14

574 65 19
                                    

Jeonghan yorgun bedenini saran yatakta gözlerini aralamış birkaç dakikadır öylece uzanıyordu. Bugün dersi yoktu ve ne yapacağına dair bir fikri de yoktu. Yeni aldığı Hello Kitty'li pijamalarını giyip tembellik yapmak istiyordu sadece. Belki film izlemek, izlerken bir paket dondurmayı mideye indirmek belki de izleyeceği filme göre ağlamak. Bilmiyordu ama tembellik edeceği güzel bir gündü.

Odanın dışından gelen tıkırtılarla Seungcheol'un hala evde olduğunu anladı. İşe gitmemiş miydi? Saat kaçtı?

Şarjdaki telefonuna uzanıp ekranı açtığında saatin 11 olduğunu gördü. Esneyerek telefonu bıraktı ve zorla da olsa yataktan kalkmaya çalıştı. Yumuşacık yatağı bırakası gelmiyordu. Tüm gün yatmak istiyordu. Uyumasa bile yatmak.

Banyoya girip yüzünü yıkadı ve uzamış kahverengi saçlarına ellerini geçirdi. Bağlamak adına topladı fakat etrafta toka olmadığı için serbest bırakıp banyodan çıktı. Üzerindeki eşofmanlarını değiştirmeden odadan çıktığında Seungcheol'un mutfakta olduğunu gördü. Daha doğrusu sesler yüzünden orada olduğunu anladı. Mutfağın kapalı kapısını açıp içeri girdiğinde bakışları kendisine döndü. "Günaydın" gülümseyerek kendisini karşılayan bedene baktı ve aynı şekilde karşılık verdi. Feromonlarını hissedebiliyordu ama neden bu kadar az olduklarını anlayamadı.

Sandalyelerden birisine geçip büyük olanı izlemeye başladı. "Bugün işin yok mu?" diye sordu hala uykulu çıkan sesiyle. "Sadece toplantı için gideceğim. Uzun süreceği için öncesinde gitmiyorum bu tür zamanlarda" anladığını belirtir şekilde kafa salladı. Toplantısının fazla resmi olacağı giyinişinden rahatça belli oluyordu. Taktığı saate kadar dikkat etmiş ve saçlarını özenle toplamıştı. Genelde arkadan bağlamış şekilde görüyordu. Şimdi tek taraftan ayrılmış, düzgün bir şekilde geriye doğru yatırılmışlardı ve açıkçası bu haliyle de oldukça iyiydi.

"İyi uyudun mu?" Seungcheol çaprazındaki sandalyeye geçtiğinde kafa salladı. "Yatak çok rahattı" dün televizyon karşısında Seungcheol'u beklerken uyuyakalmıştı ve onun tarafından odaya taşınmıştı. Bu gerçek o an aklına geldiğinde durdu ve yanındakine bakmaya devam etti. Onu odaya taşımıştı. Ne demeliydi? Teşekkür mü etmeliydi yoksa sessiz mi kalmalıydı? Bilmiyordu.

"Toplantın ne zaman?" diye sordu sadece. Seungcheol çayına uzanıp bir yudum aldı. "Bir saat sonra" dedi. "Şimdi mi çıkacaksın?"

"Evet, öncesinde halletmem gereken birkaç işim var" tekrar hafifçe kafa salladı. Ondan gelen parfüm kokusu bu sefer başkaydı ve yine insanların aklını başından alıp peşinde sürükleyecek türdendi. Açıkçası bu parfümü daha çok hoşuna gitmişti. Diğeri kadar ağır değildi. Tuhaf bir şekilde yoğun ama hafif bir kokusu vardı sanki. Kolayca hissediliyordu ama rahatsız etmiyordu.

"Bugün evde mi kalacaksın?" Seungcheol'un sorusu ile düşüncelerinden sıyrılıp ona döndü. "Evet. Biraz tembellik yapmak istiyorum. Bu haftam fazla yoğundu" gülümseyip su dolu bardağa uzandı. Seungcheol anladığını belirtir şekilde kaşını kaldırırken bir şey soracak gibi oldu ama vazgeçti. Jeonghan bunu fark edip suyundan koca bir yudum aldıktan sonra ona döndü. "Neden sordun?" dedi. "Hiç, merak ettim sadece"

Tatlı feromonları elinde olmadan yayılırken gülümsedi ve önüne dönüp kahvaltısına devam etti. Seungcheol'un parfümü altında kendi feromonları eziliyordu sanki. "Jeyoung" duyduğu isimle dikkatli bakışları yanındakine döndü. Bir şeyler söylemek istiyordu ama susuyordu ve bu Jeonghan'ı sinirlendirmeye başlamıştı. "Seni rahatsız ederse beni ara" kafasını sallayarak onayladı sadece.

Kahvaltısına devam ederken Seungcheol ona doğru uzanmış ve saçlarını tutmuştu. "Neden bağlamıyorsun?" diye sordu. "Toka bulamadım" dedi Jeonghan ardından ayaklanan bedene merakla baktı. Seungcheol arkasına geçmiş ve buraya gelmeden önce, ayna karşısında yaptığı gibi saçlarını toplamıştı. Bileğindeki tokayla bağlayıp gülümsedi ve tekrar yerine oturdu Seungcheol.

"Teşekkür ederim" Jeonghan dudaklarını birbirine bastırdı. Neden bir anda ağlama isteğiyle dolup taşmıştı ki? Seungcheol'un her hareketine ağlamak istiyordu ve buna engel de olamıyordu. "Benim gitmem gerek, kendine dikkat et" ayaklanan ve mutfaktan çıkan bedenin peşinden gitti. Kapının önüne geldiklerinde kendisine gamzesini gösterek gülümseyen bedene karşılık gülümsedi ve evden çıkışını izledi. Üzerine kapanan kapıdan sonra nefesini dışarı verdi.

Oturup ağlamak istiyordu sadece. Bu isteğini mutfağı topladıktan sonra yapmaya karar verip mutfağa yöneldi. Öylece bırakmak hoşuna gitmiyordu. Tabakları ve diğer şeyleri alıp makineye dizdikten sonra ellerini yıkadı ve yeni odasına adımladı. Eve dolmuş olan parfüm kokusu ve feromonlar sıcacık hissettiriyordu içini. Hiç olmadığı kadar güvende hissederken getirdiği kitaplardan okumaya devam ettiğini eline aldı.

Akhilleus'un Şarkısı

Kitabı bitirmek üzereydi ve şimdiye kadar ne kadar ağladığını kendisi bile bilmiyordu. Sonunu bildiği bir kitabı okumak gerçekten üzmekten başka bir şey yapmıyordu. Akhilleus ve Patroklos'un her anısında ayrı üzülüyor, sonları için oturup dakikalarca ağlıyordu. Bugün de ağladığı günlerdendi. Elindeki kitabı neredeyse  gün boyu okumuş, okudukça ağlamıştı. Kendisine engel olamıyordu. Son sayfasına kadar ağlamıştı ama bittikten sonra dinmesini beklediği ağlaması şiddetlenmişti. Peçeteyi burnuna bastırdı ve gözlerini sıkıca kapatıp gözyaşlarını akıttı. Kuruyan boğazı ile hafifçe öksürdü ve sakinleşmeye çalıştı.

Geçen yarım saatin sonunda sakinleştiğinde nefesini dışarı verdi. Yüzü şişmişti ve gözlerinin ağrıdığını hissediyordu. Evin her yanına yayılan feromonları birini boğacak kadar çoktu ve bunu kendisi de hissediyordu. Ağlaması sırasında bu durum için de akıttı gözyaşlarını. Sonra Seungcheol ve onun davranış biçimlerine de.

Eline kumandayı alıp koltuğa kıvrıldı ve küçük yastığa sarılarak televizyon izlemeye başladı. Bir dizinin tekrarı dikkatini çekmişti. Televizyona kilitlenmiş bir şekildeydi. Hatta o kadar dikkatli izliyordu ki eve giren Seungcheol'u bile duymamıştı. Seungcheol çaprazında kalan koltuğa oturmuş Jeonghan'ı izlemeye koyulmuştu o sırada. Şişen gözleri dikkatini çekerken Jeonghan onu fark etmiş ve yattığı yerden doğrulmuştu yavaşça. "Duymadım" dedi televizyonun sesini kapatırken. "Ağladın mı?"

Gözleri çaprazındaki bedenin gözlerindeydi. Bir şey demedi sessiz kaldı bu sefer. Seungcheol'un bakışları önlerinde duran kısa masaya kaydığında dudaklarını birbirine bastırdı. "Şimdi anlaşıldı" dedi. "Elimde olan bir şey değildi" Jeonghan'ın söylediği şeyle ona döndü ve "biliyorum" diye mırıldandı. "Okudun mu?"

"Okudum"

"Ağladın mı peki?"

"Evet" ayaklanan bedeni izledi Jeonghan. "Ne kadar çok?" Seungcheol gömleğinin birkaç düğmesini açarken düşünür gibi yaptı. "Sanırım her aklıma gelişinde" dedi. Başka bir şey demden odasına doğru adımladığında kahve saçlı olan elleriyle yüzünü kapattı ve gözlerini ovuşturdu. O kadar çok ağlamıştı ki şu an çok çirkin göründüğünü düşünüyordu.

Seungcheol gelene kadar yorgun gözlerini televizyona çevirdi. Sesini açıp neler olduğunu izlemeye devam ederken uykusu geldiğini fark etti ve televizyonu kapatıp oturduğu yerden kalktı. Adımları yavaşça odasına doğru giderken Seungcheol ile karşılaştı. "Uyuyacak mısın?" kafa sallayarak onayladı. "Yorgun hissediyorum" diye mırıldandı. Kendisine doğru gelen Seungcheol'a bakarken kalbi hızlandı. Karşısında duran beden elini uzatmış ve parmağının tersiyle yanağına, gözünün biraz altına dokunmuştu. "İyi geceler. Bir daha böyle ağlama. Güzel yüzüne gülümsemek daha çok yakışıyor"

Jeonghan panik butonuna basmıştı. Kafasında dönen karmaşa ile dudaklarını aralayıp bir şeyler söylemek istedi ama başarılı olamadı. Bedenini hissetmiyordu resmen. Neredeydi? Burada mıydı? Gerçekten var mıydı? Panik bütün bedenini ele geçirirken yapılan son şeyle bayılacağını hissetti.

Choi Seungcheol uzanıp alnına bir öpücük kondurmuştu. Tüy kadar hafif olan bu öpücük Jeonghan'da kelebek etkisi yaratmıştı. Yanından geçip giden bedenin arsından hızlıca odasına girmiş ve titreyen bacaklarıyla yatağına yürümüştü. Elini alnına götürürken yüreği hala ağzında atıyordu.

"Manyak herif"











-
Ficin adini degistirdim muhtemelen bir daha degistiririm

Neyse soonshua saldim bir de bakarsiniz belki

 cherry blossom -jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin