Jeonghan tatlı feromonları evin her yerine yayılmış bir şekilde koltukta oturmaya devam ediyordu. Bu durumun Mingyu'yu rahatsız edip etmemesi umrunda değildi ve açıkçası etmiyordu da. Karşısında oturmuş telefonuyla ilgilenmeye devam eden bedene bakıp nefesini dışarı verdi ve uyuyan köpeğin tüylerinden ellerini çekti.
"Canım sıkıldı" dedi oturduğu yerde yayılıp kafasını arkaya yatırırken. "Belli oluyor" telefonu bırakıp ayaklanan bedeni gözleriyle takip etti. Üzerine hala bir şey giymemişti ve gözleri ister istemez onun çıplak bedenine kayıyordu. "Üstüne bir şey giy" dedi tekrardan. "Bu sıcakta bir şey giyemem" göz devirip mutfağa giren bedenden aldı bakışlarını.
"Ayrıca şu feromonlarını kontrol etsen iyi olur" duyduğu şeyle kaşları çatıldı. "Ne?"
"Feromon yayıyorsun" farkında bile değildi bunun. Bazı zamanlarda elinde olmayan bir şekilde onları serbest bırakıyordu. Normal olduğunu düşünse bile pek öyle sayılmazdı. Bunu dışarıda yaşadığı zamanlarda başına iş açabiliyordu.
"Bilerek yapmıyorum" dedi ve oturduğu yerden kalkıp Mingyu'nun yanına, mutfağa girdi. Sandalyelerden birisine oturup onu izlemeye başladığında bakışları sırtındaydı. "Wonwoo" uzun olanın dikkatini üstüne çektiğinde sırıttı. "Çok şanslı piç" Mingyu'nun gülüşüyle arkasına yaslandı.
"Hayatımda bir alfa var ama tuhaf bir şekilde hayatımız çok sıkıcı Mingyu. Sorun kimde bilmiyorum ama böyle giderse ayrılacağım"
"En uzun ilişkindi" kafasıyla onayladı. "Biliyorum ama o tuhaf davranıyor. Neyin peşinde olduğunu asla çözemiyorum. Bazen çok iyi bazen çok kıskanç ve asla bir günü diğer güne uymuyor"
"Kendin gibi dengesizle olman hoşuna gitmemiş gibi"
"Gitmedi. Hayatımızda hiç heyecan yok" Mingyu elindeki buz dolu bardağa koyduğu içeceği Jeonghan'ın önüne bıraktı. "Zaten senin için bir anlam ifade etmiyor, boşa vakit harcamayın derim" dedi ve çalan zil ile kapıyı açmak adına mutfaktan çıktı. "Birini mi bekliyordun?" Jeonghan'ın mutfaktan seslenmesini onaylayıp kapıyı açtı Mingyu.
Karşısında dikilen arkadaşı Seungcheol ile selamlaştı ve büyük olanın içeri girişini izledi. "Kiraz çiçeği?" kaşları hafifçe çatılan Seungcheol aldığı feromonlarla Mingyu'ya döndü. Çıplak bedenini süzüp şüpheci bakışlar atarken uzun olan kapıyı kapattı ve ellerini siyah saçlarına geçirdi. "Sandığın gibi değil" dedi ve mutfağa doğru adımladı. Seungcheol aldığı tatlı feromonların hafifliğiyle Mingyu'nun peşinden mutfağa girdi.
"Seungcheol" Mingyu'nun peşinden giren bedenle kalbinin hızlanışı aynı olmuştu Jeonghan'ın. Anlamsız bir şekilde içini bürüyen heyecan duygusunu çok güzel şekilde saklarken hafifçe gülümsedi. "Jeonghan" dedi sadece. "Memnun oldum"
"Ben de" karşısına oturan bedeni süzmeye başladı. Mullet saçlarının bir kısmı platin rengindeydi ve oldukça göze batıyordu. Dolgun dudakları, çizilmiş gibi duran burnu, saçlarının hafifçe kapattığı gözleri ve yüzündeki o anlatamayacağı aurası insanı kendisine çekip hapsediyordu.
"Feromonların" dedi Mingyu bıkmışçasına. Jeonghan onun sesiyle kendisine gelip boğazını temizledi. "Elimde olan bir şey değil" dedi ama bu sefer bizzat kendi isteğiyle onları yaymıştı. Seungcheol denilen bu adamın dikkatini çekmek istiyordu. Anlamsız bir şekilde onda kalışına karşılık bir ceza gibiydi bu yaptığı.
Bardağı dudaklarına götürüp buz gibi sıvının boğazından geçmesine neden oldu. Ciğerlerine inen soğuklukla bakışlarını karşısında oturana çevirdi. "İlk kez Mingyu'nun bir arkadaşıyla tanışıyorum" dedi. Kendi ortak arkadaşları dışında gerçekten de bir ilkti. "Jaehyun'u tanıyorsun"
"Tesadüfen tanıştık. Bizzat alıp karşıma koymadın diye hatırlıyorum" Mingyu hazırladığı içeceklerden birisini Seungcheol'a verdi ve mutfak tezgahına yaklaşıp onları izlemeye başladı. "Bende ilk kez tanışıyorum" Jeonghan gülümsedi. "Öyle mi? Ne zamandır tanışıyorsunuz?"
"Yaklaşık üç yıl. Ortak olduğumuzdan beri" kesinlikle sonrasında bu durum için Mingyu'ya kızacaktı. Eğer Seungcheol ile daha önce tanışsaydı şu an hayatı daha güzel olabilirmiş gibi hissetti. Hiç değilse kendisine değer veren biri olduğunu gerçekten hissederdi.
"Mingyu bazen senden bahsederdi ama daha küçük olduğunu düşünmüştüm"
"Benden mi bahsederdi?" bakışları ayaktaki bedene döndü. "Her arayıp zırladığında yanımda Seungcheol olurdu genelde. Çocuk gibi davrandığın için küçük sanması normal değil mi?"
Rezillik.
O an aklından geçen tek kelime buydu ve açıkçası bundan sonrası için ağlayacak başka bir arkadaş seçmeliydi. Joshua? Soonyoung? Belki de Vernon?
"Tatlı buluyordu" Seungcheol telaşlandı.
Ne?
"Tatlı olduğunu söyledim sadece" dedi ama Mingyu omuz silkti. "Sonuçta söyledin" Jeonghan içini bürüyen heyecanı bastırmak için debelenirken yaydığı feromonlarının farkında değildi. Rahatsız etmeyen tatlı kokusu tüm mutfağı doldurmuştu ve karşısındaki iki alfa o kokuya hiçbir şekilde tepki vermiyordu. Tabi bu durum sonrası için sıkıntı yaratacak gibiydi. Wonwoo yine kıskanacaktı ve Seungcheol...o sadece üzerine sinen feromon kokusuyla kalan zamanını dolduracaktı.
Evi dolduran zil sesi ile Mingyu ikilinin yanından ayrılmıştı. Jeonghan kulaklarının kızardığını hissediyordu ama buna aldırış etmeyip yüzüne düşen uzamış koyu kahve saçını eliyle kenara çekti. "Öyle düşündüğüm için üzgünüm ama Mingyu'ya işi bıraktıracak tek kişi sadece Wonwoo oluyordu. Sen her aradığında kalkıp yanına gelmesi küçük olduğunu düşünmeme neden oldu"
"Sorun değil Seungcheol, böyle anlaman gayet normal hatta. Bazen ben bile kendimi çocuk gibi hissediyorum" kıkırdadı. "Mingyu yardım istediğimde yanımda olabilen tek kişi. Bu yüzden ona ağlayıp ilgisini istediğim çok zamanlar var" Seungcheol tek kaşını kaldırdı refleksle ve tekrar indirdi. "Neden o?"
"Bilmiyorum" sessiz çıkan sesinden sonra derince yutkundu. "Bana verdiği güveni başka kimsede bulamıyorum" doğruluk payı yüksekti ama daha çok Mingyu'nun kendinden iri bedenine sarılıp küçücük kalmak ve ağlamaya devam etmek hoşuna gidiyordu.
"Anlıyorum" Seungcheol'un söylediği şeyden sonra dudaklarını birbirine bastırdı. Feromonları rahat bir şekilde hissedilirken içeceğinden yudumladı. "Sanırım bundan sonra daha az arasam iyi olur. Ona işini bölüp bölmediğimi sorduğumda hep hayır diyor"
"Aradığında işinin çoğunu bitirmiş oluyor zaten. Endişelenme bunun için" kafasıyla onayladı. Seungcheol'un gülümseyince çıkan gamzesiyle hayran kalmış bakışaları o küçük çukura döndü. Nefret etti her şeyden. Burada olmaktan, Mingyu ile arkadaş olduğundan ve Mingyu yüzünden bu adamla tanışmasından, kısaca her şeyden nefretti o an. Seungcheol denen bu adamın kalbini böylesine hızlandırmasından da nefret etti. Onun gülüşünden de ve o aptal gamzesinden de.
Bakışlarını içeri giren Mingyu'ya çevirdiğinde "ne oldu?" diye sordu. "Neden siparişlerini buraya veriyorsun?" elindeki paketi Jeonghan'a uzattı. "Evimden daha çok burada vakit geçiriyorum çünkü" ayaklanıp paketi aldı. "Her neyse, gitmem gerek" Seungcheol'a döndü. "Tekrar memnun oldum tanıştığımıza, bir daha ne zaman görüşürüz bilmiyorum ama yine de görüşürüz"
En güzel gülümsemesini sundu. Seungcheol birkaç saniye ona bakıp dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. "Görüşürüz" dedi. "Kendine dikkat et"
Jeonghan bir daha her şeyden nefret ederek evden çıktı.
-
Aşkımız kapışır
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry blossom -jeongcheol
FanfictionSevgilisi olmasına rağmen sürekli aklını meşgul eden adama karşılık ne yapması gerek bilmiyordu Jeonghan. Bu yanlıştı ama Choi Seungcheol doğru tek insanmış gibi hissediyordu. "Ne yapacağım seninle Seungcheol" Alfa¡ Choi Seungcheol Omega¡ Yoon Jeong...