"Küçükken fotoğraf çekilince fotoğrafın içinde kalmaktan korkardım. O yüzden çok fotoğrafım yok küçüklükten kalma. Bir tek bu var."Önder cebinden katlı bir kağıt çıkardı. Kağıdı açtığında eski bir fotoğraf olduğunu gördüm.
Güzel bir kız ve yanına küçük bir oğlan. Fotoğrafa daha yakından baktığımda küçük çocuğun Önder olduğunu gördüm.
Yanındaki kıza sarılmış genişçe gülümsüyordu. Çok tatlı bir çocuktu.
"Ablam Sevgi. O gün doğum günüydü. Birlikte fotoğraf çekilmemiz için o ikna etmişti beni."
Bakışlarımı fotoğraftan alıp Önder'e çevirdim.
"Şimdi nerede ablan?" diye sordum.
Derin bir nefes verdi.
"Öldü." dedi kısaca.
Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Ben özür dilerim."
Kafasını sorun değil dercesine sallayıp alnıma bir öpücük kondurdu. Fotoğrafı elimden alıp katlayıp tekrar cebine koydu.
"Peki annenle baban?"
"Onlar yaşıyor. Düzce'de bir çiftliğimiz var oradalar. En son altı ay önce gitmiştim yanlarına." diye açıkladı.
Sevgili olmamıza rağmen birbirimizi hiç tanımadığımızı fark etmiştik. O yüzden şimdi oturmuş geçmişimizden bahsediyorduk.
"Senin annenle baban nerede? Görüşüyor musunuz?"
Sorusuyla bakışlarımı ellerime indirdim.
"Bilmiyorum. Babam her zaman mükemmelliyetçi bir adam olmuştur. Çocukluğum onu memnun etmeye çalışmakla geçmişti. Annem ise etkisiz elemandı. Babamın benle gurur duyduğu tek bir an var o da asker olduğum zamandı. Sarılıp "seninle gurur duyuyorum oğlum." demişti. Hayatımda en mutlu olduğum anlardan biriydi." dedim geçmişimi açıklayarak.
"Sonra ne oldu?"
"Sonra buraya geldim. Türkiye'de terörist ilan edildim. Türkiye'ye dönünce eskiden yaşadığımız eve gittim ama orada değillerdi. Oturdukları yeri öğrenip yanlarına gittim. Annem ölmüştü. Babam başka bir kadınla evlenmişti. Beni görünce yüzüme tükürüp polisi aramaya kalkıştı. O da hain olduğumu düşünüyordu. İkna etmek için uğraşmadan uzaklaştım. Kendimi riske atamazdım. Anlayacağın bir ailem yok." dedim.
Bunları rahatça anlatabiliyordum çünkü artık üzülmüyordum. Hiçbir zaman doğru düzgün anne babalık yapmamışlardı zaten bana. Kendi kendimi yetiştirmiştim. Hayatım boyunca amacım başarılı bir asker olmaktı. Olmuştum da. Tabii sonrasında böyle olacağını düşünmemiştim.
Önder başımı omzundan kaldırıp beni bacaklarının arasına çekti. Kollarını başımdan geçirip beni tamamen sardı. Enseme sıkı bir öpücük kondurdu.
"Ben varım. Ben senin ailen olurum." dedi sessizce.
Titrek bir nefes aldım. Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Vücudumu yan çevirip başımı boynuna gömdüm. Kafasını eğip yüzüme baktı. Gözyaşlarımı sildi.
"Önder ben böyle bitmesini istemiyorum. Seninle geçirdiğim vaktin bu kadar kısa olmasını istemiyorum." dedim gözyaşlarım artarken.
Her şeyin sonuna gelmişiz gibi hissediyordum. Ölümümün burada olacağını kabullenmiş gibiydim.
Önder'in de gözleri dolmuştu. Ellerini ellerime sardı.
"Hiçbir şeyin bittiği yok güzelim. Çıkacağız buradan. Koca bir ömür var önümüzde. Birlikte geçireceğimiz bir ömür.
Tüm bunlar bitince biz de bir çiftlik evi alırız. Emekli çiftler gibi sakin bir hayat yaşarız. Belki de sıkılırız. Dünya turuna çıkarız. Ne istersek onu yaparız." dedi.
İkimiz için kurduğu geleceğe bakıp gülümsedim. Burnumu çekerken
"Sıkılmayız. Hatta at alırız. Küçükken hep ata binmek isterdim. Dünyayı da gezeriz. Çocukları da alırız yanımıza." dedim.
Önder gülümseyip
"Onlarsız olmaz tabii. Ama sevgilimle yalnız kalmayı tercih ederim" dedi.
Kafamı boynundan kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerinde ne endişe ne de başka kötü bir şey yoktu. Sadece sevgi vardı. Ellerimi yüzüne çıkarıp dudaklarından öptüm.
Biz öpüşürken kapı açıldı. Yavaşça geri çekildim. Korkut yanında bir kişiyle odaya girdi. İkimiz de istifimizi bozmadık. Sevgili olduğumuzu anlaması umrumuzda değildi.
"Ayağa kalk Yücel bizimle geleceksin."
Korkut ifadesizce yüzüme bakıyordu. Ruh halini çözmek zordu. Önder'e baktığımda nefretle Korkut'a bakıyordu.
"Önder."
Sesimi duyunca bana döndü. Dudaklarına bir öpücük daha kondurup ayağa kalktım.
"Yücel." dedi acıyla.
İkimiz de neyin geldiğini biliyor gibiydik. Ben Korkut'un yanına geçince Önder ayağa kalkmak için hamle yaptı. Korkut'un yanındaki adam silahını çıkarıp Önder'e doğrulttu. Hızlı bir hamleyle elinden silahı kapıp adama doğrulttum. Korkut'ta silahını çıkarıp kafama dayadı.
"Sakın bir hareket yapmaya kalkışma." dedi Önder'e hitaben. Önder sinirle baksa da hareket etmedi. Beni riske atamazdı.
"Silahını indir Yücel zorluk çıkarma." dedi ardından bana dönüp.
"Ona dokunmayacaksınız." dedim silahı indirmeden.
"Tamam. Dokunmayacağız bana güven." dedi.
Bu sözlerin bir anlamının olmadığını hepimiz biliyorduk. Amacım kaçınılmaz sonu olabildiğince uzatmaktı sadece. Silahımı indirip adama verdim. Korkut'ta silahını indirdi ve kolumdan tuttu. İtiraz etmezken bakışlarımı son kez Önder'e çevirdim ve odadan çıktım.