03

696 66 8
                                    

Jeonghan elindeki kalemi sert bir şekilde kitabın üzerine bıraktı ve nefesini dışarı verdi. Geldiğinden beri aklında dolanan o güzel gülümseme yüzünden hiçbir şeye doğru düzgün odaklanamıyordu. Sürekli olarak aklını meşgul eden adamdan nefret etmeye devam etti sadece. Bunun olmasını istemiyordu. Biri yüzünden kalbi hızlansın istemiyordu, bunun sonuçlarına katlanmak istemiyordu.

Masanın üzerindeki telefona uzanıp sosyal medya hesaplarının hepsinden Seungcheol denen adamın hesaplarına bakmaya başladı. Karşısına çıkan hesaba tıklayıp biraz hesapta gezinmeye başladı. Bir başkası bu hesabı gösterip Seungcheol'un sevgilisi olduğunu söylese hiç de tuhaf kaçmazdı.

Aklındakilere engel olamazken nefesini dışarı verdi ve takip edip telefonun ekranını kapattı. Yarın dersi vardı ve şu an oturmuş aklını kurcalayan adamın hesabıyla ilgileniyordu.

Elindeki telefonun ekranı yandığında gördüğü şeyle yanaklarını şişirdi. Bir diğer gerçeğini unutmuştu. Ekranda yazan isme biraz daha bakıp oflayarak aramayı açtı ve telefonu kulağına götürdü. "Nasılsın sevgilim?"

"İyiyim Jeyoung, sen?"

"İyi sayılırım. Bugünü düşünüp duruyorum. Aklımda güzel şeyler vardı ama işim yine engel oldu" bir şey demedi. Biraz sessiz kaldı ve bakışlarını karşısındaki laptop ekranına dikti. "Sen gerçekten iyi misin Jeonghan? Sessiz duruyorsun?"

"Sadece biraz yoruldum, merak etme beni. Yarın Seungkwan'ın çocuklara anlatacağı konuyu sadeleştirmeye çalışıyorum o kadar"

"Kendine dikkat et" Jeonghan duyduğu cümleden sonra tüylerinin diken diken oluşunu hissetti. Aynı cümleyi Seungcheol de kurmuştu ve şu an bir sevgilisi varken onu düşünmek tuhaf hissettirmişti. Derince yutkundu ve dilini dudaklarında gezdirdi. "Sen de dikkat et" dedi sadece.

Konuştukları birkaç dakikanın ardından aramayı kapatıp telefonu masanın üstüne bıraktı ve gözlerini kapattı. Choi Seungcheol denen adam kafasını karıştırıp meşgul etmeye devam ederken tekrar kalemi eline aldı ve anlatacağı konu üzerinde bir şeyler yazıp çizmeye devam etti.

Birisine aşık olma düşüncesi korkutuyordu ve bunu düşündükçe daha çok böyle hissediyordu. O dikkat çekiciydi ve çevresindeki baskın alfalardan farklı duruyordu. Neredeyse kendisiyle aynı boydaydı ama bu önemli bir etken değildi. Bilmiyordu, aklı sürekli bir şeylerle doluydu ve kafası karışmıştı.

Onunla yatabilir ve bir şey olmamış gibi hayatına devam edebilirdi Jeonghan. Bunu bir çok kez yapmıştı ama hayatında zaten biri varken Seungcheol'a karşı böylesine şeyler düşünmek ve hissetmek çıkmaza sokuyordu.

Ertesi sabah olduğunda üzerinden tır geçmiş gibi uyanmıştı. Odası kendi feromonlarıyla dolmuş taşıyordu ve ayağa kalkacak hali yoktu. Rüyalarına kadar giren Seungcheol yüzünden gerçek ve rüya arasında kalıp durmuştu. O kadar gerçekçiydiler ki bir anlığına uyanmış ve bir saat yatakta oturup bunu düşünmüştü. Bu kadar etkilemesi saçma geliyordu ama engel de olamıyordu.

Nefesini dışarı verip yattığı yerden kalktı ve telefonuna uzanıp derse gidemeyeceğine dair mesaj atmak adına ekranı açtı fakat gördüğü şeyle kaşları çatıldı. Kuruyan boğazına karşılık zorla yutkunurken diliyle dudaklarını ıslattı. "Bu ne şimdi" kaşlarını çatıp ekrana bakmaya devam etti. Jeyoung'un atıp sildiği mesajlar karşısında parmakları onu aramak için hareket etti.

Aramayı beklerken telefonu kulağına götürmüş ve bağdaş kurmuştu. Kısa bir süre sonra açılan aramayla dudaklarını araladı. "Sabah sabah neden o kadar mesaj atıp sildin?" direkt olarak bunu sormuştu Jeonghan. "Yanlışlıkla gönderdim"

 cherry blossom -jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin