Sabah yoğun bir baş ağrısı ile uyandım. Uzun süre üzerine alkol alınca böyle oluyordu.İçtiğim için kendime küfürler saydırarak yataktan çıktım.Dün gece eve gelmiştim ama sonrasını hatırlamıyordum. Mutfağa geçip bir ağrı kesici aldım.
Diğerleri kahvaltı ediyordu. Ben de yanlarına oturdum
"Günaydın."
Hep bir ağızdan cevap verdiler.
Önder gözlerinde garip bir ifadeyle bana bakıyordu. Dün akşam bir şey mi yapmıştım acaba? Daha sonra sormalıydım.
"Nasıl geçti buluşma?" diye sordu Berkay.
"Aram'la konuştum. Liderlerinin çok güçlü olduğunu ama kim olduğunu kimsenin bilmediğini söyledi. Kim olduğunu öğrenmem için benden yardım istedi. Bir de Amara'ya katılmam için bana bir görev verilecekmiş. Saçma salak işler." dedim.
"Çok yavaş ilerliyoruz." dedi Doruk sıkıntıyla.
Evet çok yavaş ilerliyorduk. Sanki Amara bizi oyalıyordu.
"Aram senden nefret etmiyor muydu neden şimdi yardım istiyor?" diye sordu Önder bir anda.
"Orası biraz karmaşık. Başta iyiydik ama sonra aramıza rekabet girdi. Hâlâ bana güvenebileceğini biliyor." dedim.
"Sen ona güveniyor musun?" diye sordu hemen ardından.
Kendimi sorguda gibi hissettim.
"Bilmiyorum güvenip güvenemeyeceğime bakacağız." dedim sertçe.
Önder'in tavrı hoşuma gitmemişti. Garip davranıyordu. Dün gece kesinlikle bir şey yapmış olmalıydım.
Cevabımın ardından masadan kalkıp bahçeye çıktı. Herkes ardından şaşkınlıkla baktı. Kimse tavrını anlamlandıramamıştı.
Ben de peşinden gittim.
"Dün gece bir şey mi yaptım? Neden böyle davranıyorsun?" diye sordum direkt.
Derin bir nefes verdi.
"Hayır bir şey yapmadın. Sadece düşmanınla oturduğun masada sarhoş olmana sinirlendim. Ya bir şey olsaydı? Kendini savunamayacak kadar sarhoştun eve geldiğinde." dedi hararetle.
Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Bunun için miydi siniri? Benim için miydi bu kadar endişe?
"Önder." dedim şaşkınlıkla.
Gidip yanına oturdum.
"Ne yaptığımın farkındaydım. Bir şey olsa bile kendimi savunabilirdim. Kendimi zora sokacak kadar dikkatsiz miyim sence ben?" dedim onu sakinleştirmek için.
"Haklısın. Özür dilerim öyle davranmamalıydım."
Önemli değil anlamında kafamı salladım. O sırada telefonumdan mesaj sesi geldi.
Mesaj Aram'dandı. Bir adamın fotoğrafı ve altında bilgileri vardı. Peşine düşmemi istiyordu.
"Aram mesaj atmış." dedim ve ekranı Önder'e çevirdim.
"Czar Kaya." ekranda yazan ismi okudu.
"Öldürmemi istiyorlar." dedim.
"Bu mu yani Amara'ya girebilmenin yolu." dedi ne kadar saçma olduğunu belli edercesine.
Çok saçmaydı. Daha doğrusu fazla basit duruyordu. Her yer Amara'nın adamlarıyla doluydu zaten kolayca öldürebilirlerdi.
"Bir mesaj daha gönderdi. Genelde takıldığı yerleri yazmış." dedi Önder.
Telefonu alıp baktım. Sağlam biri olmadığı takıldığı yerlerden belliydi.
"Türkiye'nin çinçini gibidir buralar. Tehlikeli sokaklar." diye açıkladım.
"Tek gidemezsin Yücel." dedi itiraz istemeyen bir tonda.
Tek gitmek isteyeceğimi biliyordu. İçeriye geçip diğerlerine de durumu anlattık.
"Takip edilip edilmeyeceğimi bilmiyorum. O yüzden hep birlikte gitmek mantıksız olur. Sadece biriniz benimle gelsin." dedim.
"Ben gelirim." dedi Çakır.
Diğerlerine baktık. Kimse itiraz etmedi.
"Tamam o zaman Çakır'la ben gidiyorum. Hazırlanalım." dedim.
"Sürekli haberdar edin." dedi Doruk.
Çakır kafasını sallayıp odaya geçti.
Ben de üstümü giyindim. Salona geçip kitaplıktan silah ve yedek şarjör aldım. Çakır'da aynı şekilde.
Önder dikkatli olmamızı söyledikten sonra evden çıkıp arabaya bindik.
"Elemanı tanıyor musun?" diye sordu Çakır.
Olumsuz anlamda kafamı salladım.
"Hayır ama takıldığı yerleri biliyorum. Amara istediğine göre bilindik biri olmalı." dedim.
Cevap vermeden kafasını salladı. Yolun geri kalanında konuşmadık. Sokağın yakınına geldiğimizde arabayı kenara çektim. Lüks bir arabayla bu mahalleye girmek tehlikeliydi.
"Buradan sonra yürüyelim. Arabayla gidersek döndüğümüzde arabayı bulamayız." dedim.
Yürüyerek mahalleye girdik. Herkesin bakışları bize dönmüştü. Buradaki çocuklar bile tehlikeliydi.
Düşmanca bakışlara Çakır'da aynı şekilde karşılık veriyordu.
"Bela arıyormuş gibi bakma Çakır." dedim sessizce. Konuşmadan mevzu çıkaracaktı.Uyarımın ardından bakışlarını düzeltti.
Görünürlerde Czar yoktu. Soldaki duvarın dibinde duran mevzuya hazır görünen gençlerin yanına ilerledim.
"Czar Kaya nerede?" diye sordum.
İçlerinden biri ayağa kalkıp yakınıma geldi.
"Ne yapacaksın?" Ters herhangi bir hareketimde ortalığın karışacağını belli ediyordu sesi. Cevap vermeme kalmadan arkamdan bir ses
"Buyur benim." dedi.
Dönüp baktığımda Czar'ı gördüm. Bakışlarından beni tanıdığını anladım.
"Amara mı gönderdi lan seni?" diye sordu.
Czar'ın sorusuyla herkes ayaklandı. Ortalık karışacaktı. Olay büyümeden Czar'ı öldürmeliydim.
Çakır'a baktım. Kafasını salladı. Kimsenin hamle yapmasına fırsat vermeden silahı çıkarıp Czar'a sıktım. Çakır'da diğerlerinden iki tanesini indirdi. Anında yanımızda duran sokağa girip duvarın arkasına geçtik.
Kurşunlar susmuyordu. Gittikçe çoğalıyorlardı. Hepsini teker teker indiriyorduk.
Bir anda dikkatler mahalleye giren arabalara döndü. İki tane arabanın içinden silahlı maskeli adamlar inip herkesi vurdular.
Hepsi silahlarını bize doğrultup
"Teslim olun." diye bağırdılar.
Çok kalabalık ve zırhlıydılar. Çatışsak bile buradan çıkamazdık. Çakır'a baktım. O da durumun farkındaydı.
Silahlarımızı bırakıp duvarın arkasından çıktık. Hızla yanımıza geldiler. Adamlardan biri silahının arkası ile Çakır'ın ensesine vurup bayılmasını sağladı. Bir şey yapmama kalmadan aynısını bana da yaptılar. Gözlerim kapanırken yere yığıldım.