Medyadaki şarkıyla okuyabilirsiniz.
Keyifli Okumalar...
Önüne konulan dosyaları ellerinin titremesine engel olamayarak aldı, Angelina. Tek tek inceledi. Babasının imzasını taşıyan dosyalar, pis işlerle uğraşan insanlarla görüşmelerinin fotoğrafları...
Nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.
Doğruydu.
Hepsi doğruydu.
Hükümet şirkete el koyunca yok edilen gizli dosyaları bulup çıkarmıştı Vicente.
Pek saygın iş adamı Kevin Delgado... Babası... bir iş adamından çok mafyaydı bu dosyalara göre.
Ya annesi, o biliyor muydu tüm bunları? Bilmemesi mümkün müydü?
Hep onurdan, asaletten bahsederdi bir de!
"Ne yapmamı emredersiniz efendim."
"Bunların kopyaları diskte var değil mi?"
"Hepsi bu diskte mevcut efendim." Diyerek küçük bir disk uzattı.
Kız kafasını sallayarak aldı ve sehpaya koydu: "Bu belgeleri yok et. Bu disk şimdilik bende kalacak, gerisine daha sonra karar veririz."
Adam kafasını sallayarak dosyaları topladı ve içi boş şömineye attı, ateşe verdi.
"Başka bir isteğiniz-"
"Beni yalnız bırak."
"Efendim-"
"Git dedim!"
Dış kapının kapanma sesiyle kendini bıraktı kız. Koltuktan aşağı kaymış, yere oturmuş, dizlerini kendine çekmiş sessizce ağlıyordu.
Bu hayatta tek bir sığınağı vardı, arkasındaki dağ... Ama artık yoktu. O hala babasıydı ama asla eskisi gibi olmayacaktı. Ona asla güvenemeyecekti. Hızla ayağa kalktı, ellerini saçlarının arasına geçirdi. Delirecekmiş gibi hissediyordu. Hırsını çıkarak bir şey aradı, öfkeyle dört döndü. Sonunda avazı çıktığı kadar bağırarak ellerini geçirdiği uzun saçlarını yoldu. Ama bu yeterli değildi. Parmağına takılan boynundaki inci kolyeyi fark etti. Babasının aldığı o pahalı hediyelerden biri miydi bu? Evet, öyleydi. Hiç düşünmeden koparıp attı, incilerin yere düşüşünü izledi, çıkardıkları sesi dinledi. O pis parayla alınmıştı. Etrafında gördüğü tüm eşyaları, evleri, arabaları gibi... Eline geçen her şeyi fırlatmaya başladı. Pahalı vazolar eşsiz tabloların üzerinde parçalara ayrılıyordu. Sonunda fırlatacak bir şey kalmadığına karar kılarak duvarın dibine çöktü, kırık parçaları umursamadı. Gözyaşları kurumuştu. Oldukça halsiz hissediyordu. Göz kapaklarının yavaşça kapanmasına engel olamadı.
...
Gece yarısına yaklaşıyordu. Bu saatte içmeyi bırakmak onun için istisnai bir durumdu. Ama yine de damarlarında akan alkolün etkisindeydi. Öyle olmasa bu kapıda ne işi olurdu?
Zile basarak beklemeye başladı. Açan olmamıştı. Birkaç kez daha bastı. Biraz geri çekilip evi inceledi. Neden bu kadar ısrarcı olduğunu sorgulayan iç sesini susturarak kapıyı yumrukladı.
"İçeride olduğunu biliyorum, Preta! Aç şu kapıyı hadi, biraz eğlenelim!"
Ses gelmeyince pencereye doğru yaklaşıp tekrar bağırdı: "Sana hiç tatmadığın hazları yaşatacağım bebeğim! Brezilya'nın favelalarında nasıl sevişilir göstereceğim!" hala ses gelmeyince öfkeyle bağırdı: "Naz yapmayı kes de aç şu siktiğimin kapısını!"
O anda önünde bulunduğu pencereden odadaki ışığın yanıp söndüğünü fark etti. Sonunda lamba patlayarak tamamen söndü. İçeride gördüğü kızıl yansımalarla adamın ela gözleri açıldı.
Alevler...
Yangın...
Angelina...
İçeride miydi acaba? Belki de değildi? Işık açıktı, lanet olsun, içeride olmalıydı.
Ne yapacağını şaşırarak ellerini saçlarının arasından geçirdi.
Kendine gelerek polisi ve itfaiyeyi aramak istedi lakin telefonu yoktu. Lanet olasıca bardaki sarışınla yiyişirken unutmuştu kesin.
"Götünü siktiğimin pezevengi!" diye kendine küfür etti. Etrafta kimse de yoktu, mal gibi bir o yana bir bu yana koşuyordu. Çelik kapıyı açması imkânsızdı. Neyse ki büyük pencereler vardı. Yerden bulduğu bir taşla camı kırdı lakin yeterli değildi. Sonunda ayağıyla tekmeleyerek camı indirdi. İçerisi dumanla kaplıydı. Şöminenin yakınından yükselen alevler halıya ve ahşap sehpaya sıçramıştı.
Duman yüzünden tıkamaya çalıştığı ağzıyla bağırdı "Angelina! Angelina!"
Gözlerini bile zor açıyordu is yüzünden. Ev zaten savaş alanına dönmüştü, her yer kırıklarla doluydu. Her yeri arıyordu ama kadın yoktu. Belki burada değildi. Öylece bırakıp giderek bunu riske atamazdı. Bir hayat söz konusuydu. Bu arada alevler hızla yayılmıştı. Minderler, tablolar, her yer darmadağın olduğu için zor olmamıştı yangının büyümesi. Bir an önce çıkması gerekiyordu.
Alevlerin çıtırtısı arasından bir ses duyar gibi oldu. Hemen oraya yöneldi. Öksürük sesi tekrar kulağına doldu. Duvarın kenarındaki küçük bedene ulaştı, hızla yanına çökerek kollarını kavradı, sarstı:
"Angelina!"
Kadın kısık öksürükleri arasından gözlerini hafifçe araladı. Konuşmaya çalışsa da yapamıyor, boğuluyormuş gibi hissediyordu.
"Yorma kendini, buldum seni, çıkacağız bu cehennemden." Diye mırıldandı kadının vücudunu yaralanmış mı diye kontrol ederken. Kucağına alıp girdiği pencereye döndüğünde perdelerle birlikte ahşap pencerelerin de tutuştuğunu fark etti.
Dış kapıya doğru yöneldi. Lakin kapı açılmıyordu. Alarm çalıyordu. Ev kendi kendini kilitlemiş olabilirdi. Ne yapacağını şaşırdı.
Aklına gelen şeyle hızlıca mutfağa doğru koştu Neymar. Elektrik, gaz vanalarını falan kapatması gerekiyordu, belki birileri yardıma gelirdi, o zamana kadar en azından havaya uçmasalar iyi olurdu. Alevler mutfağa da ulaşmıştı. Kızın üstündeki askılıyı çıkararak ağzına sardı.
"Böyle kal."
Kız anlamsız bir şeyler mırıldandı. Neymar kendi tişörtünü de çıkarıp kendi ağzına sardı. Şu lanet vanaları bulması gerekiyordu. Kızı kucağına tekrar alarak koridora götürdü, alevler henüz buraya ulaşmamıştı. Kızı orada bırakmak istemese de gitmek zorundaydı. Hızla koşup vanaları aradı. Artık öyle zorlanıyordu ki nefessizlikten adım atmak bile zulüm haline gelmişti. Sonunda bulduğu dolabın içinde ne kadar vana varsa kapattı. Pencerelere doğru yalpalayarak ilerledi lakin o pencereye ulaşması imkânsızdı.
Hareket yoktu.
Çıkış yoktu.
Koridora döndü, kızın yanına çöktü. Onu kucağına çekerek başını göğsüne yasladı. Umutsuzlukla alevlerin aydınlattığı duvarlara baktı.
"Burada ölüp gideceğiz, ahmak." Diye mırıldandı kız.
Duyduğu sese gülümsedi, acı bir şekilde.
"Bir siyahinin kollarında ölmek üzeresin küçük melek." dedi o da kızın adına hitaben.
Kız tepki veremedi, tüm gücünü biraz önce kullanmıştı.
Kızıl alevlerin ortasında ölümün gölgesinin üzerilerine düşmesini sessizce beklediler...
Merhabalar...
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. hikayenin gidişatını beğeniyor musunuz?
Sevgilerimle <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretinha (& Neymar Jr) (+18)
Fanfiction"Neither black nor white, you are my pretinha" Bazen siyah olan kadın, beyaz olan adamdı; bazen de tam tersi. Onlar birbirine zıt iki farklı kişilikti; iki farklı zihniyet, iki farklı kalp ve iki farklı ruh... Ama her nasıl olduysa, birbirlerine bağ...