Saat 10'u gösteriyordu. Işıkları söndürüp kapıya kapalı levhasını astım. Mutfak kısmına geçtim. Bulaşıkları yıkayıp yatacaktım. Patron kalacak yerim olmadığı için dükkanın arkasında kalmama izin vermişti. Ben de karşılığında maaş almadan çalışıyordum. Pek hoşnut olduğum söylenemezdi ama en azından yiyeceğim ve yatacak yerim vardı. İçeriden gelen sesle duraksadım. Tezgahın altına sakladığım silahı alıp yavaşça içeriye ilerledim. Kapının dışında biri vardı.''Ulan dümbük görmüyor musun kapalı yazısını.'' sinirle söylenirken ışığı yaktım. Dışarıdaki yüzü görünce gözlerim şokla açıldı. ''Hassiktir.''
''Neden geldin nereden buldun beni?''
''Ben bulmadım Yücel. Komutan buldu.'' dedi Korkut.
Sinirli bir nefes verdim. ''Bunak komutan tabii ya. Ne istiyor benden. İki senedir suç işlemedim, radara bile yakalanmadım."
"Yakalanmak için yeni bir suç işlemene gerek yok Yücel hali hazırda var olan suçların yakalanman için gayet yeterli." Korkut 'un söyledikleri ile göz devirdim. Ben bir şey söylemeden devam etti.
"Seni yakalamak için burada değilim. Komutanın sana bir teklifi var."
"Neymiş o teklif?"
"Onu karargahta öğrenirsin, şimdi benimle geliyorsun."
Şüpheyle Korkut'a baktım. Her ne kadar dostum olsa da onun da emirleri olabilirdi.
"Merak etme Yücel tuzağa sürüklemiyorum seni. Güvende olacaksın, en azından bizden zarar görmeyeceksin." Korkut'a güvenmeyi seçip dükkandan çıktım.
Karargaha vardığımızda arabadan inip girişe doğru ilerledik birkaç küçük ayrıntı hariç hala aynıydı. Korkut rahatça içeri girerken 4 tane asker geldi. İkisi kollarımdan tutarken biri silahını bana doğrulttu. Diğeri de yanıma yaklaşıp ayrıntılı aramaya başladı. Tamamen temiz olduğumdan emin olunca serbest bıraktılar.
Binadan içeri girip toplantı odasına doğru ilerledik. Her yer hala ezberimdeydi. Binadaki herkesi etkisiz hale getirip buradan rahatça çıkabilirdim ama tabii ki bunu yapmayacaktım.
Toplantı odasına girdiğimizde 5 kişi bizi karşıladı. Bunak komutan ve tanımadığım diğer 4 kişi. Korkut selam verip boş sandalyelerden birine oturunca ben de yanındaki sandalyeye geçtim.
Herkes düşmanca bir şekilde gözlerini dikmiş bana bakıyordu ve hepsi tetikteydi. Burada pek sevilmediğim aşikardı. Hiçbiriyle göz teması kurmadan direkt komutana baktım.
"Neden buradayım?" Komutan bana cevap vermeden elindeki kumandaya bastı ve duvarda olan televizyon açıldı. Ekranda bir kamera görüntüsü oynuyordu ve çığlıklar vardı. İnsanlar kanlar içinde yerde yatıyordu. Kadraja giren kişiyle gözlerim şokla açıldı.
"Ali." diye fısıldadım.
Üzerinde bomba vardı. Arapça birkaç kelime bağırıp elindeki butona bastı be görüntü kapandı.
"Ekrandaki kişiyi tanıyorsun. Ali, Amara'daki en yakın dostun ve cani bir terörist." Komutanın söyledikleri gözlerimi ekrandan aldım. Amara iki sene önce bitmişti. Şimdi nasıl ortaya çıkmışlardı?
"Ne zaman oldu bu?"
"İki gün önce?"
"Amara iki sene önce yıkıldı. Şimdi nasıl tekrar ortaya çıktılar?"
Komutan sorumu görmezden gelerek "Patlamada 7si çocuk 19 kişi öldü. Demek ki işini yeterince iyi yapamamışsın Yücel." Dedi.
Sinirle "Liderlerinin kafasına bizzat kendim sıktım. Tüm merkezlerin yıkıldığına şahit oldum ve bunların hepsini tek başına yaptım komutan çünkü siz bana destek göndermediniz. Şimdi tekrardan ortaya çıktılarsa bu benim değil sizin hatanız aynı zamanda sorununuz." Dedim.