Günün bitimini belirten zil sesiyle sonunda rahatlamıştım.
Baş ağrım artık dayanılmaz bir hâl almıştı ve daha yapacak işlerim vardı. Bunun için ilk olarak revire gitmemin mantıklı olacağını düşündüm. Belki ağrı kesici alabilir, günü devam ettirebilirdim.
Sınıftakilerle birlikte bir bir çıkarken Niki'nin seslenmesiyle ona döndüm. Yanıma gelmişti ve beraber yürümeye başlamıştık.
Merdiven başına geldiğimizde ben bizim katımızda bulunan revire devam etmek için dururken, Niki inmeye başlamıştı. Hemen hareket etmedim çünkü yokluğumu fark edecekti. Tam da tahmin ettiğim olmuş, sadece beş adım sonra benim olmadığımı anlamıştı. Hemen bana döndü.
Meraklı sesiyle sordu. "Neden inmiyorsun?"
Sorun olmadığını belli etmek adına gülümsedim. "Jake ve Sunoo'yla işimiz var. Öncesinde Sunoo'yu da bekleyeyim istiyorum. Sen in, bekletme diğerlerini."
Emin olmayan gözlerle bakıyordu. Elimi iter gibi salladım. "Hadi git iki dakika tek kalırsam ölmem."
İçine sinmediği her halinden belliydi. "İyi tamam o zaman. Görüşürüz." demiş ve inmişti yine de. Ben de bunu fırsat bilmiş, hemen yüzümdeki ağrım olduğunu saklayan maskeyi indirmiş revirin yolunu tutmuştum. Bay Cha'nın içerde olduğunu gördüğümde derin bir nefes alıp-verdim. Çıkış saati olduğundan olmama ihtimali vardı ve bu beni oldukça germişti.
Beni gördüğünde gülümsedi. "Gel bakalım kedi çocuk." Kediye benzediğimi söylediği için bana böyle seslenirdi. Her kış istisnasız en az iki kere hasta olan bir insan olduğum için belli bir samimiyetimiz oluşmuştu kendisiyle.
Çantamı tutarken içeri girip, kapıyı kapadım. Ben sedyenin ucuna otururken o da yanıma gelmişti.
"Şikayetin nedir söyle bakalım"
Elimde şakaklarımı, baş ağrımı en çok zorlayan yeri, işaret ederek konuştum. "İnanılmaz bir baş ağrısı. Sabahtan beri vardı ama şu an çok fazla arttı."
Dikkatle elini şakaklarıma koydu ve kafamı biraz oynattı. En sonunda dolaba gidip bir ilaç alıp bana uzattı. İlacı uzatırken konuşuyordu da. "Neye stres yaptın sen böyle?"
"Efendim?"
"Stresli duruyorsun ve başına vurmasına izin vermişsin bu stresin. Sebebi ne?"
Beni anlamış olması germiş ama bir yandan sevinmeme sebep olmuştu.
Omuz silktim. "Sadece sınav haftası yaklaşıyor."
Tek kaşını kaldırıp sormuştu. "Ve sen de kendini bitirene kadar ders çalışıyorsun, doğru mu anladım?"
Kafamı salladım. Az önce oturduğu sandalyesine iyice yaslanmıştı.
"Bak, psikolog veya rehberlik hocası değilim, olmayı istemem de. Prensip meselesi. Ama kendini bu kadar yıpratmaman gerektiğini söyleyebilirim. Dersler önemli ama senin sağlığın kadar değil. Gözaltların iyice morarmış ve şişmiş. Baş ağrın olduğunu söylüyorsun. Söylesene en son ne zaman düzgün bir uyku çektin?"
Dedikleriyle sanki abimle konuşuyormuş gibi hissettim. Abim.. Onu tekrardan özlediğimi hissettim. En kısa sürede onu aramalıyım.
"Biliyorum sağlığım önemli ama-"
Cümlemi tamamlayamamıştım çünkü kapıdan bir ses gelmişti.
"Ama ben onun uyuduğundan emin olacağım siz rahat olabilirsiniz Bay Cha."
İkimiz de kapıya döndüğümüzde tüm baş ağrıma rağmen, yine de baş ağrımı unutup gözlerimin parladığına emin olduğum kişinin gelişiyle, odağım kaymıştı. Tekrardan yerin ve zamanın dışında çıkmış gibiydim. Cümlesini tamamladıktan sonra yanıma doğru gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
off my face || sungwon ✓
Fanfichisleri artık ona ağır gelmeye başlamıştı. 🎶 off my face [cover by heeseung]