9. Bölüm ❄️

48.3K 2.8K 337
                                    

9. Bölüm:
"Gökyüzü açık da olsa kapalı da,
insan sevmedikçe onu göremez."
-Paul Eluard

❄️

Emniyete giden yol boyunca başımı yasladığım camdan, hızla geçen şehrin görüntüsünü izlerken düşündüm. Aslında tam olarak düşünmüşte sayılmam. Çünkü beynim bir olaydan bir diğer olaya hızla savrulduğu için sorularımın hiç birine cevap bulamadım. Mert'e sevgilisini sorduğumda neden öyle bir tepki verdi? Araları bozuk mu, yoksa çok daha başka bir mesele mi var? Katil bu cinayetleri neden işliyor? Öldürme biçimi ve sol eldeki işaretin anlamı ne? Bir mesaj vermeye çalışıyor ama ne ? Ayrıca başları gövdeden ayırma nedeni ne olabilir?

    Ofise girdiğimizde genel olarak herkes masasında, başını evraklara deve kuşu misali gömmüş çalışıyordu. Odanın en sonunda beyaz tahtaya maktüllerin fotoğrafları, olay yerinin fotoğrafları asılmıştı fakat henüz her hangi bir şüphelinin fotoğrafı yoktu. Bu da elde var sıfırdan başka bir şey değil. Yalnızca gördüğümüz o ayak izinin de tahtaya eklendiğini fark ettim. Umarım işimize yarayacak bir ipucudur.

    Mert ve ben diğer arkadaşlara dün site sakinleri ile yaptığımız görüşmeyi ve ardından bu sabahki adli tıptan aldığımız sonuçları anlattık. Genel olarak bilinen şeylerdi ama ufacık bir ayrıntı bile bizi katile götürebilir. O yüzden hepsinin üzerinden tekrar ve tekrar geçtik.

"Peki ya Dante De Luca? Onun ifadesine ne zaman başvuracağız?" Ahmet'in söylediği şeyle Mert çenesindeki sakalları ağır ağır kaşırken düşünüyordu. Nedense o adam da içime sinmeyen bir şeyler vardı. Belki de henüz ifadesine başvuramadığımız içindir.

"Onun hakkında ufak bir araştırma yapmalıyız. Önceki seferde de adamın ifadesi alınamamış. Nedense bu durum beni işkillendiriyor."

"Araştırmayı ben yaparım." Hatice'nin gönüllü olmasıyla birlikte hepimiz tekrardan kara kara düşünmeye ve beyin fırtınası yapmaya döndük.

Öğle yemeğini ofise sipariş ettiğimiz köfte ekmekle geçiştirirken sonunda Hatice de araştırmasını bitirmişti. Açıklama yapacağını duyurduğunda tüm gözler beyaz tahtanın önünde duran narin kıza dönmüştü. Slayt perdesini ayarladıktan sonra kumandadan görüntüleri açmaya başladı.

"Öncelikle, işte adamımız Dante De Luca. Yaş 34, İtalya'nın başkenti Roma'da zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya dünyaya gelmiş. Tatil için geldiği Türkiye de Gamze Şen ile tanışıyor ve aşık olup evleniyorlar." O sırada perdeye Gamze Şen'in fotoğrafını yansıtmıştı. "Bu arada Dante De Luca, İtalya'daki aile şirketlerinin şubesini burada açıyor ve büyüyor da büyüyor. Evliliklerini bir kız çocuğu, Gizem De Luca ile taçlandırıyorlar. Biraz şirket hakkında bilgi vereyim. Şirket, teknoloji üzerine. Adı De Luca Tech. De Luca Tech, ünlü bir teknoloji şirketi. Büyük, tanınmış markalar için bilgisayar parçaları üretmenin yanı sıra, yakın zamanda da oyun konsolları için de parçalar üretmeye başlamış. Aynı zamanda şirkette oyun konsolları için de ayrı bir bölüm açılmış ve tabi ki burada da işler tıkırında gidiyor."

"Her şey mi yolunda gider be kardeşim? Adamdaki şansa bak." Hatice, Hakan komiserin  hayretle söylediği şeye sadece acı bir şekilde tebessüm etmekle yetindi. Bunun nedenini biliyorum. Yakın zamanda eşini kaybetmişti ve küçük kızıyla baş başa kalmıştı.

"Aslında tam olarak öyle değil Hakan komiserim."

"Sözünü balla kesiyorum Hatice." Konuşmaya başlayınca en başından beri sessizce dinleyen Mert'e baktım. "Farkında mısınız bilmiyorum ama Berfu ciddi bir şekilde Gamze Şen'e benziyor." Bunun üzerine tüm gözler bana dönünce istemsizce yanaklarım yanmaya başladı ve yerimde kıpırdandım.

"Gerçekten de."

"Vay canına."

"Gerçekten çok benziyor." Şeklinde olumlu mırıltılar yükselmeye başladıkça benimde bakışlarım slayt perdesindeki fotoğrafa döndü. Evet fazlaca farklılıklarımız olsa da birbirimize çok benziyorduk. Benim saçlarım çilek sarısıyken, onun saçları çiğ bir sarıydı. Benim gözlerim yeşilken, onunkiler elaydı fakat ilginç olan kısmı burun, çene ve dudak şekillerimiz neredeyse birebirdi.

"Neyse, belki bu bir işimize yarayabilir. Devam edebilirsin Hatice." Sonunda dikkatin üzerimden çekilmesine memnun kaldım.

"Evet, aslında şans ve kader tam olarak Dante De Luca'dan yana değilmiş. 7 ay önce eşi, Gamze Şen De Luca'yı bir trafik kazasında kaybetmiş ve artık 4 yaşındaki kızıyla baş başa kalmış."

"Peki trafik kazası nasıl olmuş? Rapor ne diyor?"

"İşte işler burada ilginçleşiyor Mert komiserim. Boş bir yolda, ormanlık alana giriyor ve bir ağaca çarpıyor. Sonradan yapılan bilir kişi raporuna göre de fren balataları bitmiş ve bunun dışarıdan birinin müdahalesiyle olduğu da raporda yazıyor. Ama yapan kişi hiç bulunamamış."

"İşte bu çok ilginç."

Mert'in cümlesinden sonra ofiste bir ölüm sessizliği oluştu. Herkes derin bir şekilde düşünüyordu. Suçlu Dante De Luca olabilir mi? O 3 site sakinini ve karısını o öldürmüş olabilir mi? Bunun yanı sıra Gamze Şen De Luca'da o sitede yaşıyordu ve bunu o siteden biri de yapmış olabilirdi. Ama kesinlikle ölüm şekli diğerlerinden farklı. Onu neden diğerlerinden ayırsın? Yoksa Gamze Şen De Luca'nın ölümü sadece bir rastlantı olabilir mi? Aklımızdaki sorularla bir günü daha bitirip, mesai saatinin bitiminde çıkmak için ayaklandık. Ben işe Mert'le geldiğim için mecburen de onunla dönecektim.

Herkes ofisten çıktığında "Hazır mısın kar tanesi?" diye sordu.

"Hazırım, çıkalım."

Otoparka çıktığımızda dikkatimi karşı kaldırımdaki pamuk şekerci çekince, yüzüme çocukça bir tebessüm yerleşti. Küçükken pamuk şeker yemeyi çok severdim. Gerçi hala seviyorum. Annem inatla zararlı olduğundan bahsederken, babam benim ısrarlarıma dayanamaz alırdı.

"İster misin?" demesiyle gözlerim Mert'i buldu. Yüzünde çok tatlı bir ifade vardı. Sanki utanmış gibi. Aslında sanırım utanması gereken kişi benim. Çünkü hala küçük bir kız çocuğu gibi pamuk şeker görünce deliriyorum.

"Eğer sende yiyeceksen neden olmasın?"

Benden aldığı onayla, beni arabanın yanında bırakarak hızla pamuk şekercinin yanına gitti. Elinde iki tane pamuk şekerle dönerken mutluluktan yerimde zıplamamak için zor duruyordum. Pamuk şekeri elinden kaptığım gibi yolcu tarafına geçerken Mert'te koca bir kahkaha atmıştı.

Arabada paketi açarken dönüp beni izlemeye başladı. "Bu kadar mutlu olacağını bilseydim, pazar gününden beri her gün alırdım."

"Neden öyle dedin?" Kaşlarımı çatmış bir şekilde vereceği cevabı beklerken paketi açan ellerimde durmuştu.

"Çünkü, o günden beri gerçekten gülmüyorsun Berfu. Gülüyorsun ama o gülme gözlerine hiç ulaşmıyor."

Gerçekten içimdeki hayal kırıklığını bu kadar belli ediyor muydum? "Sana öyle gelmiş Mert abi. Ben gayet iyiyim." diyerek gülümsedim.

İşaret parmağıyla yüzümü işaret etti. "İşte bundan bahsediyorum kar tanesi. Şu anda da gerçekten gülümsemiyorsun. Seni rahatsız eden, seni üzen bir şey var." Kontağı çevirip bakışlarını ön camdan dışarıya çevirdiğinde hala onu izliyordum. Sonra birden kaşları çatıldı ve tekrar bana döndü. "Yoksa? Yoksa bir erkekle mi ilgili?"

Sorduğu şeye hazırlıksız olduğum için bir an irkildim. Hayatımda yaşadığım tüm duyguları saklıyordum ama bunu saklamayacaktım. "Evet, evet bir erkekle ilgili." diye mırıldanıp başımı aşağı indirdiğimde kucağındaki ellerini yumruk yaptığını fark ettim. Neden bu kadar umrunda ki?

"Kim? Kim o ve sana ne yaptı?"

Gözlerim dolu dolu cevap verdim. "Sorun da orada Mert abi, hiç bir şey yapmadı. Hem de hiç bir şey."


❄️

RUH YANMASI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin