Jeonghan gergin bir şekilde nefesini dışarı verdi ve telefonunu cebine koydu. Bağladığı saçlarını düzeltip odasından çıktığında gördüğü bedenle dudaklarını birbirine bastırdı. "Bırakmama izin ver hiç değilse" onu reddetmedi bu sefer. Evden çıkıp büyük olanın arabasına bindi ve emniyet kemerini takıp onun binişini izledi.
"Gergin görünüyorsun" mırıldanarak onayladı sadece. Babasının ne söyleyeceğine dair hiçbir fikri yoktu ve kendisini her şeye hazırlamaya çalışıyordu. "Babamın söyleyecekleri korkutuyor" dedi sadece. "Tuhaf biri" diye ekledi.
Sessiz yolculukları son bulduğunda Jeonghan teşekkür edip arabadan indi ve eve girmek adına adımladı. Kendisini karşılayan koca bahçeye bakındı. Adımları geri geri gidiyordu sanki ve gerçekten şu an babasıyla konuşmak istemiyordu. Arkasına dönüp kendisini izlemeye devam eden Seungcheol'a bakıp dudaklarını birbirine bastırdı. Şu an ona sarılmaya ihtiyacı vardı yoksa oturup ağlayacakmış gibi hissediyordu.
Açılan kapı ile kendisini karşılayan kardeşine baktı. Kollarını ona sardığında Subin "babam onu da çağırıyor" demişti. Jeonghan geri çekilip Seungcheol'a baktı ve gelmesi için işaret etti. Yanına gelen bedenle birlikte eve girdiğinde kendisini karşılayan babasına döndü bakışları. Yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdiğinde yaşlı adam ikiliyi baştan aşağı süzmüş ve yemek masasına doğru adımlamıştı. Jeonghan da peşinden ilerleyip çaprazındaki bir sandalyeye oturdu ve Seungcheol'un yanına oturması için sandalyeyi gösterdi.
Sessizlerdi ve sessizlik gerici bir şekilde devam ediyordu. Buna dayanamayan Subin göz devirdi. "Bir haftadır başımın etini yiyip durdun şimdi neden susuyorsun? Biricik oğlun burada onunla konuşsana. Bana söylediklerini ona da söyle baba. Sessizliğin sinirlendiriyor" yaşlı adam kızının söylediği şeylerden sonra boğazını temizledi ve ikiliye baktı.
"Ne zamandır aynı evde yaşıyorsunuz?" Jeonghan babasına döndü. "Yaklaşık iki aydır" dedi. Şaşıran babasına karşılık tepkisizce bakarken adam, bir şey demeden yemek yemeye başlamıştı. Subin, karşısında oturan iki bedene gülümsedi ve abisinin yanındakine döndü. "Jeonghan yaşaması zor bir insan, nasıl idare ediyorsun onu?"
"Yaşaması zor biri değilim sadece seninle yaşayamıyorum" Subin bir şey söylemek için dudaklarını araladı fakat vazgeçip tekrar Seungcheol'a döndü. "Yaşaması zor biri gibi durmuyor. Genelde akşamları beraber olabiliyoruz belki de bu yüzden öyle geliyor"
"Feromonlarını kontrol edebiliyor sayılmaz, sorun olmuyor mu bu?" Seungcheol kafasını iki yana sallayıp "hayır" dedi sadece. Subin şaşırmış bir şekilde abisine döndüğünde Jeonghan nefesini dışarı verdi. "Her neyse çok açım" dedi ve yemeklere yöneldi. Dakikaları Subin ve Seungcheol'u dinlemekle geçerken su dolu bardağına uzandı ve koca bir yudum aldı. "Gerçekten de anlaşıyorsunuz" söylediği şeyden sonra bardağını bıraktı ve babasına döndü. Adam dirseklerini masaya koymuş bir şekilde Seungcheol'a bakıyordu.
"Neden oğlumu evine aldın?" diye sordu. Jeonghan panikle yanındakine döndüğünde Seungcheol "okula daha yakın" cevabını vermişti. Adam oğluna döndü ve "araba isteyebilirdin" dedi. "Ehliyetine el konulmuştu" Subin'in cevabı ile kafa salladı Jeonghan. "Ayrıca neden bu kadar sorun ediyorsun bunu? Arkadaşımda kalmam gayet normal"
"Arkadaşın baskın bir alfa" dedi babası hazır cevap olarak. "Ne kadar arkadaş olduğunuzu bilmiyorum ama birbirinizi etkileyebilirsiniz"
"Çocuk değiliz"
"Ama omegasın. Annesi kılıklı" duyduğu şeye göz devirmemek adına bakışlarını kaçırdı. "Bir haftadır herkes Seungcheol'un sevgilisini konuşuyor. Haberlere baktığımda da seni görüyorum Jeonghan. Onun evinde kalıyorsun ve benim hiçbir şeyden haberim yok"
"Senin hiçbir zaman hiçbir şeyden haberin olmadı zaten" dememek adına kendisini zor tuttu kahve saçlı olan. Ciddi bir tavırla babasına baktı. "Sana söylemem gerekmiyor. Çoktan reşit oldum ve omega kimliğime alıştım. Kendimi koruyabiliyorum ve ayrıca aramızdaki ilişki neden bu kadar umrunda baba?" sesi sakin çıkıyordu, daha çok alaycı bir tavrı vardı.
"Senin baban olarak bu ilişkinin doğru ve yanlışlarını söylemek görevim. Bu adamla kalman yanlış bir şey, eğer kalıyorsan da buna bir isim vermemiz gerekiyor"
"Ne?"
"Yakında seni bizim camiaya duyurmak istiyorum ve bu tür skandallarla dile gelmeni istemiyorum. Subin gibi olmanı bekliyorum sadece. Birlikteyseniz adını koymamız lazım" Jeonghan derince yutkunup kardeşine döndü. O da üzgün görünüyordu. Bakışları bir zamanlar hatırladığı annesinin bakışları gibiydi. Belki de ikisinin ayrılma nedeni babasının bu saçma düşünceleriydi.
"Evlenmeniz bu noktada en doğrusu" Jeonghan'ın şaşkın bakışlarının yerini tuhaf bir hüzün almıştı. Ne bekliyordu ki? Babasının böyle şeyler söyleyeceğini biliyordu. En başından buraya onu getirmemeliydi. "Baba, bu biraz fazla değil mi?" Subin'in söylediği şeyden sonra bakışlarını kaçırdı. Boğazına koca bir yumru oturmuştu sanki. Sinirliydi ama aynı zamanda da üzgündü. Sadece ağlamak istiyordu
"Neden fazla olsun? 27 yaşına geldi ve artık hayatını böyle yaşayamaz. Bu evlilikle birlikte senin oğlum olduğunu insanlara açıklayacağım" sadece kendi çıkarları için konuşması Jeonghan'ın kalbini kırmıştı. "Seungcheol başarılı biri ve her işin üstesinden geliyor. Neden onunla evlenmesini istemeyeyim?"
"Baba"
"Beni bölme Subin. Bu ikisinin sevgili olduğunu anlamayacak kadar aptal değilim. Yakın zamanda aileler de tanışır ve bir düğün yaparız ama ondan önce gerçeğini anlatman lazım" sandalyesinden kalkan adam gülümsedi. "Kârlı bir evlilik olur" başka bir şey demeden diğerlerinin yanından uzaklaştığında Jeonghan hayal kırıklığına uğramış bir şekilde kardeşine bakıyordu. Her şey bir bahaneydi, babasının tek isteği parasına para katmaktı. Ne Seungcheol ile kalması umrundaydı ne de başka bir şey.
"Jeonghan" Subin'in sesinden sonra bakışlarını yanındakine çevirdi ve dudaklarını araladı. "Eve gidelim, lütfen" dudaklarından dökülen şeyden sonra ayaklandı ve başka bir şey demeden hızla evden çıktı. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Babasının paraya aç oluşundan nefret ediyordu.
Arabaya bindiği an elleriyle yüzünü kapattı ve kendisini ağlamamak adına sıktı. Zor duruyordu. Yaşlar çoktan yanaklarından kayıp gitmeye başlamıştı bile. Ondan önce gerçeğini anlatman lazım bir de bu konu vardı. Babasının sürekli olarak vurduğu noktaydı bu. Duyguları birbirine girmiş gibi hissediyordu. Yanına oturmuş Seungcheol'un yüzüne dahi bakamıyordu. "Sana söylemiştim" dedi titrek sesiyle. "Babam aptal düşüncelere sahip" ellerini yüzünden çekti ve cama döndü. Ona bakarsa daha çok ağlardı.
Sessizlerdi. Seungcheol ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Jeonghan'ın sessizce ağlayışı canını yakıyordu sanki. "Babanın dediklerini yapalım" dedi bir anda. "Ne?" Jeonghan şaşırarak yanındaki bedene döndüğünde Seungcheol nefesini dışarı verdi. "Anlaşmalı evlilikler fazlasıyla yaygın Hannie. Baban istediğini alsın"
"Ne diyorsun? Babam mı kaçtı içine. Söylediği tek bir cümle bile mantıklı değildi. Bizi hiçe sayıyor"
"Biliyorum ama" Seungcheol sustu ve yanındaki bedene baktı birkaç saniye. "Burada böyle söylemek istemiyorum, evde konuşalım olur mu?"
"Hayır"
"Jeonghan-"
"Sana hayır dedim Seungcheol. Şimdi konuşmak istiyorum" büyük olan nefesini dışarı verdi. Onun sinirli olduğunu bildiği halde sürekli söylemek isteyip söyleyemediği o şeyi söyledi. "Seni seviyorum" dedi. Susan bedene baktı ve tekrar etti.
"Seni gerçekten seviyorum Jeonghan"
-
Aldik basimiza belayi bismillah
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry blossom -jeongcheol
FanfictionSevgilisi olmasına rağmen sürekli aklını meşgul eden adama karşılık ne yapması gerek bilmiyordu Jeonghan. Bu yanlıştı ama Choi Seungcheol doğru tek insanmış gibi hissediyordu. "Ne yapacağım seninle Seungcheol" Alfa¡ Choi Seungcheol Omega¡ Yoon Jeong...