Her ne kadar mesajda istemiyor gibi göstersem de şu an heyecandan yerimde duramaz şekilde gelmesini bekliyordum. Bilirsiniz, sonuç olarak onu seviyorum. Beni heyecanlandırıyor.
O akşam gelmemesini telafi etmesine gerek yok. Gerçekten kafaya takmamıştım. Yani sonraki aile buluşmalarımızda gelmemesine daha çok takmıştım.
Zaman geçsin diye annem akşam yemeği yaparken ben de çok arada yaptığım, herkesin bayıldığı, pastamdan yapmıştım. İşe yaramış sayılırdı çünkü yapması zahmetliydi ve bittiğinde gelmelerine az bir zaman olduğunu gördüm.
"Anne benim işim bitti. Duşa girip geliyorum." Annem zaten mutfaktaki işini bitirdiği için televizyon izliyordu şu an. İzlediği her neyse çok heyecanlı duruyordu ve cevap vermekle uğraşmamış, kafa sallamakla yetinmişti.
Koşarak odama gittim ve temiz kıyafetler aldım. Artık aile buluşmalarımızda eskisi gibi özenli giyinmiyordum çünkü rutindi. Bu yüzden lacivert bir hoddie ve siyah eşofman altıyla da yeterince mutluyum. Eşyalarımı aldıktan sonra da kısa bir sürede duşumu aldım. Rutin maskelerimi uyguladıktan sonra çıktım banyodan.
Odama geçerken önce aşağı baktığımda hâlâ annemin televizyona odaklı olduğunu gördüm. Başka kimse yoktu. Yani bu biraz kitap okumak için zamandı.
Jake için okulda kaldığımızdan bugün, ders çalışmak benim için biraz hayal olmuştu. Ben de izin vermiştim kendime. İlaç alsam da hala arada kendini gösteren baş ağrım bana 'ders çalışmaya ara ver!' diyordu.
Başımı ovarak odama doğru adımladım. İçeri girdiğimde, gördüğüm kişiyle ufak çaplı bir şok yaşadım. Çünkü aşağıda kimseyi görmeyince ve annem de seslenmeyince gelmiş olacağını düşünemedim. Ama daha da şok yaşatan ve kalbimin hızlanmasını sağlayansa bir poşet dolusu muzlu sütle sandalyemde oturuyor olmasıydı.
Geldiğimi görünce gülümseyerek ayağa kalktı hemen. Yanıma geldi ve sütlerin olduğu poşeti tek eliyle havaya kaldırıp salladı. "Bir sözüm vardı malum. Yemekten sonra tutmak istedim. Öncesinde de bir tane içebiliriz diye düşündüm." Neydi bu gözlerindekiler, parıltı? Bu kadar parladığını uzun zamandır görmemiştim.
Ben de gülümsedim hemen. "Yemekten önce bir tanenin bize zarar vereceğini sanmam."
"İyi o zaman." dediğinde sütü vereceğini düşünmüştüm ama aksine süt poşetini yere koyup dolabıma ilerlemişti. Ne yapıyordu? Anlamsız gözlerle ona bakarken dolabımdan aldığı baş havlusuyla yanıma geldi. Omuzlarımdan biraz baskı yaparak arkamdaki yatağımın ucunda oturmamı sağladı. Daha sonrasında da havluyu açtı ve saçlarımda gezdirmeye başladı. Bir yandan da söyleniyordu tabii.
"Sabah baş ağrısından revirlik oluyorsun ama şu an saçların hâlâ ıslak. Ne bu inat, kendini hasta mı etmek istiyorsun minik bebek?"
Eğer 'minik bebek' demeseydi bile beni gerçekten azarladığını düşünmezdim çünkü şu an sanki dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi odaklandığı saçımı kurutma işinde yüzü çok tatlıydı.
Gözleri saçlarıma odaklanmış, kaşları hafif çatılmış ve dudaklarını büzmüştü. Bu hâlini çok iyi bilirdim. Onun için önemli olan işleri yaparken takınırdı bu ifadeyi. Gerçi onun her hâlini çok iyi bilirdim. Ya da her şeyini.
En sevdiği renk olsun, çalmayı en çok istediği müzik aleti, ileride yapmak istediği meslek, en sevdiği atıştırmalık, ünlü rol modeli, almak istediği araba modeli, evlenirse kaç yaşında evlenmek istediğini, hatta gelecekte yaşanabilecek ihtimaller için oluşturmaya çalıştığı ekonomik bütçeyi bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
off my face || sungwon ✓
Fanfichisleri artık ona ağır gelmeye başlamıştı. 🎶 off my face [cover by heeseung]