İçimi döktüğüm kişiler neden Daniel ve Seungmin hyungdu, bilmiyorum. Evet gitmeden adını öğrenmiştim. Bilmediğimi tahmin ettiği için çıkmadan söylemişti.
Yine de o an onlara güvenmek istedim sanırım. Zaten her şeyin bugün bitecek olması da bu güveni bana vermiş olabilirdi. Emin değilim.
Ben onlara Doyeon'un gittiği gün sabah evime uğradığını söylediğimde bana her şeyi anlattılar. Nasıl bir takıntılı olduğunu en başta. Ama bu zaten benim bildiğim bir şeydi. Yine de şaşırmış gibi davranmıştım bazı noktalarda.
Çok durmamışlardı ve ben de son işim olan kek yapma işlemine geri dönmüştüm. En sevdiği aromalarla birlikte hazırlamıştım. Her işim bittiğinde saatin sabah beşi geçtiğini görmemle oldukça şaşırmıştım. Ne çok oyalanmıştım öyle.
Her yeri son kez kontrol ettikten sonra kafeden çıkmış ve evin yolunu tutmuştum. Üstümü değiştirip, günün sonunda olan bir diğer yapacağım iş için hazırlıklarımı tamamlamalıydım. Kararım kesindi. Bu yüzden hızlı ve seri adımlarla eve ulaştım.
Her şeyi en ince detayına kadar düşünmüştüm. Planlarım tamdı. Yapacaklarım kesindi. Her şey hazırdaydı. Bunu aileme anlattığımda üzülseler bile bana hak vermişlerdi. Artık her şeyin sonuna gelmiştik.
Evden içeri girdiğim gibi ilk işim abimden tişört çalmak olmuştu. Duş alacaktım ve parti saatine kadar kendi kıyafetimi çok kez kirletirdim. Abimi hep burada olan kıyafetlerinden birisi çalmak daha mantıklıydı. Gerekli eşyaları aldıktan sonra duş almak için banyoya gittim.
Olabildiğince kısa tuttuğum hızlı bir duşun ardından bakımlarımı da yapıp hazırlanmıştım. Kısa tutmuş olsam bile tek el ile yaşıyor olmak hala beni zorluyor ve yavaşlatıyordu. Örneğin hep beş dakika süren kısa duşum şu aralar yirmi dakikayı buluyordu. Yüz bakımlarımı uygulamanın süresini saymıyorum bile. Her keyifle yaptığım iş işkenceye dönmüştü artık.
Tüm işlerim bitince odama dönüp ilk olarak çantam aylar önce, aslında yıllar önce Chris hyungun bana hediye ettiği günlüğü çıkardım. Zaten çok az yazmış olduğu sayfalarını okudum tekrardan. Tüm duygularım, yaptıklarım, yapacağım...
Her şeyin olduğu gibi günlüğümün de bir sonu olmalıydı. Bu yüzden başına oturdum ve yazmaya başladım. Hislerimi, pişmanlıklarımı, mutluluklarımı, tüm yaşadığım o duyguları anlatmak istedim. Ama yapamadım. Üç cümleden öteye gidemedim yazdıklarımda.
Belki bir saate yakın yazı yazmak için oturdum orada. Ama çıkmadı daha fazla hiçbir kelime parmaklarım arasından. Devamı gelmedi. Sözün bittiği yerdi artık.
Bugünün bir diğer sürprizi için kuaföre gidecektim şimdi. Hep saçımı boyatmam için baskılarken diğerleri, o baskılamazdı. Ama içten içe istediğini biliyordum. Bu yüzden ona son hediyemin bu olması gerektiğine kanaat getirmiştim.
Üç hediyem vardı ona. Birisi buydu. Aslında sürpriz hazırlamam da bir hediye sayılırsa dört taneydi. Diğeri ise, o hala sürpriz kısımdaydı. Her şey basitti. Ama özeldi. Onu mutlu edecek şekildeydi. En azından öyle umuyordum.
Kuafördeki işim bittikten sonra eve geçecektim, hazırlanıp bu sefer kafeye gidecek ve her şeyi başlayacaktık. Annem de birazdan gidecek bir de o kontrol edecekti her şeyi.
Daha sabahın ilk saatleri olduğu için kuaföre gitmeden çok kısa uyumak istemiştim. Ama acelem vardı ve Daniel ile yaptığımız ufak muhabbet sonrası saat dengem şaşmış, tüm planlarım saat anlamında kaymıştı. Bu yüzden sade, sütsüz bir kahve beni kendime getirebilirdi sanırım.
Evde biraz oyalanıp hala toplamam gereken son eşyalarımı da topladıktan sonra saatin yaklaştığını fark ettiğimde aşağı inmiştim. Kuaföre giden yolun üzerinde bir kahveci vardı ve oradan kahve alıp yolun devamında içebilirdim. Bu, bana zaman kazandırırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
off my face || sungwon ✓
Fiksi Penggemarhisleri artık ona ağır gelmeye başlamıştı. 🎶 off my face [cover by heeseung]