25

593 50 13
                                    

Seokmin ile konuştuğu günün sabahına yataktan kalkamamıştı. Üstünden tam anlamıyla bir tır geçmiş gibi hissediyordu. Bedeni sıcaktı, fazlasıyla sıcaktı ve bir şeyler istiyordu. Ne istediğini kendisi de bilmiyordu. Seungcheol'a ihtiyacı vardı. Onun sıcaklığını istiyordu. Nefesini, dokunuşunu, öpüşünü ve ona dair her şeyi hissetmek istiyordu. Bu durum yüzünden yataktan bile kalkamıyordu. Feromonlarını güçlü bir şekilde yaymaya devam ederken telefonundan saate baktı. Seokmin'in söylediklerini dikkate alsa bile bunu yaşayacağı kesindi. Artık kaçamazdı.

Boğazı kurumuş gibi hissediyordu. Dilini dudaklarında gezdirip kocasının yastığına daha sıkı sarıldı. Seungcheol'u istiyordu. Onu yanında istiyordu ve bu dile getiremeyecek durumdaydı. Telefonunu bırakıp gözlerini kapattı sadece. Hali yoktu. Aklında sadece Seungcheol vardı. Onu araması gerekiyordu. Onu arayıp yanına gelmesini söylemesi gerekiyordu fakat sadece uyumayı seçti. Ne kadar başarabileceği bir muammaydı ama deneyecekti.

Teninde gezinmeye başlayan elleri hissedebiliyordu Jeonghan. Ellerin sahibinin Seungcheol olduğunu bildiğinden kendisini tamamen ona bırakmıştı. Seungcheol'un teni, Jeonghan'ın sıcak tenine değerken usulca sweatinin içine gitmişti. Kızıl saçlı olan küçük bir inleme sunup meme ucuyla oynamaya başlayan kocasına bakmak adına gözlerini araladı. Bir anda her şey yok oldu.

"Sikeyim" diye söylendi sadece. Sadece rüyadan ibaret olan o birkaç saniye kendisini daha çok zora sokuyordu. Derince yutkunup kuruyan boğazını ıslatmaya çalıştı ve elini eşofmanının beline attı. Sıcaktı, çok sıcaktı ve üstündeki her şeyden kurtulmak istiyordu. Eşofmanını yere attıktan sonra çalmaya başlayan telefonu ile ona uzandı. Ekranda gördüğü isimle hızlıca aramayı açtı ve sesi dışarı aldı. "Hannie, nasılsın?" kocasının uykulu sesi tüylerinin diken diken olmasına neden oldu. "Hannie?" Jeonghan dilini dudaklarında gezdirdi ve yastığına sarılmaya devam etti. "Cheolie" dudaklarından dökülen isimden sonra küçük bir inleme sundu.

"Buraya gelmen gerek" dedi sadece. "Sorun ne Hannie? İyi misin?"

"Ben," utandığını hissediyordu. "seni istiyorum Cheolie. Acele et ve eve gel, yalvarırım. Dayanabileceğimi sanmıyorum" dudaklarından dökülen şeylerden sonra eli usulca aletine doğru gitti. Çoktan sertleşmiş oluşu dokunmasıyla daha da hassaslaşırken alt dudağını dişledi. "Cheolie" diye mızmızlandı. "Geliyorum" kapanan aramadan sonra yüzünü yastığa gömdü. Seungcheol gelene kadar nasıl idare edecekti bilmiyordu.

Gücünü git gide kaybetmeye başlıyordu Jeonghan. Sessiz bir şekilde yatakta yatmış sevdiği adamı bekliyordu sadece. Ne kendisine bir yararı dokunabiliyor ne de başka bir şey yapabiliyordu. Eğer zamanında o ilacı almasaydı belki de kızgınlığı bu kadar ağır olmayacaktı. Normalde yaşadığı şeylerin iki katını yaşıyor gibiydi. Seungcheol'un feromonlarına o kadar muhtaçtı ki şu an. Hatta sadece feromonlarına da değil direkt olarak Seungcheol'a muhtaç gibi hissediyordu.

Böyle olacağını tahmin etmemişti. Bu tuhaflığı hafife almasına kızarken cenin pozisyonuna geldi ve Seungcheol'u beklemeye başladı. Midesi kasılıyordu. Karında tuhaf şeyler oluyordu ve açıkçası bu midesini bulandırıyordu. Bunu unutmak adına uyumaya koyuldu sadece. En azından zamanın geçmesine neden olacağını düşünüyordu.

Sesler duyuyordu. Yatakta ne zamandır kaldığından emin değildi ve Seungcheol'un geldiği düşüncesi ile gözlerini araladı. Bu sefer rüya değildi. Bu sefer gerçekti ve kocasının feromonlarını rahat bir şekilde hissedebiliyordu. Odanın kapısından içeri giren bedeni görmesi ile kollarını ona doğru uzattı ve yanına gelen bedenin boynuna sardı sıkıca. "Cheolie" diye mırıldandı kulağına doğru. Feromonlarını hissetmek iyi geliyordu fakat güçlü bir şekilde yayıyordu. Etkisine kısa sürede gireceğini bildiğinden tekrar sırtını yatakla buluşturdu ve bacaklarını Seungcheol'un beline sardı.

 cherry blossom -jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin