"Merhaba sevgili günlük,
Bu sana son yazışım. Artık sonu geldi her şeyin. Abimle birlikte yeni bir yol çizmek tek mantıklı yol."Taksi havaalanının önünde durduğunda parayı ödeyip indim. Uçağa daha vardı. Ben abimle buluşma amaçlı bahsettiğim saatten de erken gelmiştim buraya. O yüzden muhtemelen şu an babamla yoldalardı. Babam bizi bırakacak ve eve dönecekti.
Aslında gitmek hiçbir zaman planlarımda olan bir şey değildi. Benden gitse bile ondan uzakta kalamazmışım gibi gelirdi. Ama son olanlardan, geçirdiğim krizden, sonra anlamıştım ki biz en çok yanyanayken birbirimize zarar veriyorduk. Bu yüzden çok kez düşünmüş ve birçok gecemi uykusuz geçirmiştim bu raddeye varmadan önce. Birçok göz yaşı dökmüştüm ihtimalleri düşünürken.
Bir mektup, bir iz bile bırakmadan gitmek istiyordum.
Jake ile hep görüşme şansım olurdu. Her sene Avusturalya'ya illa ki giderdi. Sunoo ile de bir şekilde görüşürdüm. Zaten başka kimsem de yoktu. Evet Niki, Jay ve Heeseung da benim için özel bir yere gelmişlerdi ama onları arkamda bırakma düşüncesi canımı acıtmıyordu o kadarda. En yakınlarımı bile bırakırken başka kimse umrumda olamazdı şu durumda.
Sunoo'nun Heeseung'ı, Jake'in de artık Jay'i vardı. Yokluğum bir yerden sonra onlara artık acısız hale gelirdi.
Hem teknoloji çağındaydık. Görüntülü konuşabilirdik ya da mesajlaşabilir, telefonda normal de konuşabilirdik. Bunlar olağan şeylerdi.
Bana uzun bir süre küs kalacaklardı. Bundan emindim. Benimle konuşmayacak, bir süre o telefonu hiçbir şekilde açmayacaklardı. Burada da minik ricam üzerine Daniel'i işin içine sokmayı düşünüyordum. Hiçbir şeyden haberi yoktu bu konuda diğer herkesin de olmadığı gibi. Ama anlayacağını düşündüğüm bir isim. Benim için onlarla konuşup beni affetlerini isteyebilirdi.
Farkındayım, yaptığım büyük bir aptallıktı. Ama artık mutlu olmak istiyordum ve bunun yolu kendime yeni bir sayfa açmamdan geçiyordu. Psikoloğumla da bu konu hakkında görüşmüştüm ve o da böyle bir başlangıcın benim için en iyisi olacağı konusunda bana onay vermişti.
Havaalanının kapısında öylece dikiliyordum. Ne içeri adım atabiliyor ne de geriye gidebiliyordum. Bir yanım istemezken, diğer yanım bunu artık gerçekleştirmemiz gerektiğini söylüyordu. Hangi yönümü dinlemeliydim, bilmiyorum. Yaptığım yanlıştı evet ama ben artık kendi yanlışlarımı dinlemeyi kesmiştim. Onun için olması gereken doğrulardı, benim için önemli olan.
Birisi koluma dokunduğunda daldığımı fark ettim. İrkilerek başımı çevirdim ve kim olduğuna baktım. Güvenlik görevlisinin olduğunu görünce istemsizce hayal kırıklığı hissetmiştim.
Ne istiyordum ki? Terk ettiğim sevgilimin olduğum yere gelip, asıl aşık olduğu eski sevgilisinden sonsuza kadar uzak durmasını mı? Zaten böyle değil miydi her şey, bunların elimden kaymasını sağlayan kişi değil miydim ben?
Hala kolumu tutam güvenlik görevlisine baktım. "Bir şey mi demiştiniz?" Adam yüzümü inceliyordu. Ne alakaydı anlamamıştım ve biraz rahatsız hissettim. Etrafa baktığımda insanların çok fazla olduğu gerçeği çarpmıştı yüzüme. Umarım abim ve babam hemen gelirdi.
Tek başıma burada ne kadar dururdum, durabilirdim, emin değilim. Kendimi bir krizin ortasında bulup, ilk bulduğum yere kapatabilirdim. Yapmadığım bir şey değildi bu.
"Efendim dakikalardır olduğunuz yerde dikiliyorsunuz. Vücudunuzun titrediğini gördüğümde endişelendim. İyi misiniz?" İşi icabı bile olsa birisinin 'iyi misiniz' demiş olmasıydı sanırım gözlerimi dolduran. Sahi, ne kadar zaman geçmişti birisi benim nasıl olduğumu merak edeli?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
off my face || sungwon ✓
Fanfictionhisleri artık ona ağır gelmeye başlamıştı. 🎶 off my face [cover by heeseung]