Jeonghan ve Seungcheol yaklaşık yarım saattir mutfaktaydılar. Sabahın bir saatinde Jeonghan'ın telefonu çalmış ve ikiliyi uyandırmıştı. Arayan kişi babasıydı. Düğün hakkında dırdır edip durmuş ve Jeonghan da uykulu bir şekilde onu dinlemişti. Gece boyu yanında uyuduğu bedene bakarken hissettiği suçluluk duygusu yüzünden bakışlarını kaçırıp durduğundan Seungcheol ayaklanıp mutfağa geçmişti.
Jeonghan babasıyla konuşmasını bitirmiş şimdi ise Seungcheol ile konuşmaya çalışıyordu. Çalışıyordu çünkü ne dese bilmiyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp nefesini dışarı verdi ve masanın üzerinde duran telefonuna bakmaya devam etti. "Babam düğünü bir ay içinde yapmamızı istiyor" dudaklarından çıkabilen tek şey buydu. Seungcheol'a bakamıyordu ve şu an nasıl bir ifade takındığını merak ediyordu. "Özür dilerim" diye mırıldandığında Seungcheol uzanıp Jeonghan'ın çenesini tuttu ve kendisine bakmasını sağladı usulca. "Dileme. Babanı anlıyorum"
"Yapmak zorunda hissediyoruz" uzun saçlı olan, çenesindeki eli tuttu ve kendi elleri arasına aldı. "Babanın gözünde anlaşmalı bir evlilik olacak Hannie. Kârı için bunu yaptığını ikimiz de biliyoruz ama önemli olan biziz. Her şey yeni olabilir ama çok büyütme evlilik konusunu. Zaten aynı evde yaşıyorduk ve yaşamaya devam edeceğiz. Tek fark artık insanlar bizi evli bir çift olarak tanıyacak. Birbirimize karşı olan duygularımız da ortadayken bunu reddetmek biraz tuhaf geliyor" Jeonghan omuzlarını düşürdü sadece. Yine de emin olamıyordu.
"İstemediğin başka bir şey mi var?" bakışlarını alfa olana çevirdi. İstemediği bir şey yoktu ama söylemesi gereken şeyler vardı. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Seungcheol gözlerinin içine böylesine derin ve tutkuyla bakarken onu buna söylemek bir yük gibi geliyordu. Kelimeleri boğazında düğümlenip duruyor ve nasıl başlayacağını asla bilmiyordu. Sevgili değiller miydi? Şu an söylemesi en doğru şeydi.
"Hayır" diye reddetti sadece. Seungcheol uzanıp Jeonghan'ın önüne gelen saçlarını kulağının arkasına götürdü ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Sadece erken evleniyoruz" Seungcheol'un sakin çıkan sesindeki güvene sığındı. "Her şey iyi olacak Hannie. Sana söz veriyorum" Jeonghan devam eden duygusallığını bastırmaya çalışırken kafasını hafifçe eğdi. Ağlamak istiyordu. Gerçek anlamda ağlamak istiyordu. Boğazını temizleyip sevdiği bedene bakmadan konuşmak için dudaklarını araladı. "Söylemem gereken bir şey var" dedi. Seungcheol'un merakla kendisine bakması olayı zorlaştırırken alt dudağına dişlerini geçirdi.
"Ne oldu?" Seungcheol'un sesi ile bir şey demeden odasına adımladı ve banyoya girip kapıyı kapattı. Kilitlediği kapıya sırtını yaslayıp nefesini dışarı verdi. Neden üzülüyordu ki? Bu durum zaten hoşuna giden bir şeydi. Bir çocuğa sahip olma, onu taşıma düşüncesi uzak gelmiyor muydu? Hatta omega olduğunu öğrendiğinde ağlamamış mıydı? Neden bir rahmi olmadığı için üzülüyordu ki şimdi?
"Hannie, iyi misin?" kapının diğer yanından gelen sesle omuzlarını düşürdü. "İyiyim" dedi. "Babamın hayatıma karışmasından nefret ediyorum sadece" dedi. Kilitlediği kapıyı açıp kendisine endişeli bakışlar sunan bedene baktı. Dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi ve uzanıp kollarını Seungcheol'e sardı. Ona gerçeği en başından söylemeliydi. Her şey daha yeniyken bundan bahsetmeliydi. Gerçi nasıl anlatabilirdi ki?
"Bilmeni istediğim bir şey var" dedi sadece. Seungcheol'dan ayrıldı ve gözlerine baktı kısa birkaç saniyede. "Ama nasıl anlatacağımı bilmiyorum" karşısındaki uzanıp elini yanağına götürdü. "Kötü bir şey mi oldu Hannie?"
"Bilmiyorum" diye mırıldandı. Kelimeler boğazında takılıp kalıyor ve yutkunmasını engelliyordu. "Seni de ilgilendiriyor" dedi. Seungcheol'un meraklı bakışları hala üstündeydi. Kafasını eğip dolan gözlerini kapattı. Böyle olmaması gerekiyordu. Bunun için ağlamamalıydı.
Bir şey demeden Seungcheol'un elinden tutup yatağa doğru ilerledi ve uzanmasını bekledi. Gözleri onun yatağa uzanışını izledikten sonra yanına uzandı ve ona doğru sokuldu. Seungcheol'un kendisine sarılmasına karşılık gözlerini kapattı. Sessiz birkaç dakika boyunca öylece uzandılar. Jeonghan sessizlikte ağlıyordu ve Seungcheol onun saçlarıyla oynuyordu.
"20 yaşına kadar kimliksizdim" dedi. "Bu yüzden bir rahmim yok" bir anlık cesaretiyle kurduğu cümleden sonra derince yutkundu. Seungcheol'un saçlarıyla oynayan elleri durmuştu. Jeonghan içini bürüyen endişe yüzünden kafasını kaldırmak ya da geri çekilmek istemiyordu. "Bu ilişkide bebeğimiz olmasını istemek gibi bir şey aklından geçmesin" sesinin titremesini engellemeye çalışsa bile başarılı olamıyordu. "İkimizin genlerini taşıyan aptal bir bebeğimiz olmayacak" gülümsedi. Gülümsemesi acı verdi Seungcheol'a.
"Ben seni bunun için sevmiyorum" duyduğu şeyle gözlerini araladı ve kafasını Seungcheol'a çevirdi. Yüzünde güven veren bir gülümseme vardı ve gözlerinden, aşık olduğu her şekilde okunuyordu. "Bebeğimizin olup olmaması umrumda değil" yanağını okşayan bedene baktı ıslak kirpikleri arasından. "İstersen gider evlat ediniriz. Ben seni gözlerinle sevmeye başladım" büyük olanın sessizce fısıldayışı tekrar gözlerinin dolmasına neden oldu. "Sonra gülüşünle sevmeye devam ettim. Sesin, konuşma şeklin, sinirlenince bir şeylere vurup yumruklaman, bağırarak tepki vermen ve sana dair diğer her şeyle aşkımı büyüttüm"
"Konuşma" parmaklarıyla Seungcheol'un ağzını kapattı. "Senin yüzünden kendimi çok değerli hissediyorum" parmaklarına konan öpücükle gözyaşlarını akıttı. Seungcheol elini tutmuş ve parmak uçlarına öpücükler kondurmuştu. "Güzelliğin karşısında kelimelerim yetersiz kalıyor Jeonghan. Bu dünyadaki en değerli şeysin. Sana nasıl davrandılar bilmiyorum ama bunu sana hissettirmeleri gerekiyordu. Kusursuzsun. Seni gördüğüm ilk anda aklımdan geçen tek şey buydu"
Jeonghan bu kadar sevilmenin karşısında ağlamaya devam etti sadece. Tekrar eski haline dönüp Seungcheol'a daha çok sokuldu ve yaymaya başladığı feromonları eşliğinde gözlerini kapattı. "Seni seviyorum" diye mırıldandı sadece. "Şu an senin için söyleyebileceğim tek şey bu" dedi. "Seni seviyorum" diye tekrarladı.
Choi Seungcheol'un dudaklarından dökülen her kelime için ağlamak istiyordu şu an. Daha önce hiç böylesine şeyler duymamıştı. Daha önce hiç böyle sevmemiş ve sevilmemişti. Kalbi acıyordu sanki. Onu daha önce bulmadığı için kendisine kızıyordu. 27 yaşına kadar hayatını yanlış seçimlerle geçirmesine kızıyordu. Eğer onunla daha önce tanışsaydı hayatında her şeyi bambaşka olabilirdi.
"Ailen hiçbir şeyi bilmiyor" bir anda aklına gelen şeyle kafasını kaldırıp sevgilisine baktı. "Öğrenirler" Seungcheol'un umursamaz tavrına karşılık kaşları çatıldı. "Nasıl öğrenecekler?"
"Bu akşam"
"Ne?" Seungcheol gülümsedi ve sevgilisine baktı. Saçlarındaki parmaklarını hareket ettirip ince tel taneleriyle oynamaya devam ederken Jeonghan şaşırarak ona baktı. "Sana inanmıyorum bunu şimdi mi söylüyorsun?"
"Bu kadar büyütme Hannie. Hayatım umurlarında değil. Eminim seni seveceklerdir"
-
Zoet annen rahmi olmadigi icin jeonghani nasil kapi disari edecek ama
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry blossom -jeongcheol
FanfictionSevgilisi olmasına rağmen sürekli aklını meşgul eden adama karşılık ne yapması gerek bilmiyordu Jeonghan. Bu yanlıştı ama Choi Seungcheol doğru tek insanmış gibi hissediyordu. "Ne yapacağım seninle Seungcheol" Alfa¡ Choi Seungcheol Omega¡ Yoon Jeong...