Daha önce bulunduğum binalardan birine gelmiştik. Amara'nın ana binası değildi.Diğerleriyle birlikte arabadan inip girişe ilerledim. Girişteki adamlar herhangi bir hamle yapmadan geçmeme izin verdiler.
Saif'le birlikte içeri girip onu takip ettim. Girişi geçip geniş bir salonun ortasına girdik.
Tanımadığım bir adam diğerlerine emir veriyordu. Geldiğimizi görünce bize döndü.
Beni görünce gülümsedi. Çoşkulu bir şekilde
"Erez." dedi ve gelip elimi sıktı.
"Ben de seni bekliyordum. Hoş geldin."
Tepkisizce yüzüne baktım. Bakışlarıma karşılık
"Ah. Özür dilerim kendimi tanıtmayı unuttum ben Leo. Buranın ve buradaki adamların sahibiyim." dedi.
İsmine ve konuşmasına bakacak olursak buralı değildi. Ben de gülümseyip
"Memnun oldum Leo. Kendimi tanıtmama gerek yok zannedersem." dedim.
İkimiz de gülümsüyorduk ama herkes bu gülümsemelerin sahte olduğunu biliyordu.
"Gel benimle böyle ulu orta konuşmayalım." dedi.
Salonda bulunan kapılardan birini açtı ve içeri girdi. Ben de peşinden ilerledim.
"Buraya gelme şerefini neye borçluyuz?" diye sordu.
"Amara'nın tekrar ortaya çıktığını duyunca gelmezsem olmaz diye düşündüm." dedim.
Dediklerimden sonra yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluştu.
"Ve buraya Türk askerleriyle geldin. Geçmişten ders çıkarmış olmalıydı Erez."
dedi.Dediklerine hiçbir tepki vermeden yüzüne baktım. Beni gafil avladığını düşünüyordu. Bunu beklemediğim doğruydu ama böyle düşünmesine izin veremezdim.
"Aslında elime geçen fırsatı değerlendirdim Leo. Türklerde buraya geliyordu. Ben de onlarla gelip sınırdan sorunsuzca geçtim. Hem Türkiye'de hem Irak'ta arandığımı biliyorsundur. Türk askeri ile çalışınca ikisi de benim için tehdit olmayı bıraktı." dedim.
"Türklerle çalışmıyorsun yani." dedi sorarcasına.
Saçmalama dercesine yüzüne baktım.
"Türklerle olan geçmişimden haberin olsa gerek. Bir daha onlara güvenmek gibi bir hata yapmam." dedim.
Yüzü tekrar güldü. Gülüşü sinir bozucuydu. Rahatsız hissettiriyordu.
"O zaman onları bizi uğraştırmadan aradan çıkarırsın değil mi?" diye sordu.
Söylediğine karşın samimiyetsiz bir kahkaha attım.
"Türkler dostum değil Leo ama aynı zamanda Amara'da dostum değil. Şu an için size de güvenemem. Bana bir güvence verene kadar Türklere dokunmayacağım. Ve üstlerine ilet artık Amara'da ciddiye alabileceğim birileri ile konuşmak istiyorum sabrım tükeniyor." Ayağa kalkıp kapıya ilerledim.
Kapıdan çıkmadan önce arkamı dönüp
"Ve Leo aynı zamanda siz de Türklere dokunmayacaksınız. Yoksa sonuçlarına katlanırsınız."
Amara'ların yanından ayrılıp Patronun barına gittim. Konuştuklarımı ve bulunduğum durumu Patrona anlatmalıydım. İkili oynayacağımı bilmeliydi.
Bu durumu Önder'lere anlatamazdım. İlk buluşmadan böyle bir duruma gelmemi nasıl karşılarlar bilemiyordum.
Bara girdiğimde gördüğüm kişilerle duraksadım. Önder ve diğerleri buradaydı. Patronla birlikte oturuyorlardı.
Önder geldiğimi görünce ayağa kalkıp yanıma geldi. Gözleri vücudumu taradı bir hasar var mı diye kontrol etti. Bir şey olmadığını anlayınca rahat bir nefes verdi. Yüzüme bakıp
"Nasıl geçti?" diye sordu.
"Anlatacağım her şeyi." dedim ve birlikte masaya oturduk.
Herkes anlatmamı bekliyordu.
"İlk Saif'le konuştum. Saif Amara'nın düşmanlarından biriydi. Şimdi onlarla çalışıyor. Amara gücü olan herkesi bünyesine katıyor olmalı. Saif beni Leo diye birinin yanına getirdi. Eskilerden değil ama gücü olduğu belliydi. Neden Irak'a döndüğümü amacımı sordu. Amara'ya tekrar katılmak istediğimi söyledim. Ve artık rütbeli biri ile konuşmak istediğimi söyledim. Tekrar bana ulaşacaklar galiba. Şimdi ne olacak ben de bilmiyorum." diyerek yaşadıklarımı anlattım.
"Ne yani sorgulamadan kabul mu ettiler seni?" diye sordu Berkay.
"Hayır daha kabul etmediler. Yücel Erez olduğumu göz önünde bulundurunca Amara'ya tekrar katılmak istemem gayet normal." dedim ve daha fazla sorgulamamalarını diledim.
Berkay bir şey demeden kafasını salladı.
"Siz ne yaptınız bir şeyler bulabildiniz mi?" diye sordum konuyu değiştirmek amacıyla.
"Kimse Amara hakkında bir şey bilmiyor bilse de söylemiyor. Kime Amara hakkında soru sorsak agresif bir şekilde tersledi. Biz de daha fazla dikkat çekmemek için sormayı bırakıp buraya geldik." diye açıkladı Önder.
Herkes Amara'dan korkuyordu. Tepkileri normaldi.
"Amara artık halka da saldırdığı için bu tepkiler normal. Onlardan bir şey çıkmaz. Benim alacağım bilgileri beklemek zorundayız." dedim.
Patron Sare'ye bağırıp
"Misafirlerimizin içeceklerini yenile kızım. Yücel sen benimle gel konuşacaklarımız var." dedi ve barın arkasına geçti.
Önder sorgularcasına bana baktı. Ben de bilmediğimi belli edip Patronun peşinden ilerledim.
"Neler oldu şimdi anlat bakalım."
Patron her şeyi anlatmadığımı anlamıştı.
"Amara buraya Türklerle geldiğimi biliyor." dedim.
Söylediğime pek şaşırmadı. Bunu bekliyor olmalıydı.
"Sen ne yaptın?" diye sordu.
"Türkülerle çalışmadığımı Irak'a rahatça girebilmek için onlarla geldiğimi söyledim. Leo onları aradan çıkarmamı istedi. Ben de henüz Amara'ya güvenmediğimi kendimi sağlama alana kadar onlara bir şey yapmayacağım söyledim. Aynı zamanda onlarında bir şey yapmamalarını gerektiğini söyledim."
"İki taraflı çalışacaksın yani." dedi Patron.
Onayladım.
"Başka çarem yok. Bunu sadece sen biliyorsun Patron. Diğerlerine söyleyemem. Ne tepki verirler bilmiyorum." dedim.
Patron kafasını salladı.
"Evet söylemezsin. Ama hem kendini hem de diğerlerini büyük bir riske attığını bilmelisin Yücel." dedi.
"Biliyorum Patron ama bu sefer önceki gibi olmayacak. Tekrar aynı hataları yapmayacağım." dedim.
Kendim komutana kızıyordum. Şimdiyse ona kızdığımı ben yapıyordum. Daha önce yaptıklarımı tekrarlıyordum.
Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Ben sana güveniyorum Yücel gördüğüm kadarıyla diğerleri de güveniyor. Bu güveni boşa çıkarma oğlum."
Diğerleri bana güveniyordu. Önder bana güveniyordu. Ve ben onlara sonu gelmeyecek yalanların ilkini söylemiştim.