omf-9

393 54 166
                                    

Günler sonunda geç kalmadan okula gelmiş olmanın rahatlığı ve biraz da mutluluğuyla okul bahçesine girdim.

Sabah erken kalkmıştım çünkü annem bir şekilde uyku ve yemek düzenimi bozduğumu öğrenmiş, bana güzelce kızmıştı. Hatta tüm hafta sonu için test kitaplarımı bile saklamıştı. Kısacası yapacak işim yoktu ve uyudum.

Binaya yaklaştıkça içimde oluşan his anlamsızdı. İyi miydi? Yoksa kötü mü? Belki hiçbirisi. Emin değildim. Sınav haftam gelmiş çatmıştı neredeyse belki de ondandı bu. Hafta sonu çalışamayınca kötü hissetmiş olmalıyım. Evet, evet. Kesin ondan.

'Ne güzel kandırmaya çalışıyorsun bizi sen öyle.'

Konuşan iç sesime göz devirmek istedim ama yapmadım. Etrafımdaki insanlar deli olduğumu düşünebilirlerdi.

Sakin adımlarla henüz boş sayılan binaya girdiğimde, sınıfıma doğru ilerledim. Gerçekten şimdi fark ediyorum ki, koştura koştura gitmektense yürüyerek gitmek güzel bir durummuş. Odamda artık üç farklı alarm olduğundan hergün bunu tadabilirdim sanırım.

Sınıfa girdiğimde Daniel ve birkaç kişinin daha olduğunu gördüm. Daniel beni gördüğünde hemen gülümsedi ve yanıma geldi. Beraber sırama geçtik. Ben sırama otururken o da önümdekine oturmuştu.

"Günaydın!" Enerjik sesi bana ekstra enerji katmıştı. Bu beni gülümsetmişti.

"Günaydın." Ona göre daha kısık olan sesimle cevap verdim.

"Nasılsın?"

"İyiyim, teşekkür ederim. Sen?"

"Çok iyiyim sağol~" Etrafa bakarken sanki bir şey söylemek istiyor da kendisini tutuyormuş gibi duruyordu. Parmakları masada ritmiş bir şekilde oynuyor, arada dudağını ıslatıp duruyordu.

"Sorun mu var?"

Bana döndü. Kafasını sallayarak yanıtladı. "Ah, hayır. Niye öyle düşündün ki?"

Omuz silktim. "Bilmem, gergin gibi duruyorsun."

Gergin olduğunu daha fazla belli etmek istermiş gibi güldü. "Daha neler canım. Yani Won. Yani Hyung. Yani Jungwon. Evet, evet." Bu tatlı hali beni güldürmüştü. Kısık sesli bir kahkaha attım.

O da biraz rahatlamış olacak ki fark etmeden dikleştirdiği omuzlarını düşürdü.

"İstediğin gibi seslenebilirsin, sorun yok."

Heyecanlı sesiyle konuştu. Bir yandan da elleri havada dolanıyor gibiydi. "Teşekkür ederim! Sadece seninle arkadaş olmak istiyorum ve bilirsin, sen çok iyisin. Her anlamda ve ben nasıl konuşacağımı bilemedim."

Ona göre daha sakin bir tavırla konuştum ben de. "Arkadaş olmak istiyorsan bunu söylemen yeterli olurdu zaten. Ayrıca ben arkadaş olduğumuzu düşünüyordum bile. O gün beni susuzluktan öylesine kurtarmadığını umuyorum."

"Biliyor musun gerçekten bir şanstı o! Yani hep su alırdım ama istemeden iki tane almışım o gün. Demek ki senin içinmiş. Arkadaş olabilmemiz için! O suya ne kadar teşekkür etsem az." Hevesli bir şekilde konuşurken sesini yükselttiğini fark ettim. Bu, onu daha sevimli yapıyordu.

Biz konuşurken sınıfın kapısının sert bir şekilde kapanmasıyla irkilip oraya dönmüştük. Niki gözlerini Daniel'e dikmiş bakıyordu. Gözgöze geldiğimizde gülümsedi ve "Günaydın." dedi sanki az önceki bakışların sahibi o değilmiş gibi bir sakin ve sevecen haliyle.

"Günaydın."

Kolumdan tutup kaldırdı. "Hadi aşağıda bizi bekliyorlar, inelim." Aceleci tavrıyla kaşlarımı çattım.

off my face || sungwon ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin