Jeonghan Seungcheol'un yanına geleli neredeyse bir ay geçmişti. İkili bu süreçte birlikte kahvaltı yapıyor, akşam yemeklerini birlikte geçiriyorlardı. Bazen Seungcheol, Jeonghan ile dışarıda yemek yemeyi teklif ediyor ve geç saatlere kadar dışarıda eğleniyorlardı. Aralarında arkadaşlık ilişkisinden başka bir şey var gibiydi. Flört etmeye başlamışlardı sanki ama ikisi de bunu arkadaşlık olarak nitelendirip pek üzerinde durmuyorlardı.
Jeonghan bazı zamanlarda alfa olanla televizyondan bir şeyler izliyor, uykusu geldiğini hissettiğinde kalkıp onun dizine kafasını koyuyor ve koltukta uzanıyordu. Seungcheol da dizine yatan omeganın uzamış kahverengi saçlarıyla oynuyor, parmaklarını ince tutamlar arasında gezdiriyordu. Birbirlerinin feromonlarına alışmışlardı ve şikayetçi de değillerdi. Seungcheol'un feromonları pek algılanmıyordu çünkü büyük olan evin her yeri Jeonghan gibi koksun istiyordu. Bunun kendisini rut dönemine sokacağını düşünmüyordu. Tatlı ve sakin şekilde evde yayılışı hoşuna gidiyordu.
Jeonghan, Seungcheol'un artan jestleri karşısında ne diyeceğini ya da yapacağını bilemeden öylece kalıyordu. Artık her gece yatmadan ondan küçük bir öpücük almaya alışmıştı. Genelde alnını öpüyordu ama burnunu öptüğü zamanları daha çok seviyordu ve bu öpücüğü almadan uyumak eksik hissettiriyordu. Jeonghan'ın içi kıpır kıpır bir şekilde yatağa girişi Seungcheol'un yüzünde bir gülümseme oluşturuyordu.
Birbirlerinin huylarına ve alışkınlarına da alışmışlardı. Ne sevip ne sevmediklerine kadar zaman içinde öğrenmişlerdi. İkisi de Jeonghan'ın neden o eve geldiğini unutmuş ve mutlu bir şekilde hayatlarına devam etmeye başlamışlardı. Birlikte mutlulardı. İkisinin de hayatında kimse yoktu ve bu etken Seungcheol tarafından bazı dedikodulara yol açıyordu. Sonuçta şirket sahibi birisiydi ve ismi biliniyordu. Özel hayatını her ne kadar yansıtmasa bile Jeonghan'ın şirkete gelmesi dikkatleri üzerine çekiyordu. Öte yandan Jeonghan'ı sıkıştıran anneler ondaki feromonlar yüzünden hayatında bir baskın alfa olduğuyla ilgili fısıldaşıp duruyorlardı.
Jeonghan elindeki telefonu kulağına götürmüş yaklaşık yarım saattir birisiyle konuşuyordu. Seungcheol'u içeride bırakıp odasına geçmiş ve Subin ile küçük bir tartışmaya girmiş gibiydi. "İkna edemez misin? Gerçekten şu an inat edeceğin mi aklına geldi?"
"İnat etmiyorum salak. Babam gerçekten ısrar edip duruyor ve ne dersem diyeyim asla inanmıyor. Annesi kılıklı diyip saatlerce konuşuyor" Jeonghan nefesini dışarı verdi ve gözlerini kapatıp sakinleşmeyi bekledi. "Nasıl haberi oldu ki?"
"Babam o herifle aynı sektörde. Sence de normal değil mi? Ayrıca öyleymiş de zaten. Onun evinde değil misin şu an?"
"Sen nereden biliyorsun?"
"Minseo söyledi. Ona da Mingyu söylemiş" kardeşinin Mingyu'nun kardeşi ile sevgili olduğu bir anlığına aklından çıkmış ve kızmak için hazırlanmıştı. "Bana net bir şey söyle. Sana gönderdiği parayı kesmeyi düşünüyor"
"Ne? Neden?"
"Zaten zengin biriyle evleneceksin diye" göz devirdi sadece. "Babamın eski kafada olduğunu biliyorsun Jeonghan. Sadece birkaç saat idare etmeniz gerekiyor. Bunu Seungcheol'a anlat ve ona göre bir şey uydurun. Sürekli tansiyonum inip çıkıyor diye numara yapmasından sıkıldım"
"Tamam, halledeceğim bir şekilde"
"Haber vermeyi unutma" omuzlarını düşürüp telefonu kulağından çekti ve kapanan aramaya baktı. Babasıyla Seungcheol'un aynı işi yaptığını unutmuştu. Haberleri tabi ki de görmüştü ve bu işini zorlaştırıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cherry blossom -jeongcheol
FanfictionSevgilisi olmasına rağmen sürekli aklını meşgul eden adama karşılık ne yapması gerek bilmiyordu Jeonghan. Bu yanlıştı ama Choi Seungcheol doğru tek insanmış gibi hissediyordu. "Ne yapacağım seninle Seungcheol" Alfa¡ Choi Seungcheol Omega¡ Yoon Jeong...