10.bölüm

22.5K 523 72
                                    

medya: mabel matiz mendilimde kırmızın var

...

seni bekleyişimin bir adı yok, sadece yüreğimde lal olmuş dua'msın

...


elindeki silah ile karşısında bulunan cansız mankene defalarca kurşun yağdıran ateş, içindeki intikam hırsından vazgeçemiyordu.

yanına yaklaşan adamı ile elindeki silahı indirmiş, ter olan alnını silip adamına dönmüştü;

"ağabey araştırmamı söylediğin kişiyi buldum adı erva güneş annesi ve babası ile yaşıyor ve abi şey bir hafta sonra nişanı var"

ateş duyduğu nişan kelimesi ile buz kesmişti.

ilk kez aşık olmuştu ateş karadağ.

ve şimdi ise aşık olduğu kadının nişanlanacağının haberini almıştı.

sinirden şişen boyun damarları ile;

"kim ile nişanlanacak?"

adam derince yutkunup titreyen sesi ile

"Agah Vurgun Dağıstanlı"

ateş elindeki silah ile gökyüzüne peş peşe ateş edip sert sesi ile bağırmıştı;

"onu benden almana asla izin vermeyeceğim Agah asla ama asla benden alamayacaksın..." 

1 yıl önce 

ateş italya'dan türkiye'ye kesin dönüş yapmıştı. babası onu çağırmış artık yerine onun geçeceğini söylemişti.

elindeki bavulu yanına yaklaşan korumaya uzatıp;

"eve gitmeden önce bir restauranta gidelim"

diyip son model mat siyah arabanın arka koltuğuna geçip oturmuştu.

geldikleri restaurant ile arabadan inmiş sert adımlar ile içeri girmişti.

onu karşılayan adama yandan bir bakış atıp umursamadan deniz manzarası gören masaya oturup arkasına yaslanarak rahatlamıştı.

gözlerini kapatıp derin bir nefes alırken burnuna gelen o mest edici kolu ile titremişti.

duyduğu nahif ve zarif ses tonu ile kalbi hızlı hızlı çarpmaya başladı.

"ne arzu edersiniz efendim"

hızla başını sesin geldiği yöne çevirdiğinde donup kalmıştı.

sahi bir kadın neden bu kadar güzel ve alımlı olurdu ki.

boğazında duran yumruyu yutkunarak geçirmeye çalışsa da olmuyordu. derin bir nefes alıp;

"az pişmiş bonfile ve yanında beyaz şarap "

erva güneş naif bir tebessümle kağıda isteklerini yazıp mutfak bölümüne geçmişti ama arkasında ona hayranlıkla bakan adamı fark etmeyerek...

şimdiki zaman 

ateş kahkaha atarak etrafında dönmeye başlayınca tüm korumalar korku ile geri adım atmıştı.

çünkü ateş bir şeyi elde edemezse kahkaha atardı bu onun gizli silahıydı.

bunun'ben ne istersem onu mutlaka alırım' anlamı taşıyordu.

derin nefes alıp kendini arkadaki koltuğa bırakmıştı.

eli ile korumayı yanına çağırdı.

"hazırlıklara başlayın planı öne alıyoruz"

...

erva yataktan annesinin onu uyandırması ile kalmıştı. bugün evi baştan aşağı temizleyeceklerdi çünkü isteme günüydü.

erva hızla yataktan fırlayıp eski bir tişort ve şort alıp üzerine geçirerek  saçını ev topuzu yapmıştı. 

işte şimdi evi temizlemeye hazırdı salona indiğinde annesininde eski kıyafetlerini giydiğini ve başına bandanasını taktığını gördü. 

göz göze geldiklerinde annesi ona radyoyu işaret etmiş ve göz kırpmıştı. 

erva güneş mesajı aldığında gözlerine kadar ulaşacak olan gülümsemeyi annesine sundu.

açılan şarkı ile anne kız hem evi temizliyor hem şarkıya eşlik ediyordu. 

erva güneş annesinin elinden tutup ritme uyarak dans ediyordu. 

annesi yıldız hanım kahkaha atarak kızının dansına eşlik ederken çok mutluydu. böyle bir evlada sahip olduğu için. 

kapının önünde kendinden geçmişçesine şarkı söyleyen eşi ve kızını gören enver bey yüzündeki huzurlu tebessüm ile onları izliyor ve Allaha şükür ediyordu.

kimsesizliğini böyle güzel atlattığı için. 

yavaşça eşinin arkasına yaklaşıp beline sarıldığında yıldız hanım irkilerek arkasına döndüğünde kendisine hem gülümseme hemde aşkla bakan eşini gördü. 

yüzünde yerleşen naif tebessüm ile eşine bakmaya başladı eşi le biraz sallanarak dans etmeye başladı. 

onların aşkı çok naifti. herkesin bakmaya kıyamayacağı bir aşk hikayesi idi. 

erva güneş anne ve babasının bu haline bakarak dua etmeye başladı 

'umarım benimde böyle güzel bir ailem olur' 

diye ama bilmiyordu onu her şeyden çok seven bir adam vardı

Agah Vurgun...

...

Agah Vurgun hazırlattığı çikolata ve çiçeğe bakarken gülümsedi. 

elinde tuttuğu lavanta buketine bakarken çok mutluydu. nasıl mutlu olmasın ki ervası ile evleniyordu. 

dünyada tek istediği kişi ile evleniyordu. düşündü eğer ervası ona şans vermezse diye. 

kafasını hızla iki yana sallayıp bu düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. elindeki lavantalar dalından koparılmamıştı.

direk kökü ile almıştı çünkü ervası çiçeklerin koparılmasından hoşlanmazdı. 

merdivenlerden inen anne ve babasını gördüğünde bir kere daha anladı babasına benzediğini.

çünkü erva ile olan hikayesi tıpkı anne ve babasının hikayesiydi. 

hep 'ben babama benzemeyeceğim' derdi ama aynı babasına benzemişti...

....

merhaba arkadaşlar onuncu bölümün sonuna geldik.

umarım severek okumuşsunuzdur.

diğer bölüm görüşmek dileği ile.

kendinize iyi bakın.

Gece Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin