41. Bölüm 🖤

26.2K 1.7K 484
                                    

🖤
Oy vermeyi ve yorum yapmayı
unutmayalım lütfen.
Keyifli okumalar
🖤

41. Bölüm:
''Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.''
-Lev Nikolayeviç Tolstoy

🖤

Özledin demek? Seni adi şerefsiz. Beni kandırmayı, parmağında oynatmayı mı özledin? Artık senin karşında o saf, hiç bir şeyi hatırlamayan kız yok.

Artık senin karşında Komiser Berfu Arıkan var. İntikam için yanıp tutuşan Komiser Berfu Arıkan.

Komiser Mert Karan'ın aşkı. Ben hiç bir şey yapamazsam, bu görevden sağ çıkamazsam Mert sana yaptıklarının hesabını bir bir soracak. Bundan eminim.

Yüzümdeki tebessümü bozmadan kucağından indim ve bir adım geriye gittiğimde eli hala belimdeydi. Bu kadar temasın yeterli olacağını düşünerek bir adım daha geri gittiğimde eli boşluğa düştü.

"Uzun yoldan geldin. İstersen odana çık, bir duş al. Ardından akşam yemeğinde buluşuruz."

Gözlerini kısıp beni baştan aşağı süzdüğünde içim ürperdi. Bu hoşuma gitme ürpertisi değildi, tiksinme ürpertisiydi. "Hmmm, emir veren kadın. Severim."

Nereye kusuyorduk arkadaşlar? Gösterirseniz sevinirim. Zira şu an Dante'nin suratına fışkırtabilirim. Gerçi çokta kötü bir fikir değil. Ya da yüzündeki yamuk gülümsemeye yumruğumu geçirsem?... O da olur.

Emir veren tüm kadınlar toplanıp... dememek için kendimi zor tutup gülümsedim ve hızla evin içine doğru adım atmaya başladım. Dante'ye hiç bakmadan direk mutfağa gittim ki o bu esnada odasına gitsin ve akşam yemeğine kadar suratını bir daha görmek zorunda kalmayayım.

Ama hesaplayamadığım şey, Gizem'i öğle uykusundan uyanmış mutfakta bir şeyler atıştırırken bulmaktı. Gizem beni görünce mutluluktan ışıldayan gözlerini yüzüme dikti. Ama onun tam tersi olan ben, ona büyük bir hüzünle bakıyordum. Benim kızım, sarı civcivim. Tüm bunlar bittiğinde ben senden nasıl ayrılacağım? Onu da geçtim tüm bu yaşadıklarından sonra psikolojin ne durumda olacak?

"Anne! İyileştin mi?"

Koşarak kapı girişinde durduğum yere geldiğinde tek dizimin üzerine çökerek boy hizasına indim. Açtığı kollarının arasına girip ona sıkıca sarıldığımda boğazımdaki düğüm canımı yakmaya başlamıştı. Bir yandan sarı, ipek gibi saçlarını koşarken bir yandan da kokusunu derin derin içime çektim. Belki de bu hissi bir daha hissedemeyecek, bu kokuyu bir daha duyamayacaktım. Ayrılmamamızın bir yolu var mı?

"İyileştim civcivim. Şimdi çok daha iyiyim."

Geri çekilip küçük ellerini yanaklarıma yerleştirdiğinde bana endişeli gözlerle baktı. "Anne sen ağlıyor musun? Gözlerinde sular var. Yoksa sende benim gibi bahçedeki ağaca çıkmaya çalışıp düştün mü? Ben düştüğümde dizim çok acımıştı ve çok ağlamıştım."

Hızlı hızlı konuşurken onu kıkırtılarım eşliğinde dinledim. "Hayır meleğim, sadece seni çok özlediğim için duygulandım. Yani bunlar mutluluk göz yaşları."

Kaşlarını çattığında o kadar sevimli görünüyordu ki dayanamayıp alnına küçük bir Buse bıraktım. "Mutluluk göz yaşları ne demek anne?"

Hadi bakalım anne Berfu, açıkla.

"Bazen çok mutlu olduğumuzda da aynı üzüldüğümüzdeki, ya da canımız yandığındaki gibi ağlayabiliriz. Ve bunu gerçekten çok sevdiğimiz birini gördüğümüzde ya da  çok istediğimiz bir şey olduğunda yaşarız." Anlatabildim mi? Nedense iç sesim bana hayır diyordu.

RUH YANMASI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin