Amara'daki ilk görevimi başarıyla tamamlamıştım. Şimdiyse eve gidiyordum.
Kapıdan içeri girdiğimde gördüğüm görüntü ile duraksadım. Herkes kanlar içinde yerde yatıyordu. Amara onları öldürmüştü.
Hızla yanlarına gidip nabızlarını kontrol ettim. Hepsi ölüydü. Yerde kan gölü oluşmuştu.
Gözlerimden yaşlar akarken yere çöktüm. Geçmiş tekrarlanıyordu. Takım arkadaşlarımı kaybetmiştim.
Kapının gıcırtısını duyduğumda dönüp arkama baktım. Gelen komutandı.
"Yine herkes senin yüzünden öldü Yücel. Takımına ihanet edip yalan söyledin. Geldikleri halden mutlu musun?"
Olumsuz anlamda başımı salladım. Konuşamıyordum. Dilim tutulmuştu sanki. Nefesim daralıyordu.
Bakışlarımı aşağı indirdiğimde elimde silah gördüm. Kapının eşiğinde duran bendim. Onları öldüren bendim.
Nefes nefese gözlerimi açıp yataktan fırladım. Gözlerim yaşlarla doluydu. İğrenç bir rüya görmüştüm. Ellerim titriyordu.
Yorganı üzerimden atıp ayağa kalktım. Odadan çıkıp salona gittim.
Dorukla Çakır misafir odasında, Önder'le Berkay salonda yatıyordu. Salona baktığımda ikisi de uyuyordu. Olağandışı herhangi bir şey yoktu. Mutfağa geçip ışığı yaktım. Karanlık boğucuydu. Nefeslerim hâlâ düzene girmemişti.
Boğazım acıyordu. Raftan bir bardak alıp su içtim. Dirseklerimi tezgaha yaslayıp kafamı ellerimin arasına aldım.
Kendime gelemiyordum. Kanlar içindeki görüntüleri gözümün önünden gitmiyordu.
"Yücel iyi misin?"
Duyduğum sesle irkilip kapıya baktım. Önder uykulu bir şekilde bana bakıyordu. Sese uyanmış olmalıydı.
Onu görünce gözlerim tekrar doldu. Cevap vermeden onaylarcasına kafamı salladım. Konuşursam sesim titrerdi.
Gözlerimin dolduğunu görünce yanıma geldi ellerini omzuma koyup
"Ne oldu neden ağlıyorsun?" diye üst üste sordu.
Yaşlar gözlerimden akarken nefesim titredi. Fısıldayarak
"Kötü bir rüya gördüm." dedim.
Ellerini yüzüme koyup göz yaşlarımı sildi. Kollarını etrafıma doladı.
"Şşş sakin ol sadece bir rüyaydı."
Gerçekleşme ihtimali çok yüksek bir rüyaydı.
"Hepiniz ölüyordunuz Önder. Benim yüzümden. Daha önce olduğu gibi."
Söylediklerimle geri çekilip yüzüme baktı.
"Biz askeriz Yücel. Amara gelip kolayca bizi öldüremez bunun için endişelenmene gerek yok. Hiçbir şey eskisi gibi de olmayacak. Rüyalarına bile girmiş lütfen bunları düşünmeyi bırak artık kendine zarar veriyorsun." dedi.
Haklıydı ama bu ihtimal aklımdan çıkmıyordu. Söylediğim yalan bana ağır geliyordu. Önceki gibi değildim. Saklamak istemiyordum.
"Önder ben bugün size yalan söyledim." dedim.
Kaşlarını çatarak yüzüme baktı.
"Ne yalanı?"
Gözyaşlarımı silip geri çekildim.
"Amara'da olanlar hakkında. Amara buraya sizinle birlikte geldiğimi biliyor. Leo Türklerle çalışıp çalışmadığımı sordu. Sizi sadece buraya gelmek için kullandığımı iş birliği içinde olmadığımı söyledim.
Sizi aradan çıkarmamı istedi. Amara'ya güvenmediğimi kendimi sağlama alana kadar bunu yapmayacağımı söyledim. Amara'nın da yapmaması için tehdit ettim. Onların içine girdiğim zaman sizi öldürmemi isteyecekler. Bunları barda söylemedim çünkü ne tepki vereceğinizi kestiremedim. Sadece patron biliyor" dedim.
Her şeyi anlatmıştım. İçimdeki sıkıntı az da olsa azalmıştı.
Bakışlarımı Önder'e çevirdim. İfadesizce yüzüme bakıyordu. Ne düşündüğünü anlayamıyordum.
Sıkıntılı bir nefes verip mutfak masasına oturdu. Ben de karşısına geçtim.
"İyi yaptın o an söylememekle."
Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Kızmamıştı.
"Ne?"
"Çocuklar bunu bilse sana tekrardan düşman olurlar. Onlara söyleyemeyiz. Sadece ben bileceğim."
"Önder size ihanet ettim. Neden kızmıyorsun?" diye sordum. Böyle bir tepki beklemiyordum.
"Bize ihanet etmedin Yücel. Kendini kötü olarak görmekten vazgeç artık. Senin yerine kim olsa aynısını yapardı. Eninde sonunda bu duruma gelecektik zaten." dedi.
Rahat bir nefes verdim. Birkaç dakika öncesine göre çok daha iyiydim. Önder'in bana güvenmesi benim için önemliydi.
"Peki ya sizi öldürmemi istediklerinde ne yapacağız?" diye sordum. Buna çözüm bulmamıştık.
"Ona da o zaman bakarız şimdi bunu düşünmek istemiyorum. Daha iyi misin nasıl hissediyorsun?" dedi söylediklerime ilgi göstermeden.
Öldürülme ihtimalini değil benim iyi olup olmadığımı düşünüyordu.
"İyiyim. Bunları söylememek içime dert olmuştu. Şimdi geçti." dedim.
"Her şeyi kendin halletmek zorunda değilsin. Bundan sonra ne olursa olsun bana söyleyeceksin tamam mı? Ben sana güveniyorum bize ihanet etmeyeceksin biliyorum." dedi güven verircesine.
Gülümsedim. Kötü geçen gecem iyileşmişti.
"Teşekkür ederim her şey için. Uykundan ettiğim için de özür dilerim." dedim.
Ayağa kalkıp
"İkisine de gerek yok. İyi olman yeterli. Şimdi uyuyalım iyi geceler." dedi ve oturma odasına ilerledi.
Ben de odama geçip yatağıma yattım. Uzun süredir rahatsız olan uykuların yerine huzurlu bir uykuya daldım.