4-O

214 34 10
                                    

"Şu adresleri daha düzgün yazamazlar mı cidden! Anlayamıyorum."

Gözleriyle fıldır fıldır adreste yazan evi ararken en sonunda bulabilmişti Jin. Biraz daha arasa akşam olacaktı.

"Gün batımını kaçırmamalıyım.."

Diyerek hızlıca zili çalıp mektubu teslim etti ve atladı bisikletine. Sadece bir gün batımını görebilmek için pedala daha da hızlı basıyordu. En sonunda küçük tepeye ulaşabilmiş ve yorgunluğunu atmak istercesine kendini çimlere ativermisti.

"Ahh! Yetiştim."

Zafer gülümsemesini bırakıp güneşi seyretmeye başladı

Aradan biraz zaman geçti. Hava kararırken yıldızlar da belirginleşmeye başlıyordu. Seokjin en çok da bu görüntüye bayılıyordu.

Mucize olarak adlandırıyordu bunları. Hayatı ne kadar kötü olsa da dertlerini gökyüzü sayesinde kısa bi süreliğine unutuyor, rahatlıyordu.

"Yarın tatil ve sergi var."

Yeni yeni hatırladığı şeyle hızlıca kalkmıştı oturduğu yerden.

"Aman Tanrım! Sonunda rahatça hareket edebileceğim gün geldi. Hem de sergiyle beraber. Şanslı günümdeyim!"

Apar topar çantasını alıp ufak tepeden aşağıya koşmaya başladı. Düşmekten korkuyordu ancak korkunun kendisine zarar verdiğini de öğrenmişti.

Korkuyla başa çıkmak yerine kaçsaydı şu an diğer insanlardan ne farkı kalırdı ki?

Heyecanla evine gidip yarın için düzgün kıyafetler aramaya koyuldu.
Bu sırada kendi kendine konuşmayı ihmal etmiyordu tabii.

"Kimin sergisi olduğuna da bakamadım.. Ne giysem?"

Eline aldığı birkaç parça kıyafeti minik koltuğunun üzerine atmış memnun bir şekilde yatağına girmeyi başarmıştı.

"O kadar da işe yaramaz değilsin galiba SeokJin..."

Yüzünde oluşan minik ve de buruk gülümsemesiyle uykuya daldı.
__

"Taehyung! Bana hala yarın sergileyeceğin tabloları göstermedin?!"

"Kendi ağzınla söylüyorsun Hoseok. Yarın göstereceğim."

"Laf ebeliği yapma da göster. Meraktan bayılırım!"

"Bayılmanı tercih ederim. O zaman daha sessiz oluyorsun."

"Sanatkar adamla arkadaşım diye insanlar ne güzel kelamlar ediyor benim gördüğüm muameleye bak."

"Neymiş o güzel kelamlar?"

" 'Ne kibardır şimdi o. Tüm tabloları kendisi mi yapıyor? Bizi tanıştırabilir misin? O çok çekici!' Gibi daha birçok şey."

"Çirkin."

"Tamam bazıları olabilir ama övgü almanın nesi çirkin?"

"Övgü almak çirkin değil. Sahte ve sadece tipim yüzünden övgü almak çirkin. "

"Orası öyle tabii. Ama seni gerçekten sevenleri de görmezden gelmemelisin. Ya da senin sevdiklerini mi demeliydim?"

Geniş geniş sırıtan Hoseok ve karşısında kaşlarını çatıp neyi ima ettiğini anlamaya çalışan Taehyung. Garip bir tablo.

"Ne ima ediyorsun?"

"İma etmiyorum. Direkt söylüyorum."

"Kesik kesik söylemesen bir de?"

"Şu resmini çizdiğin çocuğu diyorum.."

"Ne?"

"Biz arkadaşız Taehyung. Bana her şeyi dürüstçe söyleyebilirsin. O çocuğu gördüğün an çok güzel geldi sen de çizdin, öyle değil mi?"

"Ben de ciddi ciddi dinliyorum bu ahmak ne diyor diye.. Daha önce hiç görmedim diyorum anlamıyor musun? Sana neden böyle bir yalan söyleyeyim?"

"Tesadüf olmasına inanmak istemiyorum. Ben senden daha meraklıyım. Sen de onu tanımak istiyorsun."

"Sen de mi tanımak istiyorsun?"

"Konumuz bu mu?"

"Değil mi?"

"Taehyung aklımı karıştırmaya çalışma. Konudan da sapma."

"Aklını karıştırmaya çalışmıyorum. Senin aklın zaten karışık.."

"Bana diyene de bakın hele! Aklından çizdiğin kişiyi karşında görüyorsun ve aptal aptal bakıp kalıyorsun."

"Sen de aynı tepkiyi verirdin."

"Sanmıyorum."

"Boş yapıyoruz bilmem farkında mısın?"

"Farkındayım."

"O halde bana yarınki sergi için yardım et."

"Amanın! Sergin vardı değil mi?"

"O çocuk yerine bana odaklansan şu an şaşırmazdın."

"Hah bana diyene bak!"

Diye dalgaya alıyorlardı birbirlerini.

"Hala aklında değil mi?"

Hoseokun sorusuyla biraz durgunlaşıp sadece göz devirmekle yetinip susmuştu.
Hoseok da anlamış gibi kafasını sallayıp görmezden gelmişti.

"Hadi halledelim şu işi."

"Halledelim bakalım.."

Her ne kadar kafası karışsa da dışarı yansıtamıyordu Taehyung. Kendi kendine çözse daha iyi olabilir..

Tabloları uzun mu uzun salona yavaşça yerleştirirken arada konuşmayı da ihmal etmiyorlardı.
Tam suskunluk ağır bastığı an tekrar konuşmaya başlamıştı Hoseok.

"Düşünsene, yine sergine geliyormuş."

"O tesadüf bir kere olur Hoseok."

"Nedenmiş?"

"Tanrının böyle küçük oyunlarla uğraşacağını sanmıyorum."

"Bunu bilemezsin."

"Sen de."
.

"Sonunda geç kalmadığım bi yer!"

Seokjin sevinçle serginin olduğu salona ilerliyordu. Bugün onu kimse üzemezdi. Söz vermişti kendisine.

"Ah şu sergilerin herkese açık olması beni o kadar mutlu ediyor ki.. yoksa nasıl görebilirdim o güzelim tabloları.."

Bisikletinden inerken yine kendi kendine konuşuyordu. Geçen haftaki sergiden iyi geçmesi için elinden geleni yapacaktı ve bugünü kendisine zehir etmeyecekti.

Yavaşça büyük salona girdiğinde hiç yabancılık duymamıştı. İlerlerken tabloların ne kadar tanıdık geldiğini düşündü.

"Kimin sergisi olduğunu da söylemedi kimse.. adını niçin yazmıyorlar anlamıyorum cidden."

Küçük adımlarla ilerlerken iri bir bedene çarpmasıyla geri sendelemesi bir oldu.

"Üzgünüm efendim."

Hoseok ise karşısındaki çocukla birlikte gülümsemesini büyütmüştü.

"Ah, sen o'sun!"

Şaşkınlıkla bakakaldı SeokJin.

"Ama-"

"Ben Hoseok."


Okuduğum tüm ficlerin sonunda sizi seviyorum diyorlar benimkiler normal sohbet yeri gibi mk. Neyse
Beğeniyorsunuzdur diye umuyorum🦥

MemoirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin