25

3.5K 229 39
                                    

Fazla uzun sürmeyen bir kahvaltıdan sonra Toprak sonunda Karahan'ı yeniden evine almayı kabul etmişti ve bir saattir hiçbir şey yapmadan boş boş oturuyorlardı.

"Toprak?"

Toprak kafasını telefonundan kaldırmadan "Hı?" dedi.

"Sizin otelde yangın çıkmış."

Toprak'ın ekrandaki eli dondu. Birkaç saniye karşısındaki boşluğa bakıp tepkisiz kaldıktan sonra gözlerini yavaşça kapatıp derin bir nefes verdi.

"Karahan," dedi garip bir sakinlikle "Yangın tam olarak nerede çıkmış? Hangi kat hangi oda başka bir şey biliyor musun?"

"Emin değilim ama benim kaldığım katta galiba."

Toprak birkaç saniye Karahan'ın gözlerine içine bakıp bir şey demedi. Daha sonra sakince kalktı ve onun oturduğu koltuğa doğru yürüyüp "Benim biraz işim var. Sen burada bekle olur mu? Bir yere gitme." dedi ve çenesine tutarak dudaklarını dudaklarına sertçe bastırdı. Dudaklarını hareket ettirmeden bekledi.

Dudakları ayrıldığında Karahan çenesindeki eli tuttu ve kendine çekerek gitmesine izin vermedi.

"Bir şey mi oldu?"

Toprak güven verici bir şekilde gülümsedi ve tuttuğu elini çekti.

"Hayır, olmadı. Sadece kısa bir işimi hatırladım. Hemen gidip geleceğim."

"Beraber gidelim."

"Olmaz. Hemen gidip geleceğim merak etme."

Karahan'ın başka bir şey demesine izin vermeden odadan çıktı ve odadaki sakinliğinin aksine aceleyle araba anahtarını aldı ve koşar adımla evden çıktı.

Bütün sakinliği yok olmuştu. Elleri titriyor ve nefes almakta zorlanıyordu. Böyle araba sürmeye kalkarsa kaza yapması kesindi. Arabaya bindiğinde kendini sakinleştirmeye çalışarak ellerinin titremesini durdurmaya çalıştı. Hiçbir sesin olmadığı arabada sadece kesik nefesleri ve hızla çarpan kalbinin sesleri duyuluyordu.

Kendine yüzünün yana savrulmasına sebep olacak kadar hızlı bir tokat attı. Kafası cama çarptığında derin bir nefes aldı ve kafasını camdan çekmeden gözlerini kapattı.

Oteldeki yangını annesi çıkarmıştı.

Buna emindi. Ona otelinde seviştiklerini söylediği için yapmış olmalıydı. Ondan bu kadar tiksiniyor olması Toprak'ı korkutmuştu. Bu kadar delirebileceğini düşünmemişti. Ya Karahan'a zarar vermeye çalışsaydı? Onu kışkırtmamalıydı. Bunu yapmamış olmayı diledi.

Deli gibi ağlamak istiyordu.

Yavaş yavaş sakinleşip kendine gelmeye başladığında eli cebindeki telefonunu buldu. Rehbere girdi ve doğru bir şey yapıp yapmadığını sorgulamadan yıllardır aramadığı numarayı buldu.

Ceyda Kara

Arama tuşuna basıp hoparlörü açtı. Telefonu yandaki koltuğa fırlattı ve boş bakışlarla kucağını izlerken aramanın yanıtlanmasını bekledi.

Robotik çağrı sesi arabada yankılanmaya başladığında elleri yeniden titremeye başlamıştı. Derin bir nefes alıp yüzünü sıvazladı.

"Alo?"

Toprak en son 8 yaşındayken sesini duyduğu kardeşinin sesini duyduğunda ağlamamak için kendini sıktı. Çenesi titriyor ve gözlerindeki yaşlar akmak için baskı uyguluyordu.

Kalbinin çarpma sesinin hattın diğer ucuna kadar gittiğine yemin edebilirdi.

"Alo? Kimsiniz?"

Kardeşi için yabancı bir numara olduğunu ve telefonu kapatabileceğini fark ettiğinde kendini toparlayarak konuştu.

"Benim, Toprak."

Hattın diğer ucunda uzun bir sessizlik oldu. Hatta bu sessizlik o kadar uzundu ki Toprak daha evinin önünden bile ayrılmadığını fark ederek arabayı çalıştırıp uzaklaşmaya başladı.

Hattın ucundaki sessizlik istemediği kadar uzun sürdüğünde ne diyeceğini bilemeden birkaç cümleyi toparlayıp bir araya getirmeye çalıştı ama başaramadı.

"Ceyda." dedi gergince "Orada mısın?"

"Neden aradın beni?"

Buna verecek cevabı yoktu. Hatta onu aramasının yanlış olduğunu çok iyi biliyordu. Çünkü kardeşi bile olsa onun nasıl biri olduğunu bilmiyordu. Onu en son gördüğünde 8 yaşında küçük bir kızdı. Herkese karşı iyiydi ama onu annesi büyütmüştü. Annesi ona hakkında kötü şeyler anlatmış olmalıydı. Muhtemelen ondan nefret ediyordu.

Ama Toprak onu çok seviyordu ve bu hayatta onun için yalnızca kardeşi vardı. Annesi yoktu babası yoktu arkadaşı yoktu. Evet Karahan vardı ama o hakkında kesin bir şeyler söyleyebilecek kadar uzun süredir hayatında değildi. Daha nasıl biri olduğunu bile tam anlayamamışken ona güvenemiyordu.

Ama kardeşi... O değerliydi. Küçükken ona annesinden gizli oyunlar oynattığını hatırlıyordu. Çünkü çok iyi hatırlıyordu annesi onunla vakit geçirmesinden hoşlanmıyordu ve bir defa onunla sarıldığını gördüğünde Toprak'ı - daha o da küçük bir çocukken - öldüresiye dövmüştü.

Annesi ta o zamanlar kardeşinin aklına girmeye başlamıştı. Annesi o zamanlardan beri ondan nefret ediyordu? Bir dakika. Annesi onu hiç sevmiş miydi ki? Ama o, annesini seviyordu. Sevmemeliydi ama başaramıyordu.

"Neden aradığımı bilmiyorum. Ben sadece... Ceyda... Bilmiyorum. Seni aramamalıydım. Üzgünüm. Kapatıyorum. Özür dilerim."

Toprak telaşla telefonu kapatmak için uzandığında hattın diğer ucundan kısık bir ses geldi.

"Dur," Ceyda derin bir nefes alıp birkaç saniye sustu "Konuşalım."

Toprak ağlamadığı için sızlayan burun kemerini sıktı. Hattın diğer ucundaki Ceyda'nın da durumu ondan farksız değildi.

Oteldeki yangın sebebiyle babasının evden apar topar çıkmasından sonra evde yalnız kalmıştı ve o yalnızlıktan korkardı. Yabancı bir numaranın aradığını gördüğünde engellediği takıntılı eski sevgilisinin yeni numara alıp ona ulaşmaya çalıştığını düşünmüştü. Hatta aramayı cevaplamayacaktı ama merakına yenik düşmüştü. Ama arayan beklediğinin aksine eski sevgilisi değil, abisiydi. Aramayı cevapladığına pişman olmuştu.

Çünkü şu an kalbi acıyordu.

Sütyen | BxB | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin