• 3 •
TEARÜF
~
"Canıma bir merhaba sundu
ezelden çeşm-i yâr
Öyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim."
Ahmed Paşa(Ezel gününde sevgilinin gözü bana bir merhaba lûtfetti. O gün bugündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım.)
🐺💫
Kulağıma dolan seslerle tek gözümü açıp duvardaki saate baktım. Saat dokuz olmuştu. Normalde uyandığım bir saatti. Fakat vücudum çok yorgun olduğu için yataktan çıkmak bile istemiyordum. Bir ay süren yerleşme, temizlik, Yusuf'u okula yazdırma maratonu şükürler olsun ki sonunda bitmişti.
Sesler git gide artınca artık kalkmaktan başka bir çarem olmadığını anladım. Bu kadar çok ses olduğuna göre dayımlar kahvaltıya gelmiş olmalıydı. Zaten kalkmasam da birkaç dakika içinde annem meşhur terliğiyle odaya dalardı.
Örtüyü üzerimden atıp işkence çekerek de olsa yataktan çıktım. Yatağın hemen karşısında bir dolap ve onun yanında iki kişilik bir koltuk var. Odam çok geniş değil ama ben kendim isteyerek bu odayı seçtim çünkü caddeye bakan geniş bir balkonu var. Gece yazılarımı orada temiz hava eşliğinde düzenlemek müthiş olacak.
Kaktüs adında bir blogger sayfam var. Çok yaratıcı bir isim olmadığının gayet farkındayım. Ama benim için anlamı çok büyük. Kendi kendini koruyacak kadar güçlü bir canlı kaktüs. Papatya gibi naif değil. Her önüne gelen koparamaz yapraklarını. Ya da sırf insanlar onu sevsin diye güller gibi muhteşem kokular saçmaz etrafa. Kaktüs sevenlerin hiçbir menfaati yoktur. Ben böyleyim der kaktüs ister sevin ister sevmeyin. Bu yüzden onu sevenler sadece kaktüs olduğu için severler. Böylelikle çıkarsız saf olan en gerçek sevgiyi tatmış olur kaktüs. Mütevazı olamayacağım baya da okurlarım var. Gerçi bir aydır bilgisayarı açamadım umarım hala varlardır.
Pijama takımımın üzerine sabahlığımı giyip saçlarımı topuz yaptım. Dışarda kimlerin olduğunu bilmediğim için eşarbımı da bağlayıp çıktım odadan. Sesler mutfak ve salondan geliyordu. Kimseye görünmeden banyoya girip işlerimi halledip abdestimi aldım ve tekrar hızlı adımlarla odama döndüm.
Mavi, beyaz çiçekleri olan elbisemi giyip üzerine kahvaltıdan sonra çıkacağım için eşarbımı indirip koyu mavi şalımı bağladım. Şalımın bir ucunu arkaya diğer kısa tarafını önümde bıraktım. Babamın hediyesi benim için manevi değeri çok yüksek olan kaktüs broşumu taktım. Eşyalara değer yüklemeyi sevmiyorum ama bu kaktüse bakmak üzerimde olması bana iyi geliyor. Çantamı hazırlayıp koltuğun üzerine indirdim dizüstü bilgisayarımı da yanına koyduğumda artık hazırdım. Kedili panduflarımı ayağıma geçirip odamdan çıkıyordum ki her sabah ettiğim duamı unuttuğumu hatırlayınca elimle alnıma vurup geri döndüm. Yaşlanıyor olabilir miydim? Yirmi dört yaş yaşlanmak için henüz çok erkendi. Saçma düşüncelerimi bir kenara bırakıp yatağımın üzerine oturup ellerimi açtım.
"Rab olarak Allah'ı, din olarak İslam'ı ve peygamber olarak Muhammed'i (s.a.s) sevip beğendim. Beni ailemi cennetine al. Bizi bağışla. Dualarımızı kabul eyle Allah'ım. Amin." Fatiha suresini okuyup avuçlarımı yüzüme sürdüm. Her dua ettiğimde tanımı mümkün olmayan bir huzur doluyordu içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF / ARA VERİLDİ - DEVAM EDECEK-
Ficción General"Senin yüzünden her gün birilerinin canının yandığını bile bile seninle aynı yolda yürüyemem. Bu kadar günahın içinde devam edemem. Göz göre göre ateşe yürümeni izleyemem. Belli ki birbirimizin nasibi değiliz." Yumruk yaptığı eliyle alnına birkaç de...