış makarnalar beyaz halıya saçıldığında ona şokla bakan Karahan'la göz teması kurmadan eliyle yüzünü kapattı.
Karanlık facebook geçmişine gerek kalmadan şu anki haliyle rezil olmuştu.
"Ne oldu az önce?"
Toprak sinirle inleyip Karahan'ın sorusunu duymazlıktan gelerek katlolmuş makarnalara arkasını dönerek hiçbir şey olmamış gibi mutfaktan çıktı. Karahan'ın yanından geçerken onu da kendisiyle birlikte dışarı sürükledi. Mutfak kapısını hızlıca kapatıp şirince sırıtarak Karahan'a döndü.
"Bunlar olmamış gibi devam edelim." Gülüşü solup ciddi bir ifadeye döndüğünde sinirle Karahan'ın omzuna vurup "Ne ani hareketler yapıyorsun." dedi.
Karahan elindeki siyah poşeti Toprak'ın göz hizasına kaldırıp salladı.
"Mezuniyet kıyafetini getirdim."
Toprak'ın sinirli yüzü kızardı. Gözlerini Karahan'dan kaçırdı ve ellerini önünde birleştirdi.
"O mesele..."
"Evet işte o mesele. Yarın değil mi mezuniyet? Kargoya versem yetişmezdi ben de kendim getirdim."
"Yok o tam olarak öyle değil." dedi Toprak utangaç bir bakış atarak.
"Ha?" Karahan'ın sorgular bakışlarına gergince karşılık verdi.
"Uzatmayacağım."
"Neyi?"
"Ben 19 yaşında değilim." Karahan'ın bakışları değişti. "Mezun da olmuyorum."
"Yalan mı söyledin?" Toprak bakışlarını yüzünde gezdirdi. Çok da hayal kırıklığına uğramış durmuyordu. Bu hayal kırıklığına uğrayacağı bir şey miydi yoksa?
"Öyle gerekti."
"Kaç yaşındasın?"
"24."
Karahan derin bir nefes alıp başını sinirle iki yana salladı.
"Senin yüzünden 1 aydır sübyancı gibi hissediyorum." hafif bağırışıyla irkildiğinde yüzüne çarpmasını beklediği tükürük gelmediğinde dediği şeyi yavaş yavaş idrak etti.
"Siktir." gözleri büyüdü "Benden etkilendin mi?"
Heyecanla üstüne atlayacak gibi olduğunda Karahan elini kaldırarak onu durdurdu. "Ağzın iyice bozulmuş senin."
"Siktir."
Toprak, Karahan'ın havadaki eline dişlerini geçirdi. Karahan şokla elini çekmeye çalışınca da bırakıp "Sana dün mesajlaşırken seni ısıracağım dememiş miydim?" dedikten sonra dişlerini bu sefer de koluna geçirdi.
"Yamyam mısın lan?"
Karahan bağırarak kendini kurtarmak için çırpındı. Toprak dişlerinin izinin çıktığına emin olduktan sonra kolunu da bıraktı.
"Kolun çok kaslıymış dişim acıdı."
"Delirdin mi sen!?" arkasını dönüp kapıya gitmek için hareketlendi "Gidiyorum ben. Bir yamyamla aynı evde duramam."
Toprak arasından koşup kolunu tuttu. "Tamam özür dilerim gitme." Onu kendine çevirmeye çalıştı "Hadi sarılalım."
Karahan durup ona döndü. "Sarılırken ısırmayacağına söz ver."
Toprak şirince sırıttığında Karahan ona doğru uzanıp sarıldı.
Toprak da kollarını ona doladı ve kafasını omzuna yasladı. Karahan derin bir nefes aldı ve kollarını sıkılaştırdı. İyi hissetmişti.
Toprak da bu yaptığına hafifçe gülümseyip dişlerini omzuna geçirdi.
"Lan, yamyam!"
Texting yazmaktan düz bölüm yazmayı unutmuşum

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sütyen | BxB | Texting
RandomToprak: Sütyenin bizde kalmış prenses 19.08.2022 24.08.2022 Olumsuz örnek içerir.