Medyadaki şarkıyla okuyabilirsiniz.
Keyifli okumalar...
"... O koridorda öylece oturmuştuk, etrafımız alevlerle sarılıydı. Umudumu kaybetmiştim. O zaten kendinden geçmişti. Nabzı o kadar zayıftı ki, orada, kollarımın arasında öleceğini zannettim. Tanrı'ya dua ediyordum, oğlum ve sizin için... Artık ben de kendimden geçiyordum, bilincim kapanıyordu ki sesler duymaya başladım. Dışarıda birilerinin olduğunu algılamam ne kadar sürdü bilmiyorum ama o bilincimin gidip gelme arası o kadar uzun geldi ki sanki saatler geçmişti. Angelina'yı kenara yatırdım ve güçlükle kalkarak pencereye yaklaşmaya çalıştım. Elime sert bir şey aldım, ne olduğunu bile bilmiyorum, ve Tanrı'ya onu pencereden dışarıya, o lanet metreler ötesine atabilme gücünü vermesi için yalvardım. Olmuştu, dışarıda sesler arttı, orada kim var gibi sesler yükseldi. Yardım etmeleri için bağırdım. Bana beklememi ve söylediklerinde onlara doğru gelmemi söylediler. Gidip Angelina'yı aldım ve beklemeye başladım. Artık gücüm bitiyordu, o küçücük bedeni zorlukla taşıyordum, düşmemek için direniyordum. Ve... Ve onun nefes alış verişini hissedemiyordum. Sanırım ağlıyordum; yaşaması, dayanması için yalvarıyordum. Sonunda gelmemi söylediler. Alevleri hafifleterek geçmemiz için yol açmaya çalışmışlardı. Can havliyle nasıl koştum bilmiyorum ama gözüme son anda çarpan tahta parçasıyla durdum, bağırdım mı, ne yaptım bilmiyorum... Alevler içindeki tahta üstümüze düşüyordu. Son anda geri çekilebilmiştim. Neyse ki onun üstüne düşmedi, ona zarar vermedi, zaten o arada yaşadığından bile emin değildim. Sonra işte kendimi dışarı attım. Bedenimdeki tüm güç çekilmişti sanki, yere çöktüm kaldım, kucağımda o...
O can havliyle ona daha çok sarılmışım, üstüne kapanmışım. Çünkü sandım ki biz hala o cehennemdeyiz, üstümüze tahtalar, alevler artık ne boksa düşecek... Oradan kurtulduğumuzu bile idrak edemedim. İnsanların bağırışları, çekiştirmeleriyle kendime geldim, etrafıma baktım. Dışarıdaydık. En son sanırım birisi onu kucağımdan aldı. Sonra zaten gözümü hastanede açtım."
Etrafında oturmuş dinleyenler gözyaşlarına boğulmuştu.
Hemen yanında oturan annesi "Tanrıya şükür, seni bize bağışladı." Diyerek sarılmak istedi lakin aklına gelen şeyle hemen geri çekildi. O kadar alevin içinde kaldığı için, üstelik üstünde tişört de olmadığı için özellikle üst kısmı sıcaklıktan zarar görmüştü adamın.
Neymar hastanede geçirdiği yaklaşık 1 haftadan sonra eve dönmüş ve 3 gündür evde tedavisine devam ediyordu.
Annesi, babası, kız kardeşi, oğlu ve oğlunun annesi... bütün ailesi buradaydı. Etrafında oturmuş dinliyorlardı. Kafasını toplamış, olanları nihayet anlatmıştı.
"Sakin olun, ben buradayım, geçti, bitti." Dedi.
"Neden oraya gittin oğlum?" dedi annesi ağlamaklı sesiyle.
"Bilmiyorum, anne. Sarhoş değildim ama içmiştim. Ve oradaydım işte, ya olmasaydım, o kız orada yanıp gidecekti. Kimsenin ruhu da duymayacaktı."
"O kız yüzünden oldu bunlar sana! Nefret ediyorum ondan! Keşke ölseydi!"
"Hayır, hayır oğlum. Bunlar nasıl sözler? Duymayacağım ağzından böyle kötü şeyler." Diyerek küçük çocuğu sakinleştirmeye çalıştı.
Hepsinin de sinirleri alt üst olmuştu. Ailesine yansıtmamaya, iyi olmaya çalışsa da Neymar da hayli kötüydü. Teninin aldığı zararı ya da ayağındaki yanığı umursamıyordu, bir şekilde geçerdi. Asıl sorun ciğerleriydi. O futbolcuydu; ciğerleri, nefes kontrolü onun için her şeydi. Ne olacaktı bundan sonra, kariyeri nasıl ilerleyecekti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretinha (& Neymar Jr) (+18)
Fanfiction"Neither black nor white, you are my pretinha" Bazen siyah olan kadın, beyaz olan adamdı; bazen de tam tersi. Onlar birbirine zıt iki farklı kişilikti; iki farklı zihniyet, iki farklı kalp ve iki farklı ruh... Ama her nasıl olduysa, birbirlerine bağ...