17-Beklenmedik

263 22 10
                                    


Hepimiz ortak salonda oturmuş sohbet ediyorduk. Buradaki insanların çoğu suçlu olsa da iyi kişiler de vardı. Birkaç tane Türk bulmuştuk ve daha çok onlarla sohbet ediyorduk. Uzun süre sonra hepimiz rahattık.

Kara salona girip yanımıza geldi.

"Buluşma nerede ne zaman öğrendim." dedi. Önceki konuşmamızın üzerinden daha birkaç saat geçmişti. Hızlıydı çevresi baya geniş olmalıydı.

"Ve?" dedim devamını getirmesi için.

"Perşembe günü akşam on'da. Amara'nın depolarından birinde." dedi.

"Eminsin değil mi?" dedim emin olmak istercesine.

Kafasını salladı.

"Eminim. Kaynağım sağlam."

Buluşma iki gün sonraydı. O zamana kadar bir plan yapmalı ve bu sefer başarılı olmalıydık. Yakalanma şansımız yoktu. Ama öncesinde Patronun yanına gitmeliydim. İlk anda gitmeyi kabul etmemiştim çünkü Amara bizi alt edebilirdi ama şimdi onları halledebilirdik. 

"Buluşmayı yarın düşünürüz ilk önce patronun yanına gitmeliyiz." dedim.

"Beni yok sayın." dedi Doruk. Durumu öncesine göre iyiydi ama hâlâ dinlenmesi gerekiyordu.

"Ben de yokum." Doruk yoksa Çakır'da yoktu.

"Siz burada kalın ve iyice dinlenin Yücel ve ben giderim." dedi Önder.

Hepsi onaylayınca hazırlanıp yer altından çıktık. Otel otoparkından Kara'nın arabalarından birini almıştık. Zengindi.

Arabanın içi sessiz ve gergindi. İkimiz de ne konuşacağımızı bilmiyorduk. Ortamı canlandırmak için radyoyu açtım.

Çıkan şarkıyla gülümsedim. Hank Williams, Hey Good Lookin'. En sevdiğim şarkılardan biriydi.

"Country müziğini seviyor musun?" diye sordu Önder.

"Çok. Sen sever misin?"

"Çok dinlemem." dedi.

Müzik eşliğinde arabayı sürmeye devam ettim. Keyfim yerine gelmişti. Patronun barı otelden uzakta kalıyordu. Yolumuz uzundu.

"Arkadaki siyah golf otelden çıktığımızdan beri bizi takip ediyor." dedi Önder.

Dikiz aynasından baktığımda arkamızdaki arabayı gördüm. Amara olmalıydı. Onları atlamadan Patrona gidemezdik.

Hızımı arttırıp önümdeki arabaları solladım.

"Hey yavaş." dedi Önder gerginlikle.

Ona bakıp gülümsedim.

"Eğlenceli olacak." dedim ve gaza daha çok asıldım.

Arabayı sürmeyi severdim. Hız yapmayı daha çok severdim. Golf'ta benimle birlikte hızlanıyordu. Ana yoldan sapıp sola girdim. Bu yol buradaki en işlek caddelerden birine çıkıyordu. Orada bizi takip etmeleri mümkün değildi.

Caddeye çıkıp ilerledim. Dikiz aynasından baktığımda araba artık yoktu. Sonunda hızımı düşündüğümde derin bir nefes verdim. Ellerim terlemişti. Önder'e baktığımda o da benim gibiydi. Gözgöze geldiğimizde ikimiz de güldük.

"Eğlendin mi?" diye sordum.

Gülerek kafasını salladı.

"Çoook."

Cadde çıkışına sürerken gördüğüm yolla aniden sağa saptım.

"Bara buradan mı gidiliyor?" diye sordu Önder.

"Hayır. Başka bir yere götüreceğim seni." dedim.

Eskiden yalnız kalmak istediğimde sürekli oraya giderdim. Beni huzurlu hissettirirdi.

Binalardan uzaklaşıp ormanlık bir yola girdik. Buradan sonra herhangi bir tabela yoktu. Gittiğimiz yeri bilen tek kişi ben olabilirdim.

Sonunda vardığımızda arabayı durdurdum. Ormanın içindeki bir göletin yanına gelmiştik. Sadece ağaç yapraklarının rüzgarda çıkardığı sesler vardı.

"Burası Irak'ta sevdiğim tek yer. Sadece huzur var. Seni de getirmek istedim. Biraz kafa dinlemek için." dedim Önder'e.

Bir şey demeden yüzüme baktı. Gözlerinde anlamlandıramadığım bir bakış vardı.

Saniyeler sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. Önder'in dudakları dudaklarıma değdi. Nefesim kesildi. Şaşkınlıktan hiçbir şey yapamadım. Ardından bir saniye bile düşünmeden içimden geleni yaptım. Tam geri çekileceği sırada yanaklarından tutup öpüşüne karşılık verdim.

Öpüşmemiz derinleşirken elleri belimi sardı. Oturduğum yerden kalkıp kucağına geçtim. İki koca adam  zar zor sığsak bile oturmayı başardım. Nefes almak için dudaklarımızı ayırdık.

Gözlerine baktım.

"Önder." dedim sadece. Ne diyeceğimi bilemiyordum.

Dudaklarıma ufak bir öpücük daha kondurdu.

"Ne zamandır bunu yapmayı düşünüyordum bilemezsin." dedi nefes nefese.

"Ne zamandır?" diye sordum.

"Seni gördüğüm ilk andan beri."

Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

Yüz ifademe bakıp gülümsedi.

"Başta diğerleri gibi ben de sana düşmandım ama Korkut senin hakkında bizimle konuştuktan sonra düşüncelerim değişti.

Seninle alakalı bir şeyler vardı ama ne olduğunu çözemiyordum. Sonrasında fark ettim seni sevdiğimi." diye açıkladı.

Bu sefer daha da şaşırdım.

"Beni sevdiğini mi? Korkut benim hakkımda ne anlattı ki size?" diye sordum sırasıyla.

İlk sorumu görmezden gelerek

"Daha önceki grubunla neler olduğunu ve neden hain olarak görüldüğünü anlattı."

Yerde yatan ölü halleri gözümün önüne gelince gözlerim doldu.

"Benim suçumdu."

Takımının ölmesi benim suçumdu. Liderleri olarak onları koruyamamıştım. Sadece Korkut'u kurtarabilmiştim.

Neyden bahsettiğimi anlayınca

"Senin suçun değildi Yücel. Amara'ya yakalandığımız içinde kendini suçluyorsun biliyorum ama buna gerek yok. Ortada suçlanacak biri yok." dedi Önder yüzümü ellerinin arasına alarak.

Haklı olduğunu biliyordum ama kendimi suçlamadan duramıyordum.

Önder'in yüzüne baktığımda ne kadar yakınımda olduğunu fark edip gülümsedim.

"Ne ara bu hale geldik?" diye sordum.

O da gülümsedi. Gülüşünden öptüm.

"Ben de anlamadım ki. Aklımı başımdan aldın. Olmadığım biri gibiyim." dedi.

"Hah! Sen mi ben mi? 1.87 adamım ve kucağında oturuyorum şu an." dedim sitem edercesine.

Söylediğimle kahkaha attı. Sıkıca sarılıp

"Sevdim bu halini." dedi.

Kafamı boynuna gömüp derin bir öpücük kondurdum. Geri çekilip tekrar kendi koltuğuma geçtim.

"Patronun yanına gidelim artık." dedim ve arabayı çalıştırdım.

Boşta duran elimi elinin arasına aldı. Ellerimize bakıp gülümsedim.

Amara -GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin